1

24 2 8
                                    



   İnsanlar neden hissettiğim şeyleri algılamıyorlar?Neden bu kadar bencil davranıyorlar? Neden hissettiğim şeyleri algılamak istemiyorlar? Neden açıklamama rağmen umursamıyorlar? Uoksa konuşmuyor muyum? Açıkladığımı sandığın şeyleri içimde mi tutuyorum? Ya aslında bütün sıkıntı bensem? İnsanların mutluluğu, huzuru benim yüzümden bozuluyorsa? Aklımda bir sürü soru var ama cevapları yok, cevap verecek biri yok.

    Yolda yürüyorum saat daha sabahın altısı her yer karanlık. Arkamda adam var beni takip ediyor. İleride bir taksi durağı var. Koşmaya başlıyorum. Koşuyorum ama ben koştukça her şey daha da çok uzaklaşıyor.

    Gözümü açtım. Yine aynı kâbus, 3 gündür aynı. Bilinçaltım kendini tekrar ediyor. Saat daha 7. Yatağımdan kalkıp hazırlanmaya başladım. Çalan telefonumla irkildim. Bilinmeyen numara? Strese giriyorum. Telefonu açıp kulağıma getirdim.

    "Alo?" dedim. "Su Roda Hanım ile mi görüşüyorum?" dedi. "Evet. Siz kimsiniz?" merak bütün damarlarımda geziniyor. "Babanız okula kaydınızı yaptırdı. Size haber vermemi istedi, yakında ders programınızı mesaj olarak atacağım. İyi günler dilerim." dedi "Size de iyi günler." deyio telefonu kapatım.

    Bütün işimi halledip odamdan çıktım. Annemin yanında gidip yanağından öptüm. Gözlerini açtı, gülümsedi. "Günaydın bebeğim. Nereye gidiyorsun?" diye sordu. "Babam okula kaydımı yaptırmış gidip gezeceğim. Gelirken kahvaltı için bir şeyler alırım." dedim, şaşırdı. "Emin misin? Bu saat okul gezmek için çok erken." dedi. Daha fazla uzatmamak için yanağından öpüp aşağı indim.

    Garajdan motorumu alıp çıktım. Okulda sömestr kampı vardı. Bütün 11 ve 12. sınıflar hocalar gözetiminde sınıflarında test çözüyorlardı. Sınıf duvarındaki camlardan sınıfta olan herkesi görebiliyordum. Gözüm rastgele bir çocukta takıldı. Yeşil göz, kahverengi saç ve sinirli bir bakış. Bu çocuğu tanıdığımdan eminim ama hatırlayamıyorum. Kitaptan kafasını kaldırıp etrafa bakındı. Gözleri benim gözlerimle buluştu. Kaşları daha çok çatıldı. Umursamayıp adım atmaya devam ettim. Her adım sesinde kulağım çınlıyordu. Müdürün odasına girdim.

    "Merhaba Yücel Bey." dedim, gülümseyip ayağa kalktı. "Hoş geldin kızım." deyip, oturmam için koltuğu işaret etti. Yaklaşık 1 saat falan öğretmenler hakkında, öğrenciler hakkında ve okul ile ilgili bilgiler verdi. Sınıfımın 11/B olduğunu öğrendim. Vedalaşıp odadan çıktım. Kütüphaneye doğru yürümeye başladım. Kapıyı açtım. Girişteki görevliye gülümseyip içeri girdim. Bütün rafların, kitapların arasında dolaşmaya başladım. Bazı öğrencilerin bana bana baktığını farkettim.   

   Hakkımdaki dedikoduları tahmin edebiliyordum. 'Babasının okulu kesin kendisini çok değerli zannediyordur.' 'Şuna bak acınası.' 'Kesin iğrenç, zorba birisidir.' ve daha bir sürü şey. İnsanlar yargılamayı, sorgulamayı çok severler ama bu hobilerini asla yararlı şeylere kullanmazlar. Ne zaman kendilerinde olmasını isteyip de sahip olamadıkları bir şey görseler hemen etiketi yapıştırırlar.

    Telefonum titremeye başladı. Hızlı adımlarla kütüphaneden çıktım. Arayan annemdi. Telefonu açtım. "Alo bebeğim?" dedim. "Kızım neredesin sen 2 saattir yoksun öğlen oldu gel artık." dedi. Onu onaylayıp motoruma atladım. Yol üstünde rastgele bir pastaneden hamur işi alıp çıktım. Eve gittiğimde babamın eve geldiğini gördüm. Annem ve babam ben 10 yaşındayken ayrılmışlardı. Şiddetli bir ayrılık ya da aldatma yoktu sadece ikisi de ilişkilerinin eskisi gibi olmadığını farkedip ayrılmışlardı.

    Babam beni görmesiyle kalkıp sarıldı. "Fıstığım sonunda görüşebildik seni özledim."  dedi, yanağımı öptü. Babam annemden ayrıldıktan 2 yıl sonra bir kadınla tanışmıştı.1,5 yıl birbirlerini tanıdılar. Çok tatlı bir kadın tanıştığım ilk günde de böyle düşünmüştüm. 3,5 yılın sonunda babam tekrar evlenmişti. Şu an çocukları var. Üvey kardeşim. Başka biri olsaydı buna çok üzülebilirdi belki ama babamın ne kadar mutlu olduğunu görünce aslında üzülmenin bencilce olduğunu anladım. Annem bile onlar adına mutluyken ben neden üzüleyim?

    Her hafta kardeşimi görmeye babamın evine gidiyorum. O kadar tatlı ki ela gözleri, yeni yeni çıkan sarı saçları. İster istemez kendime benzetiyorum. Gülümsemesi, gözlerindeki parıltı bana babamı hatırlatıyor.

    Babama daha sıkı sarıldım. "Ben de seni çok özledim baba." dedim, yanağından öptüm. "Bu aralar kardeşini görmeye gelmiyorsun annenden izin aldım. Bu hafta sonu bizde kalmanı istiyorum, Lale teyzen de seni özledi." dedi, gülümsedim. Anneme döndüm bana öpücük attı. "Çantamı hazırlayıp geliyorum." dedim, koşarak odama çıktım. Gidip çantama pijama takımı, eşofman altı ve sweat aldım. Kafama şapkamı takıp aşağı indim.

    "Baba sen istersen önden git ben motorumla geleceğim zaten." dedim ve babamı uğurladık. " Anne telefonunda bir bildirim gördüm. Bir adam sana artık benimle tanışmak istediğini yazmış." dedim, sanki sinirlenmiş gibi taklit yaptım. "Kızım ben birisi ile görüşüyorum. Üzülürsün diye söylemeye korktum." dedi. Sırıtmamak için kendimi tuttum. "Anne ben bunu kabul edemem. Yaptığın şeyden utanmıyor musun?" diye sordum, yüzü düştü.

    "Özür dilerim. Böyle bir tepki vereceğini bilmiyordum. Seni seviyorum." dedi, tekrardan konuşmak için ağzını açtı ama konuşamadı. "Anne nasıl beni onunla tanıştırmazsın?" dedim. Bir anda gözleri büyüdü. "Sen benimle dalgamı geçiyorsun?" dedi, kaşları çatıldı. "Oldu o zaman görüşürüz." dedim. Koşarak kapıdan çıktım. Arkamdan bağırdı. " 2 gün sonra gelmeyeceksin sanki." dedi. Gülerek el salladım. Motora bindim.

    En yakın arkadaşım babamın komşusuydu. Doğa ile ilkokuldan tanışıyorduk ama yakın değildik. Ortaokulun son senelerinde yakınlaşmaya başladık. 8. sınıfta dershaneye gitmeye başladım. Deniz ile aynı sınıfa denk geldik. Lisede ilk başta Doğa ile aynı okuldaydık ama okuldaki öğrencilerle kavga edince okulumu değiştirmek zorunda kaldım. Babamın okuluna gitmemek için çok ısrar etmiştim ama babam göz önünde durmamı istemişti.

    Villaya yaklaştığımda ilk başta Doğa'nın yanına gitmeye karar verdim. Arabamı garaja bırakıp, çitlerin üzerinden atladım. Kapının zilini çalıp beklemeye başladım. Kapı açıldı. Doğa'nın abisi karşımda duruyordu. "Hoş geldin liseli, Doğa üst katta." deyip sırıttı. "Hoş buldum Fatih abi." deyip gülümsedim. İçeri geçtim, üst kata çıktığımda Doğa'nın spor yaptığını gördüm. "Vay be sen spor yapmaya başlamışsın, hayırdır?" dedim.

    "Babanın spor salonuna kayıt yaptırmayı düşünüyorum ne dersin?" diye sordu. "Sen özel üyesin kayıta ihtiyacın yok, ben sabahları gidiyorum gel benimle." dedim. Ayağa kalkıp bana sarıldı. "Kızım terli terli ne yapıyorsun ya! Git duş al akşam yemeğine bize gelin, pazartesiye kadar buradayım. Can ile ilgileneceğim." dedim. Kafasını salladı. Odadan çıkıp aşağı indim, odalardan birinin kapısı kapatılmıştı. İçeriden ses geliyordu.

    "Hayır Su bunu bilmemeli, üzülmesini istemiyorum." ne? Bir dakika, ne? Neyi bilmemeliyim?


   Merhaba, isterdim ki hikayemi başka bir yerde yazayım. Kitap bastırayım ama maalesef bu dönemde öyle olmuyor o yüzden ben de wattpad ile başlamak istedim. İlk bölüme özel ciddi bir konuşma yapmak istedim. Merak etmeyin sıkıcı bir insan değilim. Umarım sıkılmadan, bıkmadan okursunuz kitabı. Şimdiden çok teşekkür ederim.

Yeniden Doğmak İstiyorum Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin