4.7

44 2 0
                                    

Saat 04.35. Yatağımda öylece uzanıyorum. Son cümlesi "Seni seviyorum." olan sevgilimin nereye gittiğini, nerede olduğunu ve ne yaptığını asla bilmiyorum. İnternetim yok, şarjım az. Birilerini arayabilir, beni buradan çıkarmalarını isteyebilirim ama gitmek istemiyorum. Aradığım tek kişi Kemal. Umut'un yanında olmasını söyleyip yüzüne kapattım. Telefonum da kapalı. Ulaşmasın kimse bana. Ben burada sevgilisi tarafından odaya kilitlenmiş, mahsur ve mağdur bir insanım. Rahat bıraksınlar beni.

Ayak sesleri gelmeye başladığında gözlerimi kapattım. Kapı tıklatıldı.

"Zara." Kemal?

Gözlerimi açarak ayağa fırladım. Kapıya yaklaştım.

"Kemal? Senin ne işin var burada?"

"Zara cama çıkman lazım." kaşlarımı çattım.

"Ne?"

"Zara cama çık!" diye bağırmasını beklemediğimden yerimde sıçradım. Birkaç düzenli nefesten sonra perdeyi çektim ve o korkunç manzarayla karşılaştım.

Sokak lambalarının aydınlattığı bahçemizde iki beden vardı. Bu iki bedenden biri geçmişim, diğeriyse bugünüm ve yarınımdı. Ve bu iki farklı zaman dilimi birbirlerinin önünde durmuş, birbirlerini yok etmekten 1 adım uzakta öylece durmuşlardı.

Umut, Umut'um. Bugünüm ve yarınım. Ha yan yana ha ayrı ayrı, hiç fark etmez. Kalbim de ruhum da bedenim de ona ait.

Güney. Güney Navdar. Korkulu rüyam, kirli geçmişim. Tek bir şansım olsaydı geçmişle ilgili. Tek bir şans, Güney benden hoşlandığını söylediğinde onu en baştan reddetmek isterdim. Hayatımdaki en büyük sıfatı arkadaşlık kalsın isterdim.

Canımdan çok sevdiğim adamla beni canımdan bıktıran adam, birbirlerine silah çekmiş öylece duruyor. Konuşmuyorlar, hareket etmiyorlar. Gözlerini bile kırpmıyorlar.

"Ya siz n'apıyorsunuz?!" diye bağırdım boğazlarımın acısına aldırmadan. İkisi de hareket etmedi.

"Umut! Şu kapıyı açmazsan sana yemin ederim kendimi burdan aşağıya atacağım! Yemin ederim!" burdan kendimi çok rahat bir şekilde aşağıya atardım, ancak ayağım alçıdan ne zaman kurtulurdu bilmiyordum.

"Aç Kemal." dedi, zar zor duyabildim sesini. Özledim.

Kapı açıldığı an bahçeye koştum. Umut'u biraz göğüsünden ittirdim ve aralarında durdum. Silahlarının namlularını başıma sabitledim.

"Basın." dedim kararlılıkla.

"Zara saçmalama çekil şuradan." dedi Güney.

"Beni bir malmışım gibi aranızda paylaşmaya çalışıyorsunuz ya. Oradan oraya savurup ağzıma sıçıyorsunuz. Bunların hepsi mantıklı, benim bu yaptığım saçma öyle mi? Alın size fırsat, beni kim daha çok seviyorsa çeksin tetiği. Hadi."

"Zara." diye lafa giren Umut'u dinlemek bile istemiyordum. Özlemiş olmam, onu duymak istediğim anlamına gelmiyordu.

"Sen hiç konuşma. "Halledeceğim." diye çıkıp gittin, böyle mi halledeceksin Umut? Katil olarak mı?"

"Bize huzur vermeyen herkesin üzerine çökeceğim. Bu kadar basit." aralarından çekildim. İkisinin de dikkati dağıldı, bana döndüler. Bana döndükleri an Kemal Umut'un elindeki silaha müdahale etti ancak Umut silahın kabzasıyla Kemal'in şakaklarına vurdu ve onu bayılttı. Bu sırada kargaşadan fırsat bulan Güney silahı ateşlemek için hareketlendi ama çığlık attım.

Öyle bir çığlıktı ki, ikisinin de ellerindeki silah yere düştü. Dizlerimin üzerine çöktüm. Yüzüm yaşlara boğulurken hâlâ çığlık atıyordum.

Nefesim kesildiğinde hızlı hızlı nefes almaya başladım. Yere düşen silahlardan birine uzanıp hızlıca ayağa kalktım.

"Zara!"

"Zara n'apıyorsun?!"

"Siz ne yapıyordunuz?!" diye bağırdım, olduğu kadar.

"Biriniz bile silahı eline alır tetiği çekerse 1 saniye bile durmam. Duydunuz mu?!" silahı önlerine attım.

"Sıkın kafanıza. Hadi. Şansa bırakmayın. Sıksanıza kafanıza! Hadi! Az önce gözünüz görmüyordu hiçbir şeyi? Şimdi ne duruyorsunuz?!" Güney elime uzanmaya yeltendiğinde "Yeter." diye mırıldandım. Yorgunluk baştan sona beni ele geçirirken tekrar yaşlar gözlerimden aktı.

"Hayatımı mahvettin. Yeter artık. Bırak n'olur. Yoruldum bittim ben. Sen bitirdin. Beni bu hâle sen getirdin Güney. Dur artık bak dayanamıyorum." silahların ikisini de aldı. Birini bana verdi, diğerini şakağına dayadı.

"Ben de yapamıyorum. Sensiz yapamıyorum Zara. Ne yapayım? Bana da bir yol göster, bırakayım peşini. Ya da sıkayım kafama, kökünden halledelim. Ha? Sen söyle. Ben ne yapayım?"

"Git." dedim son gücümle. "Git. Yeni bir hayat kur kendine. Babandan kop. Benden kop, Antalya'dan kop. En baştan başla." elindeki silahı alıp bir kenara attım.

"Beni ama önce kendini serbest bırak Güney. Kendine de bana da bunu yapma. İkimizi de mutsuzluğa mahkum etme."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 05, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Bay ve Bayan |TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin