iki.

48 10 28
                                    

"ne yapmaya çalışıyordun?"

Felix sonunda kaçan kızı yakalamış ve patronun yanına getirmişti. Sejeong geç kaldığı için azar işittiğini sansa da asıl olay bu değildi.

"ben.. ben, gerçekten özür dilerim Başkan Park."

başını öne eğmiş, kafasını hiç kaldırmadan titreyerek elindeki çantasını tutuyordu.

patronun gözleri karşısındaki küçük kızın ellerine kaydığında gerçekten korktuğunu anlamıştı. fakat bundan pişman olmamıştı.

"soruma cevap bekliyorum, ne yapmaya çalışıyordun?"

dayanamayıp derin bir nefes verdi ve  her şeyi anlatmaya başladı.

"sabah alarmımın çalmaması nedeniyle geç kalktım ve toplantının olduğunu unuttum. hızlıca şirkete gelmeye çalıştım ama sizi görünce.. eğer geç gelseydim yine kızacaktınız bu yüzden elimi çabuk tutmaya çalıştım. ben gerçekten, gerçekten gerçekten özür dilerim."

şimdi anlaşılmıştı. amacı aslında ondan kaçmak değildi. onu korkutup bu duruma düşürdüğüne şimdi gerçekten pişman olmuştu.

patron başını sallayıp Felix'e kaş göz işareti yaparak gitmesine izin vermesini söyledi. onayı alınca Felix lafa atladı.

"sorun değil, şey,"

boynunda asılı olan çalışan kartına baktı.

"Sejeong hanım. gidebilirsiniz."

bunu duyan Sejeong hafifçe gülümseyip teşekkür amaçlı eğildi.

"yine de özür dilerim, iyi günle-"

"ayakkabılarını giymeyi unutma, aksi takdirde gülünç duruma gülersin."

göz devirip saçlarını düzelten patron arkasını dönüp ilerlemeye başladı.

Sejeong ise bir ayakkabılarına bir ayağına bakıp yüzünü buruşturdu.

"iyikkibilirini giymiyi initmi ibidi ibidi, çok biliyor."

sinirle ayağını yere vurup ayakkabılarını hızlıca giydi ve büyük adımlarla ofisine gitti.

∞∞∞

"demek öyle oldu.."

olayları baştan sona anlatmıştı Soyeon'a. o ise bu duruma kendisinden çok üzülmüş gibiydi.

"aman boş ver, kendisi için yetişeyim toplantıya o da böyle yapsın. oldu canım."

"haklısın galiba,"

kafasını çevirip aynada kendisine çekidüzen vermeye çalışan John'a baktı.

"tamam gerizekalı yakışıklısın evet, senin yüzünden geç kalacağız hadi."

"ne gerizekalılığımı gördün küçük bok? eğer gerizekalı olsaydım beni bu şirkete almazlardı."

"dede kıyağı değil miydi o?"

tartışmalarını izleyen Seje, son duyduğu cümleye gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı.

"hayır bir kere, neyse ne. gidelim hadi."

"sen bizi düşünür müydün çok sağol!"

"tamam yeter tartışmayın, gidelim artık."

ikisinin koluna girdi ve toplantı odasına doğru yol aldılar.

∞∞∞

toplantı sonunda bitmiş, bugün herkes evine erken gidecekti. Seje ise eve gitmek için hazırlanıyordu.

Soyeon ile John bir araştırma yapmak için erken gideceklerini söyleyip Seje'yi beklememişlerdi. tabii bu da onu sorun etmedi. çantasını alıp tam çıkacakken kapının önünde yüzü tanıdık birisi duruyordu. Başkan Park.

"eğer hazırlanmanız bittiyse sizinle bir şey konuşmam gerek."

purple night, sejehwaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin