five

3.1K 303 51
                                    

Jeongguk bu sabaha mutlu uyanmış gözüküyordu. Keyfi yerindeki halini arkadaşları da fark etmiş olacak ki ona sabahtan beri bunun nedenini sorsalar da pek de tatmin edici cevaplar alamıyorlardı.

Sonuçta Jeongguk, ''En büyük düşmanımı etkilemeye karar verdim çünkü elimde kalan tek koz buydu.'' diyemezdi değil mi?

Herkesin bildiği, hoşgörülü, sevilen ve sayılan, yeri gelince kimseden yardımı esirgemeyen Genç Jeon böyle bir şeyi yapabilir miydi? Sırf öne geçebilmek uğruna, çekici olduğu için bunu Taehyung üzerinde kullanmak ne kadar doğru olabilirdi ki?

Her neyse, bu saatten sonra neyin doğru neyin yanlış olduğu Jeongguk'un umurunda değildi. Eğer kıyaslama yapılacaksa, Taehyung'un yaptığı şeyler ne kadar doğru diye düşünmek lazımdı. Üstüne üstlük Jeongguk bunlara hep sessiz kalmıştı.

Ağır bir tarih dersinden çıktıktan sonra kitaplarını değiştirmek için dolabına doğru yürüyen Jeongguk'a arkadaşları da katılınca koridorda ilgileri üzerlerine toplayan bir takım yarattılar. Jeongguk'un arkadaşları en az Jeongguk kadar zeki ve çevikti, etkilenmek imkansız olurdu.

Jeongguk'un bugünkü kombin seçimi oldukça güzeldi. Kolsuz gri bir kapüşonlu, genç delikanlının büyük bir mutlulukla yaptırdığı ve bir kolunu kaplayan dövmeleri insanlara sunuyordu. Ayrıca seçtiği siyah basketbol şortu da ayrı bir sportif hava katmıştı onun için.

''Jeongguk'a güncelleme gelmiş galiba.''

Yoongi arkadan konuştuğunda onunla beraber gülmeye başlayan arkadaşlarına katılmıştı. Herkes kendi dolabına dönerken konusu olan olay hâlâ devam ediyordu delikanlılar grubunda.

Jeongguk düzenli tuttuğu dolabına kitaplarını yerleştirirken bir anda etrafına bakma ihtiyacı duymuş ve kafasını çevirmişti. Bu hissin de nereden geldiğini karşıdan kahverengi renkte Blink-182 grubunun eski bir tişörtünün altına bir önceki pantolonlarının aksine yeni aldığı belli olan parlak siyah ve oldukça yırtık kısmı bulunan pantolonunu giyen, hiç eksik etmediği takılarına ek olarak taktığı zımbalı siyah bileziklerle beraber yumuşacık duran saçlarının süslediği yüzü bir karış gelen Taehyung'u görerek anlamıştı. Elinde tuttuğu kitaplara bakılırsa o da kitaplarını yerleştirmek adına dolabına doğru yürüyordu.

Jeongguk işini çabucak halledip büyük bir sesle dolabını kapattığında çoğu kişinin ilgisi üzerine çekmişti, tabii Taehyung'un da aynı şekilde. Dolabının önünden ayrılıp Taehyung'a doğru yürümeye başlamış ve yüzüne saklayamadığı bir sırıtmayı yerleştirmişti. Taehyung'u yeni fark etmiş gibi bir ifade takındığında Taehyung, ona bakmaya başladı düşünceli bakışlarla.

''Naber Taehyung?''

Jeongguk, kendisinden beklenemeyecek bir hareket yapıp Taehyung'a selam vermekle beraber Taehyung'un ipek gibi duran saçlarını karıştırdığında kimseden geri dönüş beklemeden matematik sınıfına ilerlemeye başladı.

Geride onun bu hareketi düşünmekten kafayı yiyecek bir Taehyung bırakarak.

*

Mina sarı saçlarını geriye atıp gülmekten ağrıyan karnını tutarken neredeyse yere düşmek üzereydi. Tamamen siyah giyinmiş dört kişilik arkadaş grubu güneşin yakıcı ışıklarına aldırmadan kantinde otururken bir yandan da iki teneffüs önce yaşanan olayı konuşuyorlardı.

Daha doğrusu, Taehyung ile dalga geçiyorlardı.

Taehyung ise daha da sinirli bir ifadeyle sandalyesine kapanmış, gerçekten kapanmıştı çünkü kimseyle muhattap olmamak için göğsüne doğru çektiği bacaklarıyla kendi kabuğuna çekilmiş gibi duruyordu, arkadaşlarının gülüşmelerine bir o kadar kayıtsız kalıyordu.

Ayrıca Taehyung, dünden sonra Jeongguk'u daha sık izlemeye başlamıştı. Bugün içerisinde kendisini sıkça çekici delikanlıyı gülerken, kızarken veya şaşırırken izlerken bulmuştu hatta ki bu yine aklına geldiğinde uzun bir nefes verip kafasını dizlerine vurdu.

Evet, vurdu.

''Ah!''

Dizlerine kafasını vurmak gibi bir hata yaptığı için bir kez daha kızan Taehyung acıyla inleyip kafasını kaldırdığı an kendisine bakan Jeongguk'u beklemiyordu.

Hem de gülerek bakan.

Alnındaki acıyı unutup kendisine doğru gelen kişiye bakmaya odaklandığı an kendisine kırpılan gözle o anda kaybolmuştu. Bütün tepkileri sanki zihninden bağımsız gerçekleşiyor gibiydi.

Jeongguk'un kırptığı gözle beraber Taehyung'un arkadaş grubunda hareketlenme olunca Taehyung kanının daha çok kaynadığını hissetti.

Ne olmuştu da bir anda Jeongguk böyle davranmaya başlamıştı anlamıyordu. Ah, belki de lanetlenmişti! Sonunda ilahi güçler Jeongguk'un ne kadar üstten bakan bir insan olduğunu görüp onu lanetlemeye karar vermişlerdi!

Taehyung o an aptalca bulduğu düşüncelerini kafasından atıp gerçek dünyaya döndüğünde Jeongguk'un kantin sırasında beklerken birileriyle konuştuğunu gördü.

''Göz kırptı değil mi o? Yanlış mı gördüm?''

Jisoo şaşırıp gülerken, Mina'yla gülüşmekten hareket eden kâküllerini bir o yana bir bu yana itiyor ama asla gülmeyi kesmiyordu. Taehyung iyice sinir küpüne dönmüştü. Ne demek Jeon ona göz kırpardı?! Hem de bu kadar yakışıklı görünürken!

''Of! Bi' susun be!''

Taehyung aniden yükseldiğinde birkaç göz ona dönse de umursamamıştı. ''Ne Jeonggukmuş yahu! Çok biliyorsanız gidin konuşun kendisiyle.'' Mina ve Jisoo susarken Hoseok gözlerini büyüterek izliyordu herkesi. Genellikle olayları sessizce izlemeye bayılırdı.

Taehyung tekrardan kendi haline döndüğünde başını dizlerine koyarak Jeongguk'tan tarafa döndürmüştü. Kantin sırasında karma arkadaş grubuyla hararetli bir konuşma içerisindeydi az önce gördüğü gibi.

Nasıl her şeyi stabil tutabilirdi ki? Taehyung'un ailesiyle kavga etmediği gün yoktu. Bazen arkadaşlarıyla da sorunlar yaşardı. Jeongguk'un çizgide tuttuğu hayatının yanında Taehyung'unki fazla inişli çıkışlı duruyordu ki öyleydi. Taehyung'a göre akademik başarısı ona hiçbir şey katmıyordu. Ailesi hiçbir zaman tatmin olmuyordu veya arkadaşlarıyla sorun çıkıyordu ya da kendisini kötü bir modda buluyordu o an.

Jeongguk'a bakarken düşüncelerine dalmışken görüş alanına giren bir çift göz ile kendine geldi. Jeongguk, Taehyung'un yatış pozisyonundaki yüzünü daha rahat görebilmek için kafasını sağ yatırmış ve gülmüştü. Taehyung da bir o kadar inat olduğu için kaşlarını çatıp kafasını diğer tarafa çevirmiş, bahçede bir şeylerle uğraşan insanlara vermişti ilgisini.

Ya da vermeye çalışmıştı.

Jeongguk'un ona anlam veremediği bir şekilde birden çapkın yaklaşması ne kendisi ne de hormonları için doğruydu.

Bir günde rolleri değişemezlerdi, Taehyung Jeongguk'un üzerinde kurduğu üstünlüğe çoktan alışmıştı. Sırf Jeongguk çekici, fazlasıyla tipi, olduğu için iradesini bir iki seksi poza ve davranışa kaptıramazdı.

Yine kendince düşünceler havuzuna düşmüşken saçlarının karıştırılması ve masaya bir şey bırakılmış gibi bir ses gelmesiyle kafasını kaldırmıştı Taehyung. Bir yanından geçen arkadaş grubuna, bir de masaya koyulan ve en sevdiği olan çilekli yoğurtlu çikolataya bakmıştı.

Jeongguk ona çikolata mı almıştı?

Taehyung sinirle çikolatayı alıp yerinden kalktı. "Jeongguk!" Gür sesiyle sözü geçen kişinin ilgisini üzerine topladığında karşılaştığı hafif mayhoş sırıtma bir anlık bakışlarının yumuşamasına neden olsa da takmadı ve elindeki çikolatayı alıp yere attı.

Ardından, üstüne bir sürü anime karakterini çizdiği siyah bez ayakkabılarıyla çikolatayı bir güzel elip bir de üstüne zıplamaya başladı. İyice ezildiğinden emin olduktan sonra şaftı kaymış çikolataya son kez bakıp kafasını kaldırmış, önüne gelen kâküllerini iteleyip Jeongguk'un kırpıştırdığı gözleriyle karşılaşmıştı.

Evet, Jeongguk'a yapmak istediklerinden birisi de bizzat buydu.

*!+ 𝙨𝙞𝙡𝙫𝙚𝙧 +!*

party monsterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin