"Mantar sevmediğini de öğrenmiş olduk."
Esen rüzgar alnımın önüne dağınık bir şekilde dökülen saçlarımı daha da dağıtmışken, bana söylediği şey ile gülmüş ve ona dönüp bakmıştım.
"Sen de zeytin sevmiyormuşsun." Bana hafifçe gülümsemesi ile başımı eğerek ben de gülümsemiş ve yaslandığım demirliklere bu sefer yan bir şekilde yaslanmaya başlamıştım.
"Seni daha çok tanımak istiyorum, neleri sevmezsin neleri seversin hesapları kısacası." Ona söylediğim şeyler ile o da aynı benim gibi bana döndüğünde, hâlâ utandığından dolayı benimle bakışlarını buluşturamıyordu.
Bu ise feci hâlde hoşuma gidiyordu.
"Baharatlı ve acı şeyler yemeyi severim, biftek tarzı şeyler yemeyi sevmem. Fıstık yemeyi sevmem, siyah çikolata da sevmem ama onun dışındakileri severim. Sigarayı ve sigara kokusunu da sevmem, sen sigara kullanıyor musun?"
Etrafa baka baka uzun bir şekilde konuşurken yüzümdeki sırıtışı gizleyemeden onu dikkatlice dinliyor ve izliyordum. Son sorusunu bana yönelterek sonunda gözlerimizi birleştirdiğinde, başımı hayır dermişçesine sallamıştım.
"Yok, sadece vape kullanıyorum ben."
"Güzel o zaman, en azından o güzel kokuyor." Omuz silkerek balkondaki koltuğa oturduğunda yeniden bakışlarını yüzümden çekmişti.
"Babam çok sigara içen birisi de, küçüklüğümden beri bundan hep şikayetçiyimdir o yüzden.
Yerimde durmaya devam ederek onu izliyordum, lafını bitirdiği sırada birkaç saniye susmuş ardından dudaklarımı aralamıştım.
"Babanı sever misin? Genel olarak, aileni?"
"Hmhm, severim. En çok babamı ama." Babası hakkında konuşurken ki o ufak heyecanını görmezden gelemiyordum.
"Ya sen?" Yeniden bana baktığında aynı soruyu bana sorması ile onu hızlıca cevaplamıştım.
"Evet, ama ben de en çok annemi severim." İkimiz de hafifçe güldüğümüzde bir süre susmuştuk.
Yemeğimizi yememizin ardından bir süre üçümüz oturmuş gayet keyifli anlar geçirmiştik, jisoo'nun bizimle eğlendiği gayet açıktı. Jungkook ile bir araya geldiğimizde zaten her zaman komik şeyler yaşanırdı. Yanımda eğlenmesi beni rahatlatmıştı. Onun da bir süre sonra artık çekinmediğini fark etmiştim.
Şimdi ise jungkook oynadığı oyununa bilerek geri dönmüştü, ben de bana verdiği bu fırsatı değerlendirerek jisoo ile balkona çıkmıştım.
"Sen söylemedin. Neyi seversin, neyi sevmezsin?"
"Ben seni severim."
Sorusunu sırıtarak cevapladığım sırada yeniden utandığını fark etmiştim, gülümsememek adına dudaklarını birbirine bastırırken bakışlarını kaçırmıştı. Bu hareketi fazla şirin gelmişti gözüme.
Ellerini kucağında birleştirerek parmakları ile oynamaya başladığında, ona yavaşça yaklaşarak yanına oturmuştum. Arkama yaslanarak bir bacağımı koltuğun üstüne çıkartmıştım, o ise yavaşça bana dönerek yüzüme bakmıştı.
"Kaç tane sevgilin oldu?"
Sorduğu beklenmedik soru ile elimde olmadan güldüğümde, kaşlarını çatıp bana vurması bir olmuştu.
"Ya biliyordum, çok vardı değil mi?"
Bana vurmak için kullandığı elini o geri çekemeden tuttuğumda, onu biraz kendime yaklaştırarak minik elini öylece iki elimin arasında tutmaya başlamıştım.
"Kıskanmayacaksan söylerim." Yanakları kızarmaya hazır bir şekilde duruyorken, gözlerini devirmişti fakat elini çekmek için bir hamlede bulunmamıştı.
"Ben seni ne kıskanayım, manyak?"
"Hıhı, gördük geçen." Kaşlarını daha da çatarak bana baktığında istemsizce yeniden gülmüştüm. Bu sefer bakışlarını çeken ben olmuşken, ellerimin arasında duran eline bakarak bileğindeki siyah saç tokasını fark etmiştim.
"Yani, 6 ya da 7 olabilir. Birkaçı çok da ciddi değildi zaten." Bana sorduğu sorunun cevabını veriyorken bileğindeki tokayı yavaşça çıkartarak kendi bileğime takmıştım. "Bu bende kalsa olur mu?"
Başımı kaldırdığım an bana bakıp daldığını fark ettiğimde, muhtemelen tokasını aldığımı bile fark etmemişti. Kendine geldiği an anında bakışlarını üzerimden çekmişti bile.
"Ne o? Çok mu yakışıklıyım?"
"Pf, toka sende kalsın. Bende daha var zaten." Sorumu utandığından dolayı duymazdan gelmişken, ona inat olarak aynı konudan ilerlemiştim.
"Sen de çok güzelsin." Aramızda bir sessizlik oluşmuşken gözlerini yeniden bana çevirdiğinde, hâlâ elimde duran elini yavaşça okşamıştım baş parmağım ile.
Gözleri yüzümün her tarafında geziniyorken, yüzlerimiz fazla yakın değildi ama kesinlikle mesafeli de değildik.
"Ee, ben artık gideyim. Yarın zaten buluşacağız yine." Aniden yerinden kalkarak ellerimizi ayırdığında, kendimce tebessüm ederek arkasından kalkmış ve beraber içeri girmiştik.
Jungkook'a el sallayarak veda ettiğinde üstünde sadece bir tişört ile geldiğinden sandalyenin üzerine bıraktığım gri hırkamı elime almıştım. O ise çoktan kapıya yaklaşmıştı bile.
Arkasından yaklaşarak hırkayı açtığımda, giymesi adına gözlerimle ona işaret vermiştim.
"Yaa ne gerek var? Odam çok uzakta değil zaten."
"Olsun, giy." Gözlerini devirerek hırkamı giydiğinde, üstünde çok bol dursa da o giydiği için hoşuma gitmişti. Saçlarını arkadan çıkartmasına yardımcı olduktan sonra kapıyı açtığı sırada yeniden elini tutmuştum.
"İyi geceler öpücüğü yok mu, sarılı'm?" Sırıtarak kapının yan bölgesine yaslandığımda, ellerimin tamamen birleşik değildi. Parmaklarımız temas ediyordu sadece.
"Hahah, rüyanda görürsün."
"Zaten görüyorum." Elimi tuttuğu eli varken, boşta kalan elini kullanarak karnıma hafifçe vurduğunda gülmüştüm.
"Asılmasana ya." Söylense bile sürekli hafiften o da gülüyordu, bu hâlleri bana kafayı yedirtecekti.
"Peki, bu seferlik öyle olsun. Elini tuttum ya, onu sayarım ben de." Gözlerimi yüzünde gezdirmeye devam ediyorken bir saç tutamını kulağının arkasına sıkıştırmıştım.
Bana o kadar güzel gülümsüyordu ki şu an, benden hoşlandığından asıl şimdi emin olmuştum. Hoşuna gidiyordu, benim ve bizim bu hâllerimiz.
O da hissediyordu kelebekleri.
Bana gülümsemeye devam ederek yavaşça parmaklarımızı ayırırken yürümeye ve benden uzaklaşmaya başlamıştı fakat hâlâ bana doğru bakıyordu.
"İyi geceler, papatya."
"İyi geceler, şapşal."
yazarken ben bile 2783728 kere aşık oldum kardeşim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
among us 愛 vsoo
Fanfictionkim.jichu : taehyung beni oyunda köşeye sıkıştırmayı keser misin? © clairdelvne | 2021. → texting. ─ kim taehyung + kim jisoo.