Seungmin'in mezarına bile gitmemişti. Kendisini suçlu hissediyordu, öyleydi de zaten. Tüm mektupları defalarca okumuştu. Seungminini kaybetmişti ve bunun tek suçlusu baskıcı ailesiydi. Seungmin'in hisleri tamamen karşılıksız değildi ama Changbin'in iğrenç ailesi onun eşcinsel olduğunu öğrendiklerinde çıkacağı herhangi bir erkekle ikisinin de hayatını mahvedeceklerine dair sözler vermişlerdi. Changbin buna katlanamazdı. Kendi ailesi yüzünden biriciğine zarar gelmesine katlanamazdı. Kendisinden soğutmak için yaptığı hareketler daha çok zarar vermişti ona oysaki..
Burnunu çekti Changbin. Haberi alalı 2 gün olmuştu ve 48 saatin kaçında ağladığını sorsalar 50 bile diyebilirdi. 2 gündür ne bir şey yiyor ne uyuyordu. Sadece ağlıyor ve mektuplarını okuyordu. Bir de Seungmin'in okulda unuttuğu ve Changbin'in de gizlice aldığı hırkadaki kokuyu içine çekiyordu. Pişmandı. Çoğu şey için. Hoş, bazen pişman olmak için çok geç olur. Seungminin hırkasını giyip mektuplarını aldı. Gidecekti mezarına. Biriciğinin mezarını ziyaret edecekti.
Ağlıyordu. Deli gibi ağlıyordu, gözlerinden akan gözyaşlarının haddi hesabı yoktu. Seungminine aylardır aşıktı ama korkmuştu. Kendisinden vazgeçsin diye ona kötü davranmıştı çünkü eğer ailesi bir şey dediyse, yapardı da. Ona kötü davranırken sonuçları hiç düşünememişti, ailesinden korumaya çalışırken kendisi onu öldürmüştü. Gözlerini sildi Changbin. Acı çekiyordu. Seungminine sarılıp ağlamak istiyordu, onun o huzurlu kokusuyla uyumak istiyordu ama kendisi yıkmıştı onu. Kalbini paramparça etmişti, önce vücuduna küçük kesikler sonra büyük, ölüm getirecek iki derin kesiği atmasına sebep olmuştu.
Mezarlığın kapısına geldiğinde kalbindeki sızı da artmıştı. Bakmaya kıyamadığı biriciği şimdi soğuk topraklar altındaydı. Seungmin soğuğu sevmezdi ki. Çıkmalıydı oradan, üşürdü orada. Yavaşça mezarlığın içine doğru adımladı. Biriciğinin mezarı nerede onu bile bilmiyordu. Mezar taşlarını okumaya başladı. Kim Seungmin. Olduğu yerde donakaldı. Gözlerinden akan yaşlar hızlanmıştı. Şimdi o, burada ölü olarak mı yatıyordu..? Hayır, Seungmini onu bırakmazdı ki..
Yavaşça mezarın yanına yürümeye başladı. Her bir adım canını yakıyordu. Sanki dikenli bir yolda yürüyormuş gibiydi. Kalbine bıçaklar saplanıyordu. Mezarın başına geldiğinde daha fazla dayanamayıp kendisini yanına attı. Toprağın üstüne yattı, öptü. Sarılmaya çalıştı. Ama nafile. Artık ölmüştü Seungmin. Belki de şu an Changbin'i görüp mutlu oluyordu. Mezar taşında ellerini gezdirdi Changbin.
"En nadide çiçeğim.. Sen.. sen beni bırakmazsın ki. Sen beni çok seviyorsun. Hadi Seungmin kalk. Kalk ve sana aşığım de. Lütfen.."
Sesi titriyordu Changbin'in, ilk defa bu kadar güçsüz hissediyordu. Giydiği hırkaya sardı kollarını. Kokuyu iyice içine çekti. Her aldığı nefeste canı yanıyordu. Seungminine sarılmak, kokusunu onun bedeninden içine çekmek istiyordu. Ama artık çok geçti.
"Duyguların karşılıksız değildi çiçeğim.. Seni hep sevdim. Okula ilk geldiğin günü hatırlıyor musun? Çarpışmıştık ve sen yere düşünce kahkahalarla gülmeye başlamıştın. O gün etkilendim senden. O gülüş.. Tanrıya yemin ederim ki Seungmin, o gülüşünü sonsuza kadar görmek için güneşi bile söndürürdüm. Sonra elimi uzattım kalkman için ama sen 'tatlı intikam'ın için beni de yere çektin.. Sonra kaç dakika yerde oturup sohbet ettik. İlk görüşte aşka inanır mısın? Ben seninle ilk görüşte aşka inanmaya başlamıştım. Sonra sürekli yanıma geldin, sohbet ettin benimle. Çok çekingendin ama yine de çok yakındık. Her geçen gün sana daha çok aşık oluyordum.. Sonra ailem eşcinsel olduğumu öğrendi. Bir erkekle ilişki yaşarsam ikimizin hayatını da mahvedeceklerini söylediler. Senin de benden hoşlandığını anlayabiliyordum miniğim. Bu yüzden sana kötü davranmaya başladım. Hatta sana ölmen gerektiğini bile söyledim.. Tanrım.. Çok kötü bir insanım. Kendi sevdiğimi kendim öldürdüm.. Her gün seni izledim Seungmin, her fırsatta. O gün beni öptüğünde ne kadar heyecanlandığımı fark etme diye seni yere düşürüp gittim oradan.. ama Seungmin, o gün boyunca dudaklarını düşündüm. Sonra sarıldın bana. O an o kadar iyi hissettim ki sana sarıldım. Kendi kendime seni koruyacağıma dair sözler veriyordum, aslında o an benimle vedalaşıyormuşsun.. Son mektubunda 'sana çok aşığımı' bile tamamlayamamışsın.. Canımı çok yakıyor Seungmin. Çok geç biliyorum ama özür dilerim Seungmin. Çok özür dilerim. Hayatını, mutluluğunu elinden aldığım için özür dilerim. Kalbini kırdığım için özür dilerim. Bedenine benim yüzümden açtığın her bir yara için özür dilerim. Sana çok aşığım meleğim. Seni çok seviyorum. Ve unutma ki senin için her şeyi yaparım."
Mezarın yanındaki parlayan küçük cam parçası dikkatini çekti Changbin'in. Sanki tanrı ona "hani her şeyi yapardın, yanına git ve onu mutlu et." diyordu. Eline aldı ve hiç acımadan, bir saniye bile düşünmeden bileklerine iki, üç, dört.. sayamadığı kadar kesik attı. Sonra yattı Seungmininin yanına; kollarının arasında meleğinin kokusu, ellerinde mektuplarıyla. Oracıkta can verdi Changbin. En değerlisinin hemen yanında. Evet, belki bu dünyada mutlu olamadılar ama orada birlikte mutlu olacaklardı. Changbin buna inanmıştı.
Sonrası ise çok ani gerçekleşti aradan birkaç saat geçtikten sonra mezarlık bekçisi mezarlığı dolaşırken ölmüş olan Changbin'i görmüş, yetkililere haber vermişti. Aradan 1 gün bile geçmeden Changbin sevgilisinin yanına gömülmüştü. Böylece birbirini seven iki kalp, bu acımasız dünyadan uzakta sonsuza kadar birlikte mutlu oldular.
Son
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sorry for my love | seungbin
FanfictionSeungmin aylardır aşık olduğu Changbin'e mektuplar yazıyordu. [angst] tw!¡ self harm, suicide