2.0

298 37 38
                                    

NEVA

Dikiz aynasından aşağıya doğru sarkan ve taksi her yavaşlayıp hızlandığında ileri geri sallanarak etrafa okyanus kokusu yayan dandik karton süse baktım. Mavi kartonun yüzeyinde hat sanatıyla işlenmiş arapça dualar yazıyordu. Muhtemelen kazasız belasız sürebilmek için Allah'a sığınıyordu.

Merak ediyorum da turistleri dolandırıyor muydu acaba ?

Gözlerimi biraz yukarı kaydırdığımda aynadan Simge'yle göz göze geldim. Başımı çevirip sanal gözlerini terk ederken yanı başımdaki gerçek gözlerine baktım.

" Ne oldu ?"

Huzursuzca iç çekip titreşen telefonunu gösterdi. Ekranda yazan isme baktım.

"Burak'ı da almalıydık."

Taksiye binmiş ve hızlıca yol alıyor olmamıza rağmen gerçekten sonucu ne olursa olsun hemen solumdaki kapıyı açıp kendimi yola fırlatasım vardı.

Düşünüyorum da reşit olmayan bir çocuğa karşı bu denli öfke hissedeceğim asla aklıma gelmezdi.

" Zaman yok. Zaten takip cihazını ararken çok oyalandık artık bir an önce gitmeliyiz. Telefonunu sessize al." dedim bıkmış bir şekilde.

" İyi de alet onun aleti nasıl ışı..."

Birden susarak sakince direksiyonu çeviren taksiciyi kontrol etti. Sonra hafifçe kulağıma doğru eğildi ve daha kısık bir tonda konuşmaya başladı.

" Onu almak bir dakika bile sürmezdi. Onun özel aletini aldık bir de ... Ayrıca nasıl ışınlanacağımızı da görmek istemişti. "

Ay yok ben bayılacağım.

Artık ona açıklama yapmaktan yıldığım ve biraz sinirimi atmak istediğim için işi espriye vurdum.

" Simge o çocuk daha reşit bile değil. Hem hiç yakışmıyorsunuz bence vazgeç bu sevdadan."

İfadesiz yüzene baktım.

Kötü bir espri.

Neyse artık kariyer listemden komedyenliğin üzerine çizik atabilirim.

" Saçma sapan konuşma istersen."

Çağrıyı sessize almak yerine aramayı sağa kaydırıp telefonu kulağına dayadı.

Biraz önce saçma sapan konuştuğumu söylemişti ama ona karşı öfke hissetmemiştim. Normalde bu tarz laflara takılıp içselleştirirdim. Acaba nedeni neydi ? Sebebi belki de yan profilinde gizliydi.

O , Burak malına dil dökerken salık bıraktığı için omuzlarına dökülen siyaha kaçacak kadar koyu kahverengi saçlarına baktım. İlk gün saçları topluydu ve bence şu anki haliyle daha güzel görünüyordu.

Güzel...

Taksiye binmeden önce bana güzel olduğumu söyleyerek iltifat etmişti. Gerçi iltifat diyorum ama onun söyleyiş tarzını tekrar düşününce pek de iltifat ediyor gibi hissetmemiştim. Çünkü iltifatlar genelde altında bir niyet , arzu veya muhtemel bir duygu barındırırdı. En basitinden bir erkek bana güzel olduğumu söylerse genelde benimle yatmak istediğini düşünür ve kendimi kötü hissederdim. Eğer bunu bir kız yaparsa da samimiyetsizce takındığı iyi niyet maskesinin altındaki kıskançlığı anında sezer , suçlu psikolojisine bürünüp yine kendimi kötü hissederdim. Günün sonunda ise kendimi bir yerlerde  somurtarak oturmuş ve herkesten nefret ederken bulurdum.

Ama o söylediğinde kendimi iyi anlamda farklı hissetmiştim. Çünkü tıpkı bir ansiklopediden metin okur gibi sadece var olan bir gerçeği dillendirmişti. Niyet , arzu veya duygu barındırmıyordu.

Ambivalans GxG LGBTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin