*\ /*
2081
LondraTüm olanlardan sonra çok uzun zaman geçmişti. Ama hâlâ her gün, her şeyi baştan sona düşünüyordu. Belki de yaşlılıktandı. Bazen zihni bulanıyor gibi oluyordu. Yaşananları en ince ayrıntısına kadar hatırlamaya çalışıyor, hatırlayamadığı zamanlar ise kötü hissediyordu.
"Nasıl tanışmıştınız?" diye sordu genç kız. "Değişik bir tanışma hikayeniz var mı?"
Yaşlı büyücü, gazeteci kızın sorusuyla kafasını sağa sola salladı. "Okuldaki çoğu kişi birinci sınıftan beri birbirini tanırdı zaten. Ben de malum... Sirius Black ile bağı olduğu için tanıyordum. O yüzden hayır... yok. Ama tabii ki de onun hakkında pek bir şey bilmezdim. Ailesini... yaşadığı yeri... kişiliğini... Kendisi hiç dikkatimi çekmezdi. Ta ki... o geceye kadar."
1978
HogwartsBüyük salondaki akşam yemeğinden sonra herkes yavaş yavaş binalarına çekilmeye başlardı. Kütüphanede veya salonda tek tük insan olur, yasak saat yaklaştığında ise kimse kalmazdı. Bay Filch ve kedisi saatlerce okul koridorlarında öğrenci yakalama umuduyla dolaşırdı. Rune onun bazı zamanlar hiç uyumadığını düşünürdü. Çünkü Filch'in gözleri hep öğrencilerin üstünde olur, onların bir kuralı çiğnemesini, ve ardından ispiyonlamayı beklerdi.
O günkü Slytherin ve Hufflepuff maçı bir kaosla başlamıştı. Birileri Slytherin'lere ait formaları büyülemiş ve maçın başında formaları yeşilden simli pembe bir renge dönüşmüştü. Diğer üç bina öğrencileri bu görüntüye kahkahalarla gülmeye başlamıştı. Maç durdurulup formaların büyüsü kaldırılmış ve öyle devam etmişlerdi. Yine de maçın galibi Slytherin olmuştu ve binalarında büyük bir coşku ve kutlama vardı. Bu sene takımları çok iyiydi ve kupayı kazanacaklar gibi duruyordu.
Rune, yasak saatin ardından binalarından çıkmış, duvarların diplerinden sessiz ama hızlı adımlarla yürüyordu. Arada sırada uzaklardan başka ayak sesleri duyduğunda saklanıyor ve bir süre seslerin uzaklaşmasını bekliyordu.
Bir Slytherin ve özellikle Regulus Black bazı işler karıştırıyorsa kesinlikle peşine düşmeliydi.
Okuldan çıkarak tamamen karanlık araziye adımını attığında, Yasak Ormana doğru daha da hızlandı. Asasını çıkarıp lumos büyüsüyle etrafını aydınlattı. En azından neye bastığını görebilirdi.
Yasak Orman genellikle öğrenciler için korkunç bir yerdi. Girmek tabii ki de yasaktı. Rune'a Yasak Orman pek korkunç gelmezdi. Kendini koruyabileceğine karşı güveni sağlamdı. Kendisiyle övünmeyi sevmezdi ama iyi bir cadı olduğunu düşünüyordu.
Ormanın derinliklerine doğru yaklaştığında, yakınlardan gelen belli belirsiz konuşma sesleri duymaya başladı. Asasını indirip ışığını söndürdü. Ağaç gövdelerinin arkasına saklanarak seslere doğru iyice yaklaştı. Karanlıkta birkaç silüet gördüğünde yavaşça eğildi.