İki odalı bidolu biboş öğrenci evimin, yüzyıllık kapısından özgürce içeriye doğru süzüldüm. Işığı yakıp isyan eden koltuğa hançer gibi saplanmıştım.
Sol köşedeki donuk sobanın vazifesini yerine getirmediğini iliklerime kadar hissediyordum. Masumiyet zırhına bürünmüş televizyon kumandasını ele geçirip hakkını vermeye başladım.
Dışarıda şimşek çakması ! Gökyüzü yıldızların fotoğraflarını çekiyordu gene bu gece. Odamın içi resmen aydınlıkla doluydu, zerre karanlık kalmamıştı tarihinde. Ancak erken konuşmuştum. Kader son tahlilde çizdi senaryosunu.
Kalkıp, cebimi yokladım, yoktu. Beni aydınlığa kavuşturacak rüyam, küçük mavi ateşim nerdesin?
Oysaki sağ yanımdaydı fosforlu cevriyemin bana bakan çakmak çakmak gözleri.
Hasıl-ı kelam yakmak istiyorsak tüm gemilerimizi tutuşturmak lazım dehlizdeki delileri.