Minho her şeyden çok sevdiği insana daha da sıkı sarıldı. Kokusu burnuna geldiğinde huzurla kapadı gözlerini. Bekledi bir kaç saniye.
Saçlarına bir buse kondurdu her zaman yaptığı gibi. "İyisin di mi? O meyveyi yediğinde sana bir şey olmuyor değil mi? Sadece sürgün mü ediliyorsun. Eğer öyleyse merak etme Jisung, seni hiç yalnız bırakmam ben."
Jisung'un göğüsü acımaya başlamıştı. Siyah gül lekesi oluşmaya başladı diye düşündü. Minho'yu endişelendirmek istemediği için hiç bir şey söylemedi.
Minho yatakta doğruldu ve bağdaş kurdu. Jisung'u da aynı şekilde yatakta karşısına geçti. Yüzünü avuçlarının açine alarak nârince baktı jisung'a
"En azında iyi olup olmadığını söylesen."
Jisung karşısındaki bedene gülümseme sunmaya çalışarak "İyiyim. Hem bak sen yanımdasın, çok iyiyim yani."
Leke yanmaya başladığında jisung acıyla inledi. Minho endişeyle Jisung'a baktığında yanma hissi daha da artmıştı, Jisung'un gözlerinde yaşlar akmaya başladığında Minho daha da endişelenmişti.
"Jisung iyi misin ne olduğunu anlat lütfen yardım edebileyim sana."
Jisung artık kendini tutamamış ve ağlamaya başlamıştı. Göğüsünde oluşan leke artık çok fazla yanıyordu.
Minho karşısındaki bedenin çok fazla acı çektiğini görebiliyordu. Karşında Jisung'un acı çekmesi ona da acı veriyordu.
"Jisung lütfen yapabileceğim bir şey söyle. Susma, bırak yardım edeyim sana."
Minho hiç bir şey anlamıyordu. Jisung'un neden bu denli acı çekiyordu, ona bu ızdırabı yasatan şeye içten içe küfürler etmişti.
Yanma hissi giderek yavaşlamıştı. Minho Jisung'un yanaklarından akan göz yaşlarını sildi. Elleriyle yüzünü avuçladı. Acısının geçtiğinden emin olmak için gözlerinin içerisine baktı.
"Merak etme geçti." Jisung konuştuğunda gözleri dudaklarına kaydı.
Onu öpmek istiyordu ama deli gibi korkuyordu minho. Her seyi mahvetmek başta geliyordu onun için. Gözlerini tekrar Jisungun gözlerine çıkardığında Minho büyülenmiş hissediyordu.
İç güdüsel olarak Jisung'a yaklaşmaya başlamıştı. İkiside olacakları bildiğinden anın içine çekilmek için gözlerini kapattılar
Minho dudaklarını jisung'un dudaklarına yasladı. Hareket etmeden sadece öyle duruyorlardı.
Minho geri çekilerek alnını Jisung'un alnına yasladı.Sanki birbirlerinden izin alıyorlardı. Konuşmadan anlıyorlardı birbirlerini.
Jisung tekrar Minho'yla dudaklarını birleştirdi. Birbirleriyle ahenk içerisinde hareket ediyorlardı.
Jisung'un sırtı yatağa deydiğinde ağırlığını tamamen yataga bıraktı. Kendini taşıyacak hali de yoktu, çok yorgun hissediyordu kendisini.
Minho ağırlığını Jisung'a vermeden onun üzerinde yerini aldı. Jisung'un dudak çizgisine öpücük bıraktıktan sonra bir tane de yanağına bıraktı.
Hareketleri çok nahifti ikisinde. Sadece birbirlerinde dinlenmek istercesine hareket ediyorlardı.
Minho Altında ki bedenin boynuna bir buse bıraktı ardından mest olduğu kokusunu içine çekti.
Jisung ellerini nereye koyacağını bilememişti bir an. Daha sonra ellerini Minho'nun tişörtünden içeriye sokup belini tutmuştu. Sıcak bedeni ellerini hemen ısıtmıştı.
Minho tekrar Jisung'un kokusunu içine çekti.
"Lanetleniyorum."
Minho Boyun girintisine yasladı başını ve Jisung'u dinlemeye başladı.
"Kalbimin tam üzerinde, göğüsümde siyah bir güle benzeyen leke oluşacak."
Ellerini Üzerindeki bedenin sırtında gezdirdi ve devam etti. "Canımı yakan şey o. Oluşmaya başdı çünkü."
Minho kafasını boyun girintisinden çıkartıp doğruldu. Jisung'un beline kadar sıyrılmış tişörtü tamamen çıkarttı.
Göğüsünün solunda tıpkı Jisung'un dediği gibi bir leke vardı, neredeyse belli olmuyordu ama.
Minho lekeye dokundu önce, sonra eğilip öptü.
"Lanet bu leke mi yani? Canını acıtması mı? Laneti bir şekilde bozarız. Sekiz tane adamız, gerekirse bütün kitap diyarındaki kitapları okur bir şey bulur yok ederim bu lekeyi."
"Yok olması için aşık olmam gerek ama bu leke içimden aşk duygusunu tamamen yok etmek için göğüsümde."
Yatakta doğrulup oturdu. Gözleri jisung'un göğüsündeki lekede kitlenmişti.
"Aşık olmazsan, olamazsan ne olur?"
"Leke ruhumu emmeye başlayacak, hiç var olmamış gibi evrenden silineceğim. Kimse beni asla tanımamış olacak. Benim hakkımda olan her şey silinecek.
İkiside sessizleşmişti. Bu Minho'nun hiç hoşuna gitmemişti. Kimin giderdi ki zaten. Her şeyden çok sevdiğin insanı hiç tanımamış olmak, hatırlayamamak kendisi için de en büyük kahanetti.
"O meyveyi neden yedin jisung."
Minho'nun çaresizce çıkan sesi ağaç eve yayılmıştı."Ben yemedim ki. Sang'lar yedirdi ama hiç bir şey hatırlamıyorum. Tek hatırladığım şey silüetleri ve bir kaç ses. Minho lütfen ben bir şeyleri tam hatırlayamadan kimseye bir şeyden bahsetme. Anlattığım hiç bir şeyden bahsetme."
Minho kafasını salladı. "Bahsetmem ama çocuklar merak eder, en azından acının nedeninin leke olduğu söylemelisin. Söylemek istemezsen hiç bir şeyden bahsetmeyiz."
"Sadece acının nedeniden, sadece bu lekenin varlığından haberleri olsun."
Minho onaylayarak tekrar kafa salladı.
Jisung göğüsünde tekrar dayanılmaz bir yanma hissini hissetmişti. Acıyla inledi, bu sefer her saniye acı daha da artıyordu.
Ağzından bir çığlık firar ettiğinde bilincide kapanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fairytale |Hyunin|
Fanfiction[🧝♂️] Asırlar önce sekiz evren karışmış ve tek büyük bir evren oluşturmuştu. Asırlar sonra ise iki çocukluk arkadaşı olan Hyunjin adındaki erkek Elf ile Jeongin adındaki erkek Cadı birbirlerine aşık olmuşladı.