2

45 8 25
                                    

İki haftadır düşünüp duruyordu jungkook, hastalığı dahada kötüye gitmişti. Ama bundan arkadaşlarının haberi yoktu. Sadece sevgilisi jiminin haberi vardı, o ise ona destek olacağı yerde daha çok uzaklaştı ondan. Bazenleri hiç yazmadı.

Jungkook (s)

sana bir şey soracağım jimin

Bebeğim
Of gene basliyoruz|
Sor aşkım

Jungkook
Bana beni sevdiğin gün saçını pembeye boyatacağını söyledin, ne beni sevdiğini söyledin nede saçını pembeye boyattın güzelim..

Bebeğim
Kodumun şizofreni bırak pesimi salmiyor amk
Yaparım belki sabır et biraz

Bebeğim
Hem bir şey diyeceğim, ben bir gömlek gördüm çok güzel onu bana alır mısın  cookie 🐰

Jungkook (S)
Peki
Her zamanki buluştuğumuz yere gel sana bir hediyem var

Bebeğim
Bir işe yaradın sonunda|

Bebeğim
COK MERAK ETTİM HAZİRLANİYORUM DUR

dolu gözlerle telefona bakan jungkook, hala jiminin saçını pembeye boyamasını bekliyordu. Saçma gelirdi belki birisine anlatsa, ama onun için özel bir şeydi jimine sevgili oldukları gün "senden vaz geçeceğim gün saçımı kızıl yapacağım" dedi. Küçük olan ise ona "sana seni seviyorum dediğim gün, saçımı Pembe yapacağım" dedi. Hala bekliyordu jungkook. Onun saçları hala siyahtı, ama peki jimin? Jimin ne onu sevdiğini söylemiş, nede saçını boyamıştı. Kendi kendine mırılandı tepki vermemem fark etmediğim anlamına gelmiyor jimin..

Ve ne garip bir olaysa, jimin her eve geldiğinde jungkookun bir eşyası kayboluyordu. Asla bu yönden ondan şüphelenmemişti. Lakin annesinin ona son hatırası olan yüzüğü jimin eve geldiğinde kaybedene kadar. Artık bir şeylerden şüpheleniyordu, ama onu çok seviyordu. Sevgisi önüne geçiyordu düşüncelerinin.

Her zamanki buluştukları yere doğru giderken kafası hala düşünceler ile doluydu büyük gözlerini, yeni yeni çiçek açmaya başlamış kiraz ağacının altındaki siyah saçlı sevgilisine çevirdi başını eğdiği yerden kaldırıp.

Her zamankinin aksine bu sefer gözlerinde hüzün vardı, sarılmadı bile jimine. Aklında bir şeyler vardı. Jimin onu sevmese bile ona kıyamazdı, onu sevmediğini biliyordu. Aylarca kendini kandırmıştı, bir umut ışığı beklemişti.

Jimin'in o güzel dudaklarından, gözlerinden saçlarından, her bir zerresinden nasıl vaz geçebilirdi ki. En önemlisi de onun olmayan, kalbinden. Neyine bağlandım bu kadar? Bana bakmayan gözlerine mi?, benim olmayan kalbine mi?

Baktı uzunca bir şey demeden jungkook jiminin gözlerine. Jimin bir şeyler konuşsa bile dinlemedi onu. Duyduğu sesler kafasını yerken, jiminin gözlerine bakarak iyi olacağını düşündü. Tek istediği kendisini sevmesiydi. Çok bir şey istemiyordu, aşkını istiyordu sadece. Çaresizdi bu sefer. Sevdiği adam onun sadece parası yüzünden birlikteydi.  Sadece minik bir düşünce, bir insanın aklını böyle nasıl yorabilir?

Jiminden

Anlayamadım bu gün açıkçası jungkook'u. Her şeyi öğrenme ihtimali? Gerçi o kadar zeki olduğunu sanmıyordum. Onu sevmesem bile bu haline üzülmüştüm açıkçası. 8 aydır beni bekliyor aptal gibi. Sevgili olduğumuzu sanıyor, cidden ondan hoşlandığımı nasıl düşünebildi merak ediyorum. En son bir yüzüğünü almıştım, ve en yakın arkadaşım taehyung'a vermiştim. Açıkçası ondan hoşlanıyordum. Oda bu oyunun içindeydi. Jungkook'un bu kadar saf olması benim suçum değildi :D.

Benden bu kadar soğumanı sağlayacak ne yaptım sana jimin?
Diye sordu jungkook, ağlamak üzereydi. Gözleri yanıyordu. Dudaklarını birbirine bastırdı, yumruklarını sıktı.

Neyden bahsediyorsun jungkook? Senden neden soğuyayım? Dedi telaşla küçük olan, her hareketinden anlaşılıyordu.

İyice gözleri dolmuştu Jungkook'un, o kocaman gözlerini, her zaman neşe ile bakan gözlerini.

YALAN SÖYLEME BANA, KAÇ GÜNDÜR NE ARIYORSUN NE MESAJ ATIYORSUN. HASTALIĞIMI BİLİYORSUN. ÜZÜNTÜDEN İLERLEYECEĞİNİ BİLİYORSUN, YAZMADIN. BİR KERE DAHİ YAZMADIN. artık gözlerindeki yaşlar yuvalarından intihar edercesine akarken, bağırarak söylediği bu cümleler kendi kalbinin sıkışmasına neden olurken, nefessiz kalıyordu.

Artık yalan söylemek istemeyen jimin, onu sevmese bile gerçekleri anlatma gereksiminde bulunmuştu. Arkadaşları ağzına sıçacaktı, ama buna artık katlanamıyordu.

Bak jungkook, yarınların olamam, hastalığına iyi gelemem, yaralarını saramam.

Ne saçmalıyorsun jimin tanrı aşkına artık cidden ağlamaya baslayan Jungkook'un dizleri tutmuyordu. Biraz daha durursa yere yığılıp kalacaktı. Anlamıyordu hiç bir şeyi anlamıyordu.

Jimin onun aksine mutlu gözüküyordu, bir göz yaşı bile yoktu yüzünde.

Bitirelim. Seni hiç bir zaman sevmedim bir adım atar jungkookun üstüne doğru  ve asla sevmeyeceğim de.

Nefesini tutan jungkook, tırnaklarının avucuna batıp kanamasını umursamadan yüzüğü sen aldın değil mi?

Ben aldım ve ruhun bile duymadı, hatta başka seylerde içinde. Ve biliyor musun bunu anlamayacak kadar salaktın jungkook. Yüzündeki o iğrenç sırıtma asla eksilmeyen jimin. Ve göz yaşları gözünden eksilmeyen jungkook.

Anlamıyorum, ne istedin de vermedim?

"Senin olan hiç bir sikik duygunu istemiyorum, değeli eşyaların dışında"

Der ve arkasını dönüp kiraz ağacının ordan uzaklaşır jimin, gözlerinde yaşlarla kendi kendine "kal lütfen" diye fısıldayan jungkook artık dizlerinin tutmayacağını anlayarak yere yığılır dizlerinin üstüne düşer.

İnandıramaz mıydım, hem seni hem o taş kalbini aşka? İnandıramazdım.

Where is my love  |Jikook|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin