Merhabalar efendim.
Bu tek bölümlük kurguyu bitirmek o kadar uzun zamanımı aldı ki bir ara acaba iki üç bölüme mi ayırsam deyip üstüne daha çok düşmek istedim. Sonra vazgeçtim çünkü şey, azıcık tembelim ve gerçekten doğru düzgün bir şeyler yazacak zamanı da bulamıyorum.
Yani istediğim kadar harika bir şey olmadı. Oldukça sıradan, hatta belki de seviyemin altında oldu. Olsun. Ya bugün yarın bitirecek ya da birkaç ay daha böyle kalacaktı. Hem bir gün gelir tekrar düzenlerim ben bunu.
Her neyse. İyi okumalar!
*****Dilsiz bir kıza aşıktım.
Hayır, sadece herkesin düşüncesi böyleydi. Henüz kimse onun konuştuğunu görmemişti. Öğretmenler ilk başta konuşması için zorlamış fakat başaramamışlardı. Bu yüzden hem göze çarpmayan hem de dikkat çeken biriydi, nasıl oluyorsa artık. Herkes o tek kelime etmediği için dilsiz olduğunu düşünürdü ama ben görmüştüm. Duymamıştım fakat bir gün okul çıkışında, okulun birkaç metre ötesinde ki bir ara sokakta, onu telefonla konuşurken görmüştüm. Yanına gidememiştim. Sevdiğiniz insan sizinle dahil hiç kimseyle konuşmuyorsa, işler biraz daha zorlaşıyordu.
Lisenin ikinci senesiydi. İlk senesinde başka bir okuldaydım. Herkes yeni transfer olduğum için bana ilgi gösterirken, benim dikkatimi çeken tek bir kız vardı. Öğle yemeği sırasında herkes kendi grubunda konuşur ve eğlenirken o, köşedeki masada oturmuş, sessizce yemeğini yiyordu. Kızıl saçları dikkatimi çeken ilk şey olmuştu. Tarzı o yıl henüz benimsemediğim, şimdiyse benim de uyduğum rock tarzıydı. Genelde hep siyah giyinirdi. O öğle yemeğinde, bakışlarımı fark edip çatalını tepsiye bırakırken, hiç beklemediğim bir şey yapmıştı. Gülümsemişti. Bana, gülümsemişti. Şaşırmıştım çünkü Calum'a onun kim olduğunu sorduğumda, 'asık suratlı, asi, dilsiz kızıl, Scarlet' demişti, ismini söylediğinde saçlarıyla uyumlu olmasından dolayı gülmüştüm. Söylediğine göre kimseyle konuşmaz ve herkese hastalıklıymış gibi bakardı. Bu yüzden bana yeşil gözleriyle bakıp dünyanın en güzel gülümsemesini sunduğunda, kalakalmıştım. O günden sonra herkesin yanıldığını anlamıştım. O kızda özel bir şeyler vardı. Konuşmamasının bir nedeni vardı, asık suratla, kötü bir ruh haliyle gezmesinin nedeni vardı. Sadece kimse sorgulamıyordu ya da bir iki kez deneyip vazgeçmişlerdi. Özeldi. İlk günden beri biliyordum.
Bu yüzden, iki yıl boyunca göz göze geldiğimiz her anda bana küçük bir gülümseme göndermeye devam ettikçe, beni etkisi altına almıştı. Onu seviyordum. Bunu bir yıldır kabul ediyordum. İlk başta, sadece ilginç ve gizemli olduğu için hoşlandığımı düşünmüştüm ama hayır. Hiç konuşmamış olmamız umurumda değildi, bu önüne geçemediğim bir şeydi.
*********
"Dostum, şu garip kız neden her seferinde sana gülümsüyor anlamıyorum."
"Galiba Mikey'den hoşlandı."
"Kapayın çenenizi." İki yakın dostum Calum ve Luke'a kötü bakışlar atarak yemeğime geri döndüm. Gerçekten onun hakkında kötü konuşmaları hoşuma gitmiyordu. Scarlet tam önümüzdeki masadaydı, ilginç bir şekilde insanlardan kaçmak için köşelere oturmazdı. Bazen oturuyordu fakat bunu herkesi gözetlemek istediği için yaptığını düşünüyordum. Kimseden çekinmiyordu ve bu onda hoşuma giden özelliklerden sadece biriydi.
Bakışlarını hâlâ üzerimde hissettiğimde kafamı kaldırdım ama kitabına geri dönmüştü. Bazı öğlenler yemek yemezdi, neden bilmiyorum. Ya rol yapmada çok iyiydi ya da ben paranoyaklaşmaya başlamıştım. Birkaç kez gidip onunla konuşmaya çalışmıştım, gerçekten denemiştim bunu. Gidip merhaba demiş ve tanışmak istediğimi söylemiştim, saati sormuştum, ödevi sormuştum. Sadece birkaç kez bana bakıp konuşmayınca ısrarlı biri olduğunu anlayıp vazgeçmiştim ama hâlâ garip biri olduğunu düşünmüyordum. Bana gayet normal biri gibi görünüyordu. Tek merak ettiğim iki yıl önce telefonda kiminle konuşuyor olduğuydu. Özel biri olmalıydı.