Kapının hızlı biçimde çarpma sesini duyduğumda hafifçe irkildim. Batı hoca öfkelenmiş olacak ki, burnundan soludu. Birkaç saniye sonra bana sert bakışlarını yollayıp, mindere geçmemi söyledi.
Salonun diğer tarafına yürürken bir yandan az önce neler olduğunu kendi içimde tekrarlıyordum. Üst üste dizilmiş minderlerden bir tane alıp uygun bir yere koydum. Dizliklerimi ayak bileğime kadar indirip etrafa göz gezdirdim. İlk altının gözlerinin benim üstümde olduğumu görünce, bir hayli şaşırmıştım. Bana, "Tuana'ya ne yaptın?" Der gibi bakıyor, hatta bağırıyorlardı. Gözlerimi onlardan ayırıp, minderin kenarlarına ellerimi koydum ve şınav çekmeye başladım. Eğer çıkışta bana Tuana hakkında soru sorarlarsa ne diyecektim? Daha da kötüsü Batı hocayla ne konuştuğumu sorarsalar... Bunları düşünmeyip hareketleri erken bitirdim. Batı hoca, "Bitiren çıksın!" Diye bağırınca, kendimi soyunma odasına attım. Hızlıca üstümü giyindim ve bir başkasının beni görmemesini umarak dışarı çıktım. Kan ter içindeydim ve biri görürse savaştan çıktığımı düşünebilirdi. O sırada bahçedeki çifte banklarda oturmuş sohbet eden teniscileri gördüm. Onların gözleri benim üstümde oyalanırken içerden gelen konuşma sesleriyle ne yapacağımı şaşırdım. Tek bir soru cümlesi kaldıracak halim yoktu. Teniscilere yaklaşıp, "Oturmama izin verir misiniz? Lütfen," dediğimde uzun saçlı kız eliyle oturmam için işaret etti. Ardından şapka takan gözlüklü çocuk olumsuz anlamda başını sallayınca ikilemde kalmıştım. Kapı açılmaya başladığında kendimi masanın altına attım ve sadece teniscilerin ayaklarıyla başbaşa kaldım. Kızların Tuana'dan bahsettiklerini duyuyordum ama dinlemek istemedim. Arada benim de adım geçince dikkatimi çekmişti ama kendime ses kayıt cihazı olmadığımı ve duymazdan gelmem gerektiğini hatırlattım.
9-10 dakika sonra tamamen gittiklerinde emin olup masanın altından çıktım.Şimdi asıl sıkıntıya geldik...
Şimdi sorguya çekilme vakti. Masanın altından çıkmayı başardım ve teniscilerin yüzüne bile tekrar bakmadan oradan gidebilmeyi diledim.
Sonra gururuma,Başlarım gururuna.
Yenik düşüp arkamı döndüm. Nerdeyse hepsi bana bakıyordu. Birkaç saniye sonra bakışma olayından rahatsız olup, ne diyeceğime karar verdim. "Rahatsızlık verdiğim için özür dilerim." Uzun saçlı kız kısık gözlerle bakıp kafasını çevirdi, şapkalı çocuk gözlerini devirdi ve şapkasını sanki daha fazlası olabilirmiş gibi daha da önüne eğdi. Diğerlerinin yüzüne bakarsam yine anksiyetemin tetikleyeceğini anlayıp, arkamı döndüm ve koşmaya başladım. Soğuk hava tenime çarptığında olduğum yere çöktüm. Kısa kollu antrenman t-shirt'ümle çıkmıştım ve şimdi,
Götün donuyor di mi?
Evet, götüm donuyor. Çantamı yoklarken kendime küfürler savurmaya başladım çünkü buraya, öğlen hava güneşli diye sadece antrenman kıyafetlerimi giyip gelmiştim. İşte şimdi boka bastım. Yağmur artırmaya başlayınca yarın deli gibi hasta olacağıma emindim.
Okuldan kaytardık bugün de :)
Ayağa kalkacağım sırada, kalkmamla yere yapışmam bir oldu. Sağ yanağım çamur olmuştu. Alnımdan süzülen sıcaklık yanağımdan kayarken ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Önce yerden kalktım, sonra da çantamı aldım. T-shirtüme baktığımda üzerinde kırmızı lekeler oluştuğunu gördüm. Yerde kırmızı renkte olan tek bir şey görmemiştim. Yanağımdan bir sıcak damlanın daha süzülmesi ile tekrar kendime geldim ve elimi alnıma götürdüm. Kafamı ne ara taşa çarpıp, üstüne bir de kanatmayı becermiştim?
Bilinmeyen becerilerine aklım şaşıyor.
Çantamda bulunan ıslak mendilden çıkartıp tekli banklardan birine yerleştim. Telefonumun kamerasından bakıp herşeyi halledeceğim sırada otobüsü çoktan kaçırdığımı gördüm. Sesli bir şekilde küfredip ıslak mendille yüzümü silmeye koyuldum. Alnımdaki yara artık kanamıyordu, bu yüzden onu ellemedim. Evde bir icabına bakardım nasılsa.
Selam! Nabersiniz? Ben şu anlık iyiyim ve bölüm atma perileriyle buraya geldim. Sonraki bölümde görüşürüz! İyi bakın kendinize 🤍🖤