Giriş

190 15 3
                                    

Yoongi, insanlara çarpmayı umursamadan okul koridorunda hızla yürüyordu. Çarptığı bedenlerden özür dilemiyor, dönüp bir saniye göz ucuyla bile bakmıyordu. Ellerini yumruk yapmıştı. Sıkmaktan damarlarının kasıldığını hissediyordu. Sağ elinin içinde ise sıkmaktan buruşmuş bir kağıt parçası bulunuyordu. Arkasından ona seslenen beden ise hiç mi hiç umurunda değildi.

"Yoongi, sana söylüyorum! Beklesene beni!"

Yoongi bir saniye bile bekleyemezdi. Hayır, artık beklemek için çok geçti! Bir süredir aptalca bir durumun içerisindeydi ve artık daha fazla buna katlanamazdı. Kendisini çok akıllı zannediyordu bu tavşan suratlı göt lalesi! Bir amipin beynine sahip o küçücük aklıyla Yoongi'yle oynamaya kalkışıyordu! Belki fiziksel olarak üstünlüğe sahip olabilirdi (her seferinde dağılmış yüzüyle eve dönen Yoongi bunu çoktan kabullenmişti) ancak iş akılların savaşına geldiğinde o tavşan surat tamamen silahsızdı.

"Yoongi!" 

Arkasındaki ses artık tüm koridorda yankılanacak kadar yükseldiğinde bile Yoongi durmadı. En azından kendi iradesiyle.

"Bana hemen ne olduğunu anlatıyorsun!" Kolundan tutarak onu durduran bedene dönüp baktı.

Hoseok, Yoongi'ye yetişmek için üç kat merdiveni on beş saniyede çıkmak gibi bir işe kalkışınca nefesi de kesik kesik çıkıyordu haliyle. Arkadaşlıkları bir kenara bırakılırsa sırf bu fedakarlığı için bile Yoongi'nin Hoseok'un sorusunu cevaplaması gerekirdi. 

"Sonra Hoseok, şimdi belasını sikmem gereken bir göt lalesi var!"

Hoseok ağzını açmaya fırsat bile bulamadan Yoongi arkasına dönüp yoluna devam etti. Ellerini dizlerine yaslayıp soluklanmaya başlayan Hoseok, en azından Yoongi'nin kime gittiğini anlamıştı.

***

Yoongi koridorun sonunda soldaki kapıya yaklaşınca teneffüs zamanının bittiğini belirten kulak siken o zil çaldı. İşi çok uzun sürmeyeceği için pek de sikinde değildi. Kapının sürgüsünü yana kaydırdı. O kadar ani ve sert hareketler yapıyordu ki insanlar gürültünün geldiği yöne hızla dönüp bakıyorlardı. Kendisine dönen balık kafalara göz gezdirirken aradığı tavşanı kış ayında neden açık olduğunu dahi anlamadığı  pencerenin önüne yaslanmış, adının sikinde bile olmadığı siyah saçlı, gömleğinin üç düğmesi açık bir kızla flörtleşirken buldu. Normal zamanda olsalar bu tavşanla cinsel şakalar yaparak sonu yumruklu kavgaya dönüşene kadar dalga geçer ve bir güzel de dayak yerdi. Ancak şu an asla normal bir zamanda değillerdi. 

Bunu iki yıldır düşmanı olan Min Yoongi'nin bir kere bile sınıfına adım atmadığını bilen tavşan suratlı da anlamış olmalı ki yüzündeki o sikici ifade silinmişti. Gözleri, üzerine doğru yürüyen sinir küpüne odaklanmıştı. Bir terslik sezen Jimin ve Taehyung sıralarından hızla kalkmış arkadaşlarını olası saldırıdan korumak için atağa geçmişlerdi. Ancak Jungkook elini kaldırıp durmalarını işaret etti. Min Yoongi ne kadar kavga başlatmayı sevse de asla okul sınırları içerisinde ilk hamleyi yapan kişi o olmazdı. Jungkook can düşmanını çok iyi tanırdı.

Ancak belki de bundan bu kadar emin olmamalıydı. 

Çünkü Yoongi, elinde tuttuğu buruşuk kağıt parçasını Jungkook'un suratına fırlatıp, "Okul çıkışında, her zamanki yerde benimle buluş," deyip arkasını dönüp gittiğinde, Jungkook merakına yenik düşüp kağıdı açmış ve bir aşk mektubuyla karşılaşmıştı.




Bu hayatta en sevdiğim şeyler sıralı liste:

1- yoonkook

2- enemies to lovers


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Fic'de saçlar böyle değil ehehe sakın böyle hayal etmeyin!!!)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Fic'de saçlar böyle değil ehehe sakın böyle hayal etmeyin!!!)

letters to my dear enemy | yoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin