🥒26🥒

2.8K 367 247
                                    

Hyunjin ve Jisung sesli konuşma

Hyunjin: Jisung sakinleş ve bana ne olduğunu söyle

Kendine gel bebeğim hadi

Jisung: *ağlayarak konuşur*
Wooyoung burada kapımızın önünde ve Minho'da onun tam karşısındaydı
S-sonra sonra onu öptü
Ben onları pencereden izlerken onu öptü

Hyunjin: *bağırır*
Siktir!
Sen ne saçmalıyorsun?
Jisung dur öncelikle sen sakin ol
Bak lütfen kendine zarar verme
Beni anlayabiliyor musun?

Jisung: Onu nasıl öpebilir?
Nasıl buna izin verebilir?
Neden neden neden?
O ikisi çok saçma anladın mı?
Daha bir saat önce onun yatağında uyuyordum
Nasıl yaptı?

Hyunjin: Yaklaşanın kim olduğunu görebildin mi?
Bana bunu söyle

Jisung: *hıçkırır*
Hayır göremedim

Hyunjin: Jisung eminim ki bir mantıklı açıklaması vardır lütfen her şeyi silip atma
Önce Minho'yu dinlemelisin çünkü ondan ne kadar çok nefret ettiğini en iyi biz biliyoruz
Bunu isteyerek yapmış olamaz

Jisung: *birkaç eşyanın kırılma sesi yükselir*
Umrumda değil umrumda de-ğil
Onu öptü benim eski sevgilimi evimizin önünde öptü
*güler*
Şaka gibi

Hyunjin: Jisung bak lütfen beni dinler-
*hat düşer*
Alo?
Jisung beni duyuyor musun?
Al işte amına koyayım..

•••

Her iki yakası havada duran geceliğini düzeltmek ilk kez aklının ucundan geçmedi veya sinirden elleri korkunç derecede titrerken suya uzanıp bir yudum almayı hiç düşünmedi.

Uzun merdiveni hızlı adımlarla indiğinde aklından geçen tek şey sokağın ortasında bekleyen yalnız adamı kendine çekmek yüzüne indireceği o sert yumruğun nasıl hissettirdiğini sorabilmekti.

Bacakları onu nasıl oraya götürüyordu, bu ilahi gücün aşkı olduğunu derinlerde duysa da kulakları sağırdı. Lee Minho'ya tanıdığı şanslar bir çığ olup vücudunu öne savururken ölen tek kişi olmamalıydı.

Gözyaşlarının soğukluğu sıkıca kavradığı kapı kulpuna denk düştüğünü fark edebilecek kadar aklı yerindeyse ona da gücü yetebilirdi. Bu yüzden kendisini kapıdan dışarı adeta fırlatırken ağzından kaçan nefesi hızla salıvermişti.

Yarım metrelik koşuşu sırasında sırtını görebildiği adam, aceleyle ona döndüğünde çoğunlukla ifadesiz bakan gözlerinden geçen yoğun pişmanlık bir anlık duraksamasına yol açsa bile bu sefer yapamazdı. Bunu kaldırabilecek kadar güçlü olabileceğine söz vermemişti.

"Nasıl yaptın?"

"Jisung.."

"Nasıl yapabildin?" Ellerini öne doğru uzattı ve ince tişörtünün yakalarını sıkıca kavrarken onu öfkeyle sarstı. Birkaç katı büyüklüğündeki bu adama ilk kez Jisung'un gücü yetebiliyordu. Korkunçtu. "Bana bir şey söyle."

Beton rengindeki cildi kendisini öptüğü zamanlarda olduğu gibi canlı değildi. Her an yere yığılabilirmiş hissi verdiğinden onu sarsmayı bıraktı ve birkaç adım geriye gittiğinde başı yere düşmüştü Jisung'un.

Terliklerini farklı giyecek kadar dalgındı ki bu haline gülmeden edemedi. Wooyoung'u burada yakalayabileceğini ummuştu fakat o da çoktan gitmişti. Aklından kaçışan kurnaz tilkiler birbirini dehşetle  kovalarken delirdiğini düşünüyordu.

