manga - ışıkları söndürseler bile.
-
ben, gerçek bir korkağım.
hayattan korkuyorum, yaşamaktan. dünyadan, insanlardan. en ufak bir bakıştan, en basit bir sözden, insanların söylediği kelimelerin arkasında yatan anlamlardan.. her şeyden korkuyorum, tanrı'm. bu korku öylesine şiddetli bir şekilde filizleniyor ki kalbimde, kalbimden dışarıya taşıyor. saklayamıyorum artık, gözlerime dolup taşıyor herkesin gözü önüne.
sevdiklerimi kaybetmekten, onlara bir türlü onları sevdiğimi söyleyemediğim için sevgimi anlayamamalarından, hatta birkaç saat sonrasından bile ölesiye korkuyorum ve bunun önüne geçmeyi bir türlü beceremiyorum. panik hâlinde alarmlar çalan beynimi patlatmak istiyorum bazen bundan kurtulabilmek için. çok işe yararmış gibi geliyor ama ölümü bilmediğim için ondan da korkuyorum. yaşamı biliyor, ama gelecekte beni nelerin beklediğinden habersiz olduğum için onlardan da korkuyorum.
tek yapabildiğim şey şu ana sarılabilmek. ama o da korkularımın ve endişelerimin arasında yok olup gidiyor. bu korku bütün vücudumun işleyişini bozacak kadar güçlü, ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. zihnim karmakarışık bir hâle bürünüyor böyle olduğunda. bütün düşünceler birbirine karışıyor ve savaşırken ben, bu savaşın ortasında gardım olmadan hayatta kalmaya çalışıyorum. suratımda bir yaprak bile kıpırdamazken, kafamın içinde fırtınalar kopar benim. yüzümden esamesi bile okunmaz.
neden böyleyim, bilmiyorum. bir yerlerde hata yaptım belki de. hatalıyım, hastalıklıyım, kurduğum hayaller bile geleceğe yönelik değil; geçmişi düzeltebilmem üzerine. ben hiçbir şeyi doğru yapamıyorum. doğrunun ne olduğu hakkında da bir fikrim yok ama etrafıma bakacak olursak bende bir sıkıntının olduğunu anlayabiliyorum. ─en azından yalnızca bunu yapabiliyorum, ne büyük başarı ama.
uyum sağlayamıyorum. karakterime ters, topluma aykırıyım, herkesin onaylamadığını yaparım genelde. beynim daha farklı çalışıyor ve bu gerçek bir trajedi. sadece benim bildiğim bir azap. çünkü anlatsam anlamazlar. anlamayı denemezler. kimse kimseyi gerçekten anlamaya çalışmıyor. bilmiyorum, belki de bana öylesi denk gelmedi.
birine bir şey söylediğimde kendimi hep geçiştiriliyormuş gibi hisseder, bunun önüne geçemez ve en sonunda kendimi geriye çekip yeniden kabuğuma kapanırdım. çünkü aksini yapmayı bilmiyordum. çok cesaret gerektiriyordu. ne yaparsam yapayım herkesin gözüne battığımı düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum bir türlü. akışına bırakamıyordum hiçbir şeyi.
kafama taktıkça takıyor ve onu tıpkı bir kanser hücresi gibi büyütüyordum. çünkü küçük yaşlarımdan beri yapmayı bildiğim tek şey buydu. şimdi yirmi altı yaşında bir adamım, geriye dönüp şöyle bir baktığımda bir arpa boyu yol kat edemediğimi görüyorum. hayatım tek bir düzlemde kayıp gitmiş avuçlarımdan. geriye kalan tek şey bozuk bir zihin ve ödümün koptuğu bir geleceğin sarmaladığı kalan yıllarım.
işte, bu denli korkak bir adamım ben. ve ölesiye korktuğum şeylerden biri başıma gelmişti.
aşık olmuştum, inanabiliyor musunuz? bu benim için korkunç bir şeydi. benim kadar korkak bir adam için aşk denen bu illet, yalnızca bir azaptı. başkalarının çiçeklerle romantize ettiği şey benim için trajediden başka bir şey değildi, çünkü ben kendimi sevmeyi bile bilmezken, bunu nasıl yapacağım hakkında en ufak bir fikrim yokken, kalbimin yerini bile unutmuşken bir başkasını nasıl alabilmiştim oraya? nasıl yapabilmiştim bunu? olması gereken bu değildi. aptal düşüncelerim ve kötü kalbimle aşkı bile kirletirdim ben. onu yorardım, zamanını çalardım, hayattan soğumasına neden olurdum. ileride hayatımdan çıktığında, beni yalnızca gözyaşı olarak hatırlardı. ben ona sadece acıyı çağrıştırırdım ve hatta sevmeye olan inancını bile yok ederdim. biliyordum böyle olacağını, hiçbir şey yapmasam bile sonu buraya bağlanacaktı ve yeterince korkmuyormuşum gibi bunu düşünmek uykularımı kaçırıyordu son günlerde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
panphobia, taegguk
Fanfiction"yüzüne karşı söyleyemediğim her cümleyi sana gözlerimle iletiyorum." » angst, » minific, » taekook. ϟ 230422