Sarsılıyordum ve sarsıldıkça midem daha çok zorluyordu içindekileri tutmak için. Techno müzik kulaklarımı ağrıtmaya kafamın içinde bir uğultu oluşturmaya başlamıştı. Pandemiden sonra ilk defa dışarı eğlenmeye çıkmıştım ve sanırım çok fazla abartmıştım. Arabanın arka koltuğunda otururken önde oturan arkadaşlarımın bir şeyler konuştuğunu duyuyordum ama ne konuştuklarına dair en ufak bir fikrim yoktu, algılayamıyordum. Hızlı bir şekilde bomboş yolda giderken bir sağa bir sola doğru savruluyordum ve en sonunda dayanamayıp ön koltukta oturan arkadaşımdan alkolleri aldığımız poşeti bana vermesini söyledim. İlk defa başıma böyle bir şey geliyordu, çok fazla utanmıştım ve ortadan kaybolmak uzay boşluğunda öylece süzülmek istemiştim. Midemde ne varsa çıkmasına izin verdim ama normalde bu en son yapacağım şeydi özellikle yeni tanıştığım bir insanın arabasında.Arkadaşım onlara gidebileceğimi ve beraber kalabileceğimizi söyledi ama istemiyordum, evime gitmek istiyordum çünkü bu benim için çok utanç verici bir durumdu. Beni eve bırakmaları gerekmediğini, taksiye binip gidebileceğimi söyledim. Yaklaşık on dakika sonra arkadaşımın evine yakın bir taksi durağında durduk ve kardeşi bizi orada bekliyordu. Kardeşi de yakın bir arkadaşımdı ve ''beni ilk defa böyle görüyorsun şu an çok utanıyorum'' dedim. O her ne kadar olur böyle şeyler, herkese oluyor önemli değil dese bile ben kafaya takıyordum ve gerçekten çok kötü hissediyordum. Hala midem o iğrenç halinden kurtulamamıştı ve ilerde gördüğüm çalılığın oraya gidip biraz daha içimdekilerin çıkmasına istemeyerek olsa bile izin vermek durumunda kaldım. Biraz taksi durağının çevresinde durduktan sonra arkadaşım beni taksiye bindirdi ve eve doğru gitmeye başladım. Evime giden yol tam anlamıyla hatırlamadığım bir şekilde çok uzun sürmüştü. Bir an önce eve gidip yatmak istiyordum. Biraz daha ilerledikten sonra evime on dakika mesafe olan bir yerde yürümenin bana iyi geleceğini düşünerek indim. Taksiciye para verdim mi, nasıl verdim en ufak bir fikrim yoktu, taksiciyi anımsayamıyordum. Taksiye binmiştim, taksici vardı ama bir anda zihnimden kaybolup gitmişti hiç olmamış gibi. Taksiden inip yürümeye başladığımda yürüyemediğimi fark ettim, başım dönüyor yürümekte zorlanıyordum. Biraz çabalayıp zor bir şekilde yürüdükten sonra daha fazla ayaklarımın beni taşıyamayacağını düşündüm ve bir duvar kenarına geçip öylece yere oturdum ve gözlerimi kapattım.
Vücudum ıslanmaya başlamış ve bedenim buz gibi olmuştu. Gözlerimi açtığımda yağmur yağdığını fark ettim ve hızlı bir şekilde kalkmaya çalıştım. İlkten kalkamadım ama ikinci defa denediğimde kalkabilmiştim ve kalktığım gibi hızlı bir şekilde eve doğru yürümeye başladım. Orada ne kadar oturdum, yanımdan birileri geçti mi, hiç bir şey yoktu zihnimde. Sanırım o an uzay boşluğunda süzülüyordum öylece.
Nihayetinde evin kapasının önünde duruyordum, anahtarı uzun uğraşlar sonucu ceplerimden birinde buldum. Kapıyı açmayı çok denemiş olmalıyım ve çok ses yapmış olmalıyım ki ben anahtarı çeviremeden içeriden kapı açıldı. Kapıyı açan annemdi. İçeriye girdim ve düzgün bir şekilde yürüyemiyordum ve sanırım berbat görünüyordum ki annem '' Ne bu halin!!'' diye sordu.
Annem ile aramız çok iyidir, her gün mutlaka beraber balkonda oturup Türk kahvesi içer sohbet ederiz. Genelde hep hadi kahveleri sen yap der ama ben yerimden kalkana kadar o çoktan yapmış olur ve kahveyi yaptım hadi gel diye beni balkona çağırır, kahve içip sohbet ederiz.
Biraz alkol içmiş olabilirim diye cevap verdim ama sanırım içimden söylemiş olmalıyım ki annemden bir tepki gelmedi ve arkamı döndüğümde yoktu. Sonra odama doğru giderken arkamdan bir el hissettim ürkmüştüm, annem beni kolumdan tutup gel buraya giyerek banyoya götürdü. Montumu çıkartmıştım ama hala kıyafetlerim üzerimde duruyordu ve beni öğlece banyonun zeminine oturtmuştu. Şofben başlığını eline alıp buz gibi suyu kafamdan aşağı akıtıyordu. Sırtıma hafifçe vurduktan sonra neydi bu derdin diye sordu ama cevap verecek durumda değildim. Şu an tam olarak uzay boşluğunun soğukluğunu bütün bedenimde hissediyordum. Biraz beni soğuk suyla yıkadıktan sonra suyu kapattı ve bornozumu verirken ''Hadi üstünü çıkart ve kurula kendini, kahve yapıyorum sana, çıktıktan sonra içersin'' Tamam dedim ve banyodan çıktım, üstümü değiştirdikten sonra mutfağa geçtim kahve öylece duruyordu masanın üzerinde. Biraz kahve ile bakıştıktan sonra odama geçip kendimi direkt yatağa attım. Gözlerimi kapattıktan sonra beynimde uğultular çoğalmaya, düşünceler, cepte duran kulaklık gibi karışmaya başlamıştı. Sallanıyordum, sanki biri kuvvetli bir şekilde yatağımı sallıyordu. Yatak beni içine doğru çekmeye başladı, zihnim birden boşaldı, bomboş, hiç bir şey yoktu düşüncelerimin arasında. Yatakla bir bütün haline geldiğimi hissettim. Her şey yok oldu, bir anda huzura kavuşmuştum.
Gözlerimi açtığımda balinaları görüyorum, kocaman mavi balinaları. Bana yol göstermek isteyen, benim takip etmek istediğim hatta onlarla beraber bir bütün olup okyanuslarda gezmek istediğim mavi balinalar. Ama onlara ulaşmak için beni uyku sersemiymişim gibi gösteren vatozları geçmem gerekiyor. Uyanmam gerekiyor, gözlerimi açarsam biliyorum o mavi balinalar beni aralarına alacak ve onlarla okyanuslarda dolaşmama izin verecekler. Bulunduğum yer güvenli, aynı hızda yüzmeye devam edersem hiç bir sorunla karşılaşmayacağım. Olduğum yerde kalacağım ne bir eksik, ne bir fazla hiç bir şey olmayacak hayatımı etkileyen. Kendi kendime konuşmaya başlıyorum.
Ne istiyorum?
Güvenli bölgeden çıkıp hayallerime kavuşmak istiyorum, asıl beni görmek istiyorum.
Nasıl hayallerime ulaşabilirim?
Vatoz engelini aşmam gerekiyor, iğnelerine aldırış etmeden hızlı bir şekilde hareket edip onları geçmem gerekiyor. Hayallerim için önümde duran engellerle savaşmam gerekiyor. Yerimde durmaya devam edersem ya da vatozların yanından geçmeye kalkarsam biliyorum arkamda duran köpek balıklarına yem olacağım, göremiyorum ama biliyorum oradalar ve benim yavaşlamamı bekliyorlar. Her tereddüt edip bekleyişimde biraz daha yaklaşacaklar.
Uyanmak lazım gibi, düşüncelerden, zihnimizin bizi hapis ettiği o hayal dünyasından.
Artık yataktan kalkıyorum ve bedenimde hissettiğim ağırlığı atmak için duşa giriyorum. Sıcak suyun bedenime ilk dokunuşu, soğuk bir esintiyle geliyor. Suyla beraber bedenimdeki yorgunluk akıp gidiyor ve yerine huzur gibi hissedilen bir rahatlama geliyor. Huzuru sadece bedenimde bulabiliyorum, zihnimde huzura yer bulamıyorum.
Üzerimi giyinip, kahvaltı hazırlamak için mutfağa geçtim. Kavanozun dibinde son kalan yulafı bir tavaya koydum ve üzerine hindistan cevizi sütü ekleyip ocağın altını açtım. Biraz kırılmış fındık ve muz ekledikten sonra yulafın pişmesini beklerken o sırada kendime kahve hazırladım.
Evde kimse yoktu annem kız kardeşimi almak için okula gitmiş olmalı ve babam ile ortanca kardeşim çoktan işe gitmişlerdi. Benim iş saatim öğleden sonra başlıyordu o yüzden uykumu alabiliyor ve kahvaltı yapıp evden çıkmam için vaktim oluyordu.Yulaf pişmişti ve bir tabağa koyup yatağın içine tekrar girdim, en sevdiğim şey yatakta yemek yemek olabilir. Bir yandan kahvemi yudumlarken diğer yandan yavaş yavaş yulaf lapasını yiyordum ve hiç telefonuma bakmamıştım henüz. Aklıma telefona bakmam gerektiği takılıp kaldı bakmak istemiyordum, mesajlar aramalar görmek istemiyordum ama bir o kadarda merak ediyordum ve yastığın altında duran telefonumu alıp kontrol etmeye başladım.
Mesajlar... bir sürü mesaj. Bugün için bir planım varmış ve kafamdan uçup gitmiş, ama bu gece tekrar dışarı çıkacağım gerçeğini değiştirmiyor. Unuttuğumuz şeylerin bence bir varlık durumu olmaması gerekiyor ve insanların hatırlatmaması gerekiyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANONİM(şu an için)
Teen FictionBir gece yarısı hayatına giren anonim bir kişi ve ondan sonra yaşananlar. Hikayenin kapağı şu an yapım aşamasında o yüzden geçici bir kapak ve geçici bir isim var.