Yani o ikisi bu zamana kadar birbirini seviyordu, öyle mi? Öpüşmüşlerdi ve Minho hiçbir şey yapmamıştı. Wooyoung'un öpüşüne karşılık vermeyip onu itmeyi istememişti hatta düşünmemişti bile.

"Jisung lütfen gözlerime bak."

"Senden tiksiniyorum."

"Gözlerimin içine bakarak söyle."

"Gözlerinin içine bakmama gerek yok. Şu an ayağımın ucundaki çöp kadarsın fakat bir şeyi gerçekten merak ediyorum. Beni bunca süre nasıl salak yerine koyabildiniz?"

Gecenin sessizliğine karışan tepkisizliği biraz uzun sürdüğünden eve girmek için geri dönen Jisung'un kolunu sıkıca kavrayıp tekrar kendisine doğru çevirmişti. Biraz önce öğrendikleri yüzünden hala Lee Minho gibi değildi fakat çok daha iyiydi.

"Beni zorla öptü." Jisung büyük bir kahkaha patlattığında başını sağ tarafa yatırıp iri gözlerini alay edercesine kısmıştı. "Ve sen de hiçbir şey yapamadın öyle mi?"

"Onu ittim Jisung!"

"İttin öyle mi? Kaç dakika sonra veya benim sizi izlediğimi fark edip öyle mi bıraktın dudaklarını?"

"O seni hiçbir zaman sevmemiş Jisung, sadece seni kullanmış. Bu aşamaya gelebilmemiz için her şeyi gece gündüz düşünmüş. Neden bunu anlamak istemiyorsun?"

İki avucunun arasına aldığı yanakların yumuşaklığına kapılırken tüm korkusu uçup gitmiş, onu nasıl bu kadar bağlandığına anlam verememişti Minho. Tatlı teninden yayılan koku bile onu yumuşatabilir gibiydi fakat bu kez farklıydı.

Jisung'un bu haline alışık değildi çünkü onunda içi erirdi. Gözlerinden yayılan ateş her ikisinide yakar kavurur, dudakları arzuyla birbirine kavuştuğunda ise o yangının üstüne koca bir su dökülürdü her zaman.

Alt dudağını son kez çekiştirdiğinde bebeğini zorda olsa bırakmıştı. Daha doğrusu bırakmak zorundaydı. Jisung'un hiçbir karşılık vermediği bu öpüşme Minho için bir ilkti ve nasıl hissedeceğini bile bilmiyordu henüz.

"Beni dinlemeyecek misin Jisung?"

"Dinlemeyeceğim." Dilini Minho'nun ıslaklığını bıraktığı dudaklarının üstünde gezdirip haylaz bir ifadeyle gülümsedi. "Hala bir şeyler gizliyorsun Minho."

Kollarını birbirine sardı. Üşümüştü ve bir an önce eve gitmesi gerekiyordu. Bu yüzden geride bıraktığı adama iyi geceler mesajını bırakmadan önce diline vurduğu prangayı yavaş yavaş çözüyordu.

"Benden bir şeyleri gizlediğin sürece asıl gizlenen biz olacağız Lee Minho. Bunu hiçbir zaman unutma olur mu? Sana iyi geceler dilerim ve lütfen bu sefer odanda uyu."

Demir kapıyı hafif aralık bırakıp odasına çıkan Jisung arkasında gözü yaşlı bir adam kaldığını bilmeden onun yanındayken tutabildiği hıçkırığını haykırarak salıvermişti bu kasvetli dört duvara..

•••

Ebet kaos kaos diyordunuz. Kaosun içinden geçtiğimize göre pamuk eller cebe diyoruz ve yorum yapıp oy vermeyi unutmuyoruz.

Bu arada Minho'ya çok kızmayın çünkü bu ficte Minho Jisung'dan daha fazla seviyor emin olun :)

hıyar, minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin