korkuyla kapattığım gözlerimi ölümle açtım karanlığın verdiği huzuru bulduğum için sakin ve mutluydum gerçekten yaşamın karışıklığı beni çok yormuştu sevgi,haz bunları elde etmek için nelere katlanmıştım korku,yalnızlık bunlardan kaçınmak için nasıl çabalamıştım çabalarım sonuçlansaydı acaba karanlığın huzuruna erişebilir miydim? Şu an kendimi sadece hiçliğe bırakmak istiyorum sadece karanlık tarafından sarılmak...
Rutin bir günün başlangıcıydı kendimi yataktan çıkmak için ikna etmeye çalıştım ama olmuyordu bu sıcak yeri bırakamıyordum aptal sorumluluklarım olmasa hayatımı burada geçirirdim yalnız ve rahatım işin sonucunda gri battaniyemi üstümden atıp yataktan çıktım ayaklarımı yere basar basmaz rahatımın bozulduğunu hissettim gerçekten şu an istesem bile o an ki huzuruma geri dönemezdim.Lavaboya gidip aynada kendime baktım kısa kesilmiş renkli saçlarım yeni uyandığımdan korkunç gözüküyordu banyo yapacak kadar zamanım kalmayana kadar oyalandığım için saçlarımı ıslatıp evden çıkmam gerekti.Ufak bir müzik dükkanında çalışıyordum günde bir iki insan gelip gittiğinden enstrüman pratiği yapıp kendimi geliştirebiliyorum.En azından öyle sanmıştım...
-Maddie sana boşuna mı para veriyorum kalk etrafı toparla
gelmişti bodur ve gözlüklü patronum paul renksiz olarak tanımlayabileceğim insanlardan sadece çevresinin onu yoğurmasına izin vermiş kendi düşünceleri olmayan bir insan ona sadece acıyorum.Ona acıyacak bir konumda olmadığımı hatırlayınca moralim bozuluyor ve cevap vermek zorunda kalıyorum
-sana da günaydın Paul
-Maddie benim 6 dükkanım 20 çalışanım var her biriyle selamlaşmamı mı bekliyorsun hadi işinin başına ben gidiyorum
Ah gerçekten bıktım sevgisizlikten yalnızlıktan ve bunun gibi renksiz insanlardan duygularımı gitarıma vurmak için amfi mi ayarlarken sokaktan geçen bir çocuk gördüm o kadar tatlıydı ki dükkanın kapısını açıp arkasından koşmaya başladım çocuğa yaklaştıkça gözlerim acımaya her şey beyazlamaya başladı ama onun peşinden gitmeye onu korumaya mecburmuş gibi hissettim devam ettim sadece koştum koştum koştum ve ulaşamadım ona ulaşamadım gözlerim acıyordu gözlerimi ovmak için ellerimle gözlerime dokunduğuma bulamadım sinirden kendimi yere atıp bağırmaya başladım lütfen lütfen brisi bisiri arydım tseni ne olmuştu aklımdan geçen kelimeleri söyleyemiyordum kafam bulanmıştı ellerimi yüzümde gezdirmeye çalıştım ama faydasızdı 10 dakika oturup şoku atlatmaya çalıştım hiçbir şey düşünmedim hiçbir şey yapmadım sadece bilincimin oturmasını bekledim bu bir kabus muydu eğer öyleyse buradan çıkmak istiyorum.Ellerimi boğazıma götürüp sıkmaya başladım ama bu daha fazla paniklememe sebep oldu sadece bu durumdan çıkmak istiyordum sadece tekrardan yatağıma dönmek istiyordum.Tam Delirmek üzereyken bir koku aldım sanki mersin gibi ama daha acı kokuyordu dumanı içime çekerken yere yığıldım.Uzaktan buraya doğru at sesi ve çığlıklar gelmeye başladı debelenip vücudumu sese doğru döndürdüm bir sürü kahverengi ışık bana doğru geliyordu, her yer karanlıktı ama canlıların renklerini algılayabiliyordum. Kahverengiler çığlıklarını kesip etrafıma toplandı içlerinden biri siyahtı siyah olan bana yaklaştı elleriyle çenemden tutup kafamı kaldırdı elleri buz gibiydi ses bile çıkartamadım bir süre beni inceledikten sonra saçımdan tutup beni bir çeşit kafese fırlattı
-İSZ İKMİSİNZ
Kahverengilerden biri:
-Daha avın başındayız bu sesleri duymak istemiyorum
Kahverengilerden bir başkası:
Kimse senin mırıldanmanı da duymak istemiyor
Kahverengilerden kısa olanı:
En azından çok ses çıkaramıyor bir keresinde pullu baykuş yakalamıştım onun bağırışı beni sağır ediyordu