7

467 58 74
                                    

"Niye geldin?" Wang Yibo kolunu adamın elinden kurtarmak için kendine doğru çekerken yarım yamalak mırıldandı. Altı gündür gelmeyeceğini çok net bir şekilde belirten adamın şimdi karşısında duruyor olması fazlasıyla komikti.

"Baba yalanına inanmadığım için araban olup olmadığının da bir yalan olmasından şüphelendim. Kendi gözlerimle görmeye geldim." Xiao Zhan söylediği cümlenin saçmalığını sorun etmeyerek güldüğünde Yibo kolunu yan bir şekilde adamın göğsüne yaslayıp onu duvara doğru itti ve kapının yanına yasladı.

"İçtin mi sen?" Yibo adamdan gelen yoğun kokuyu almamak için ondan biraz uzaklaştı, parfümünün bu kadar iğrenç kokmuyor olması için yalvarırken adamın buraya gelmiş olmasının bile sarhoş olmasının sonucu olduğunu anlayabiliyordu. Xiao Zhan başını geriye doğru atıp duvara yasladığında Yibo kolunu onun göğsünden çekti ve birkaç adım geriledi.

"İçeri seninle girmeyeceğim, düğüne gelmiyorsun Xiao Zhan." Kapıdan içeri giren davetliler ikilinin kavgasının yükselen sesi ile arada oraya dönüyor ve girmeden önce kendi aralarında konuşuyorlardı. Sırtını duvara yaslayan Xiao Zhan bir elini gömleğine götürüp yakasının düğmesini açtı soluklanmak için. Zaten acınacak haldeydi, bir de bu adamla uğraşmak istemiyordu.

"Eski sevgilimin düğününe içmeden ayık kafayla gelebileceğimi kim söyledi?" dediğinde Yibo sinirle ellerini adamın omuzlarına koyup sırtını iyice duvara yasladı. "Düğüne gelebileceğini kim söyledi?!" diye bağırdığında Xiao Zhan omuzlarındaki ellerden kurtuldu ve onu geriye doğru itti. Zaten bir kez kavga etmişlerdi, ikincisinden kaçmıyordu.

Wang Yibo kendi ellerini ittiren ellerin bileklerini tek eliyle kavrayıp adamın başının üzerine yasladığında duyduğu sesle birlikte başını çevirdi. Sehun kapıya yaslanıp onlara sesleniyordu. "Çifte kumrular, aşkınızı defolup gidip başka yerde mi yaşasanız acaba?" dediğinde Yibo hızla ellerini adamdan çekti ve birkaç adım gerileyerek uzaklaştı ondan.

"Giriyorsanız girin, girmiyorsanız da başka yere hadi be." Sehun son lafı da edip içeri girdiğinde Wang Yibo içeri girmek için yürüdü peşinden gelen adamı görmezden gelerek. İçeri girdiklerinde kapıdaki görevli gelin tarafı mı damat tarafı mı olduklarını sorunca ikili aynı anda gelin ve damat takımı olduğunu söyleyince adam şaşırarak listede ikilinin isimlerini aramış, bulduğunda içeri geçmelerine izin vererek masalarını da göstermişti.

"Piçe bak, harbiden en önden yer ayırmış." dedi Yibo oturacağı masaya doğru ilerlerken. Arkasından yürüyen Xiao Zhan ise gülerek ona doğru seslendi. "Sehun'un eski sevgilin olduğunu neden söylemedin, baştan deseydin işler böyle uzamazdı."

"Yuh eşeğin siki, kim kimin eski sevgilisiymiş?" Yibo bir anda arkasını dönüp elini adamın yakasına atarak söylediğinde gözü arkada masada oturan Sehun'a kaymıştı. Şimdi burada Xiao Zhan'ı tekme tokat dövmüyorsa tek sebebi arkada oturan adamın karşısında utanç duruma düşecek olmasıydı. Onun bakışlarının kendileri üzerinde olduğunu görünce tuttuğu gömleğin yakasını yavaşça bıraktı ve üzerine birkaç kez vurdu. "Yok canım olur mu öyle şey." dedi gülerek. "Düğünden sonra anlatırım kim olduğunu, yeter ki siktirip git, uzak dur benden olay çıkmasın." Çalmaya başlayan müziğin sesinden kimsenin kendisini duymayacağına emin olduğundan rahatça konuştu ve masasına oturdu.

Bugüne kadar kendisiyle düğüne gelmesi için yapmadığı kalmamıştı ve adam gelmeyeceğim diye tutturmuştu. Yibo aslında ısrar etmeye devam edecekti ama dünkü sözleri adama karşı derin bir öfke beslemesine sebep olmuştu. Arabasıyla bile vedalaşarak düğüne gelmişti. Şimdi ikisi yan yana olsalar da sevgiliymiş gibi yapmayacak ve kaybettiği iddianın sonuçlarına katlanacaktı.

"Kalk, dans edelim." dedi masaya gelen adam. Yibo duyduğu teklifle onu nasıl dövse diye düşünürken adam bir anda onun bileğini kavrayıp ayağa kaldırdı. Bileğini tutan elin bileğini diğer eliyle kavrayıp çekmeye çalışırken Xiao Zhan tek bir hareketiyle onu kendisine doğru çekti ve neredeyse burun buruna gelmelerini sağladı. "Bana bak çocuk, hayatımın içine sıçıp beni bu düğüne getirdikten sonra karşıma geçip aptalca tavırlara bürünemezsin. Bir dans edeceğiz sonrasında da çıkıp gideceğim."

Wang Yibo karşısındaki adamın sözlerini iğrenerek dinledi, bir günde ona karşı nasıl bir öfkeye büründüğünü görmek kendisinden korkmasını sağlıyordu. Yükselen şarkı ile piste gelin ve damattan önce çıkmaları herkesin dikkatini çekmişti. Wang Yibo bakışlarını etrafta gezdirip bir elini Xiao Zhan'ın omzuna koyarken fısıldadı. "Ne oldu sana, hayırdır? Hani herkesin seni bir erkekle birlikte görmesinden rahatsızlık duyardın?"

"Öyle bir şey demedim, sevgilim varken bir erkekle dans edersem ve bunu herkes görürse yanlış anlaşılır dedim."

"Hayır demedin." Yibo tuttuğu eli sıkarak arkalarında dans eden çifte baktı, beklemediği bir şekilde mutlu görünüyorlardı.

"Gerçekten eski aşıklar olmadığınıza emin misin sen?" dedi adam bir yandan dans etmeye devam ederken. Wang Yibo bilerek ayağını yana değil de ileri atarak adamın ayağına bastıktan sonra keyifle konuştu. "Eski dosttuk biz, babam iflas ettikten sonra aramızı açtı." dediğinde Xiao Zhan elini adamın beline sararak onu kendisine doğru çekti. "Hani ölmüştü baban?" diye sorduğunda Yibo başını adama doğru çevirdi. "İflas ettikten sonra üzüntüden hastalandı ve öldü," dedi.

Xiao Zhan ne diyeceğini bilemedi ama dans eden eski sevgilisini görmediği için mutluydu. Normalde düğüne gelmek istemiyordu, gelmeyecekti de. Adamın karşısına geçip dalga geçer gibi onu düğüne çağırması, aptalca bahaneler sunması ve özellikle sevgilisiyle arasına girmesi onu ciddiye almadan nefret etmesini sağlamıştı ama dün gece konuştuktan sonra bazı şeyleri düşünmek fikrini değiştirmesini sağlamıştı. Aslında adam kötü bir şey yapmamıştı başından beri.

"Dans bitti, git hadi."

Wang Yibo ellerini adamdan çekip uzaklaştığında Xiao Zhan daldığı düşüncelerinden ayrılıp arkasını döndü ve çifte baktı. İkisi de yerlerine gidip oturmak için hazırlanıyordu.

"Gitmeden önce tebrik edelim." dedi. Wang Yibo tebriğinden başlatma bakışları atarken kendisinin de daha fazla düğünde kalmak istemediğini fark etti, uzatmanın manası yoktu. Birlikte içeri girmiş ve herkesin ortasında dans etmişlerdi, yeterliydi.

Birlikte masaya yaklaşıp tebrik ettiklerinde Sehun Wang Yibo'nun elini gülerek sıktı ve yaklaşıp ensesine elini koyup kendisine doğru çekti. Kulağına, "bu saçma oyununu yemedim bilesin," diye fısıldadığında Yibo elini uzatıp onun yakasını kavradı ve kendisine doğru çekti. Bu adam harbiden dayak istiyordu. Aksine gülerek Yibo'dan arabanın anahtarını bırakmasını istedi. "Hatta anahtarı vermeden önce gidip arabanla son kez vedalaş," bile demişti.

Wang Yibo düğün salonundan çıkıp boynundaki fiyonk  şeklindeki kumaşı çözdü ve yere bıraktı. Gömleğinin düğmelerini açarak arabasına ilerlerken Xiao Zhan onu yakalayıp omuzlarından arabaya itmiş ve kendisine dönen bakışların ardından dudaklarını birleştirmişti.

Ve o düğün gecesi ikisinin arabada sevişmesi, Sehun'un bunu görerek arabayı yakmak istemesi ile bitmişti.

highly recommended | yizhan texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin