İnsanların "önemli" olarak adlandırdığı ve "kesinlikle anlatmam gerek" olarak başlık attığı konular sizce de çok boş değil mi? Kimisi tatile gidemediği ve morali bozuk olduğundan Twitter'da derdine destek olması için kendi derdi hakkında 10 tane tweet atar. Kimisi ise 2 aylık sevgilisinden ayrıldığı için tüm arkadaşlarını toplayıp acil durum toplantısı yapar. Kimisi ders yaptığı için Sosyal Medya'ya bin tane kitap story'si atar kimisi ise arabası olduğu için bir sürü araba... Yani insanların çok sevindiği veya çok üzüldüğü olayları başkalarına anlatması bu kadar zorunlu mu? İnsanlar iletişime aç bir köpek yavrusu gibi bu kadar muhtaç olabilirler mi? Ben mesela... Şu ana kadar dertlerimi hiç kimseye yakınmadım. Eski zorba komşularımız "babanı kaybettin. " diye yalan attıklarında kalkıpta bunları yeni komşularıma anlatarak nispet yapmadım mesela... Veya eski en yakın arkadaşım Bensu kalkıpta benim geceleri gizli gizli cips yediğimi herkese anlattı diye onun sırlarını kimseye anlatmadım. Veya annem beni sadece kimseyle konuşmak istemediğim için sokağa fırlattığını neden sınıf arkadaşlarıma anlatayım ki? Saçmalık bu!
Ama bazen düşününce çok tuhaf geliyor... Çok eski dönemlerde bile insanlar taşlara resimler çizer ve bir şeyler anlatmaya çalışırlarmış. Hatta günümüzde insanlar eski dönemlerde yaşayan insanların bu çizimlerini araştırıyor ve hatta anlamaya çalışıyorlar. Ulan kaç dönem önce çizilmiş şeyler! O zamanlar dert edilmiş ama şu anda bilinmeyen olaylar bize ne! İnsanlar bu konuda gerçekten tuhaflar.
Geçen gün annemle pazara gittik mesela... Sebzelerin ve meyvelerin fiyatı epey bir artmış. Annem kendi kendine biraz çemkirdi fakat olayın eve gidince bu kadar büyüyeceğini tahmin bile etmemiştim.
Eve gittiğimiz gibi alt komşumuz Nezaket ablayı çağırdı annem. Mutfakta kendilerine Türk kahvesi koyduktan sonra annem direkt gün içerisinde en çok sinirlendiği ama aslında küçük bir konu olan olayı anlatmaya başladı...
"Bugün cebimden kaç lira gitti bilmiyorum. Hayır yani bir kilo domates bu kadar pahalı olamaz ki canım. Kızımla pazara gidip eve yemeklik alayım dedim, sinirlene sinirlene çıktım pazardan resmen. Bu kadarına cebimiz nasıl yetecek? "
Annemin bu laflarını duyduktan sonra hiçbir şey söylemeden mutfaktan kalkıp odama geçmiştim. Sonrasında ise epey bir söylenmiştim.
Neden anlatırsın ki bir insana pazarda olan domates fiyatına sinirlendiğini? Yani başka konuşacak bir konu yok muydu? Ya da ne gerek varki insanlarla kahve içip konuşmaya? Kendi kendine yetebilirsin bence. İnsanlar yalan atıyor yahu! Kimsenin iletişime ihtiyacı olduğu falan yok. Mesela çok ünlü bir film yıldızının bir filmi çıktığında gidip izlemek çok eğlenceli ve keyifli olabilir. Ama bunun üzerine birsürü insanla beraber filmin eleştirisini yapıp, birsürü sosyal medya hesabında o film üzerine fotoğraflar atıp illa insanlar ile iletişime geçmeye ne gerek var?
Ben insanlara eğlenmeyin mi diyorum. Tabii ki hayır! Film izlesinler, Sinemaya veya Tiyatroya gitsinler, yemek yemeye gitsinler, bir futbol maçına gitsinler... Yani eğlensinler! İstedikleri yerlere gidip gittikleri o yen tadını çıkarsınlar. Ama ben insanların birbiri ile kaynaşmasına karşıyım. Çünkü insanların birbiri ile kurduğu iletişim boktan bir iletişim.
Bir plaja gittiğinde o sıcacık kumun, tüm sıcaklığını vücudunda hissettiğin güneşin ve içerisinde adeta özgür hissettiğin denizin tadını istediğin kadar çıkarabilirsin. Ama o denizin fotoğrafını çekip insanlara atarak "vay be ne güzel eğleniyorsun! " yorumları alarak denizin tadını çıkaramazsın...
Veya plajdan çıktın ve eve doğru yürüyorsun... Peşine bembeyaz bir köpek takıldı ve korkudan resmen kalbin ağızından çıkacak! O korkunç andan sonra eve gidip kendine bir kahve yapıp o gerginliği üzerinden atmaya sakin kafa ile rahatlayabilirsin ama maalesef eve hızlıca gidip en yakın dostunu arayıp başına gelen o tahlisiz olayı anlatıp rahatlayamazsın
Ablam Buse her okuldan geldiğimde o gün okulumun iyi geçip geçmediğini sorar. Ben de pek konuşmak istemediğimden ya da zaten merak etmediğini hissettiğimden "Güzel... Aynı. " deyip geçiştiririm. Sonra oda vereceğim cevabı ezbere bildiğinden cevabımı pek takmayıp hemen en yakın arkadaşları olan Yaren ve Mehtap'ı arayarak o gün okulda olan biteni ve sevgilisi Cenk ile olan "sözde" tatlı konuşmalarını anlatır.
Ablam arkadaşlarını arayıp birlikte gereksiz sohbetlerine başladıklarında genellikle odama çekilirim. Aslında odama çekilmemin bir diğer sebebi de o an orada bulunan rolümün bitmiş olması.
Bir sır vereyim mi? Bazen kendimi görünmez gibi hissediyorum. İnsanlar birbirlerine kendi sevindiği veya üzüldüğü şeyleri anlatmaya o kadar meşgul ve muhtaç ki. Kimse aslında birbirini görmüyor ve takmıyor. Yalnızlık en iyisi elbette ama kimse bana görünmezmişim gibi davranmasa yalnızlığım bana zindan olmazdı...
Aslında mantıklı düşünen ben değil miyim? Yani çok mu önemli bugün yaptırdığın tırnaklarını her arkadaşına göstererek "çok güzel" lafını duymaya çalışmak. O tırnakları yaptırırken mi zevk aldın? Yoksa insanların beğeni cümlelerini duyarken mi?
Veya yeni aldığın motoru almadan önce o dükkana gidip senden alınamayı bekleyen onca güzel motor arasında en çok beğendiğini seçip sahip olmak mı güzeldi. Yoksa o motorla arkadaşlarının yanına "sözde" karizmatik bir şekilde gelirken mi?
"Vay bu motor ne kadar güzel! Çok iyi bir seçim. "
"Oha evet o filmde ben de çok ağlamıştım. Ağlamayanlar nasıl dayanıyor ben de hiç anlamıyorum! "
"Vay şerefsiz! Nasıl olurda benim arkadaşım hakkımda bu kadar yanlış konuşur. Tabii ki de çok haklısın. "
Bu cümleleri duymak bu kadar önemli mi? İnsanlar abartmayı gerçekten çok seviyorlar. Keşke sevindiği ya da üzüldüğü şeyleri anlatmadan da gayet kolay yaşayabileceklerini anlasalardı... İletişimin yasaklanması gerçekten bir zorunluluk!
O esnada annem seslenerek sözümü kesti
"Lara haydi gel, ilaç saatin! "
Hiç istemesemde gitmek zorunda olduğunu biliyordum.
"Beni burada bekle, ilaçlarımı içip geleceğim. Ses çıkarma tamam mı? "
Sıkıla sıkıla mutfağa gidip ilaçlarımı içtim. İlaçlarımı içip hemen kalkmaya yeltendiğim esnada beni durduran annemin soruları oldu.
A- Babanla aran nasıl tatlım?
L- Eh işte.
A- Anladım... Bu konunun üzerine düşmeyeceğim. Peki ya okul? Öğretmenin bugün gene aradı. Sınıfta kimseyle gene konuşmamışsın. Bahçeye bile inmemişsin!
L- Normal bir durum anne
A- Bugün öğretmenini arayıp öğretmeninden bir ricada bulundum. Bu sıralar sınıf hocanız sınıfta daha çok etkinlik ve oyun düzenleyecek. Bu sayede sınıf arkadaşların ile daha fazla kaynaşabileceksin. Hem kim bilir artık çok yakın bir dost bile edinebilirsin!
Gerçekten hiç istemediğim bir durumdu bu. Sınıf arkadaşlarım ile kaynaşmaktansa odamda keman çalmaya devam ederim daha iyi. Bana bunu sormadan hocayla bu durumu nasıl konuşur? Bu durum beni oldukça germiş ve sinirlendirmişti. Beni kimse anlamıyordu! Kendi annem bile...
Sinirlenerek odama çıktım. Annemin beni bu kadar fazla düşünmesi çok utanç verici. Odama çıktığımda babam gitmişti. Anlattıklarımdan mı sıkılmıştı acaba. Ah, sahi ne çok konuştum... Çok utandım. Beni sadece babam takıyor. Beni görünmez değilmişim gibi hissettiren tek kişi babam. Diğer insanlar sadece kendileri konuşur ve aslında "nasılsın" diye yönettikleri soru asla sizin nasıl olduğunuzu gerçekten merak ettiği için değildir. Kendi nasıl olduğunu anlatmak için ön hazırlıktır sadece... Fakat babam öyle değildir aslında. Ama şu anda çok konuştuğum için gitti sonuçta, mutfağa gitmemi fırsat bildi demek ki. Yine aynısını yaptı... Bazen onu hiç anlamıyorum. İlaçlarımı alana kadar bir sorun yoktu oysaki...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
B*KTAN BİR İLETİŞİM (KISA HİKAYE/TAMAMLANDI)
Short Storyİnsanları anlamak oldukça güç. Ufacık sinirle can yakanlar, ayrılanlar. Başkalarının sırlarını herkese anlatanlar. Keşke insanların kelime hakları kısaltılabilseydi. O zaman insanlar dertlerini ve başkalarının arkasından yaptıkları dedikoduları deği...