Şoför koltuğuna geçtikten sonra bana zar zor tarif ettiği villanın önünde durmuştum. Fotoğrafçılık yaptığını söylemişti ama bu villayı alması için çok ünlü olması gerekiyordu. Bahçesi baya genişti ki bunun evi içinde geçerli olduğuna yemin edebilirdim. Jungkook kemerini hızla çıkarıp arabadan aşağı indi ve sanki bütün şehrin oksijenini içine çekmek ister gibi bir nefes aldı. Ama hala rahatlamış gözükmüyordu. Evine doğru koşar adımlarla ilerken arabanın yanında öylece ona bakıyordum. Villa ile arasında azıcık mesafe kalana kadar yürüdükten sonra arkasını döndü."Gelmen için seni çağırmam mı gerekiyor? Ben evde ilacımı içerken dışarıda beklemeyeceksin herhalde." derken önüne dönüp kapıya ilerlemeye devam etti.
"E doğru, tamam geliyorum." deyip peşinden gittiğimde evinin çok geniş olduğu yönünde tahminlerim doğrulanmış oldu. Ben içeri girdiğimde çoktan ilacı ağzına atmış yüzündeki rahatlamış ifadesiyle koltuğa yayılmıştı.
O kadar stres altında hissettikten sonra bende bu şekilde yayılmayı aklıma koyarken buranın benim evim olmaması tereddüte düşmemi sağlamıştı ama yine de Jungkook'un oturduğu koltuğun karşındaki koltuğa kendimi bırakmıştım. Jungkook beni vücudunu hareket ettirmeden sadece gözleriyle takip ediyordu.
"Teşekkür ederim."
Sorun olmadığını belli etmek istercesine gülümserken Jungkook olduğu yerden doğrulup benim olduğum koltuğun yanına gelmişti. Koltuğa düz bir şekilde değil de yan bir şekilde tam ortasında oturuyordum. Sağımdaki boşluğa oturup yüzünü yüzüme yaklaştırırken bu sefer geriye gitmemeye kararlıydım ama o kadar yaklaşmıştı ki geri çekilmeseydim temas edecekti. Ben kafamı koltuğun kol koyma kısmına kadar indirirken o da eksik kalmayıp yaklaşmaya devam ediyordu." Bana yardım etmenin karşılığını sana nasıl ödeyebilirim?"
Sorarken göz temasını bir an bile ayırmıyordu. Dediği cümlenin üstüne cidden ne istesem diye biraz düşündükten sonra bu mal varlığına sahip birinden isteyecek bir şey bulamamak üzmüştü.
"Hiçbir şey, sadece evime bıraksan yeter. Buradan otobüsle gitmem imkansız." dediğimde söylediğimin çok mantıklı olduğu düşünceme karşılık verdiği mimikler buna karşı çıkıyordu.
"Sadece bu mu?"
"Ne istememi bekliyordun?"
Elini kafamın yanına koyup gözleri ile beni süzerken ağzında anlayamadığım şeyler geveleyerek yüzünü yaklaştırmaya devam ettiğinde burnu burnuma değmişti ki telefonum çaldı. Bu aralar hiç susmuyordu. Kalkmaya çalıştığımda geri çekilmediğini gördüm ama kalkar mısın diye sorma zahmetine girmek istemediğimden elimle göğsünden itip ayağa kalktım. Tabi itmemin faydası olmayıp kendi iradesiyle kalktığını fark etmiştim ama bunu umursamayarak telefonu açtım.
Göğsü beklediğim kas performansının üstünde.
"Merhaba, ben oturduğun evin sahibi Dong Hyun. Evi satılığa vermek istediğimi sana söyleyecektim."
"Ne yani, evden mi çıkmam gerekiyor?"
"Yani evet, üç güne boşaltsan iyi edersin."
"Boşaltmak mı?!"
Elimden telefonu çeken Jungkook'la yüzüm ona dönerken o telefonu kulağına götürmüştü. " Efendim neyi boşaltmaktan bahsediyorsunuz bilmiyorum ama benim en kısa sürede boşaltacağıma emin olabilirsiniz."
Telefonu hızla elinden çekip napıyorsun sen diye Jungkook'a çıkışırken karşı taraf çoktan telefonu kapatmıştı. Daha beni birden böyle evden çıkaramayacağını söyleyip küfürler saydırmayı planlıyordum ama sağ olsun Jungkook yüzünden pek mümkün olmamıştı. " Eve gitmek istiyorum." derken çoktan kapıya yönelmiştim. Onun da peşimden geldiğinden emin olduktan sonra adımlarımı hızlandırıp arabaya bindim. Benim evimin yolunu tarif etmem dışında oldukça sessiz geçen yolculuğun ardından gelir gelmez hiçbir şey söylemeden arabadan inip üç gün sonra başkasının oturacağı evime ilerledim. Bu kadar kısa sürede çıkmam için bugün evi toplamaya başlamam gerekiyordu bir de bugün iş görüşmesine gidecektim.