buluşma yerine yakındım, en azından konum
öyle gösteriyordu. peki ya ruhum? çoktan evde kalmıştı. bedenim hareket ediyor, öylesine bir yerlere yürüyordu ama içimdeki yoğun duygular evde kalmıştı. garip hissediyordum. daha önce ne birisiyle flört etmiştim ne de buluşmuştum. ikisini aynı anda yaşamanın etkisi bende pek iyi sonuçlanmayacak gibiydi.öyle de olmuştu. hiçbir şey hissetmiyordum, hatta eve dönüp onu engellemek bile geçmişti aklımdan. gerginlikten.. gerginlikten diye geçirdim içimden binlerce defa. o da öyle derdi, panik anında benliğinden kopuyorsun derdi. beni sadece bir haftada çözmüştü ve ben buna sadece hayran kalmıştım. yine de, duygularımı bu kadar açık belli etmem hoşuma gitmiyordu. veya davranışlarım, kolayca çözülebilmesi durumu beni geriyordu. insanlara güvenmezdim. beni her an en hassas noktamdan vurabilirlerdi. işte bu yüzden; her ne kadar saklamaya çalışsam da bu adama karşı başarısız olmuştum, dengemi bozmuştu ve bu kesinlikle hoşuma gitmiyordu.
parka girdiğimde kulağıma alışkın olmadığım kadar çocuklar gülüşleri gelmişti. yüzümde bir tebessüm belirirken öylece etrafta koşturan masumlara baktım. çok değil, bundan on yıl önce aynı kaydıraklardan ben de kayıyordum. kendini beğenmiş bir çocuktum ve bu yüzden hiç arkadaşım olmazdı. gerçi bunu ben seçerdim. elbette ki yine çocuk aklıyla kendimden büyük kişilerle takılırdım. olgun olduğumu düşünürdüm hep, oysa ne kadar utanç duyuyorum o yaşlarım için. gerçi hala akıllanmamıştım, yaşıt arkadaşım yoktu.
şimdi ise benden on yaş büyük birisiyle, daha dokuz yaşındayken koşuşturduğum bu parkta buluşacaktım.
kıvranıyordum.
bedenim, tazecik duygularımın yeni yeni ulaştığı hisleriyle yanıp tutuşuyordu. aşk mıydı bu hissettiğim? yoksa yanımda oturan beyefendinin karşısında iki büklüm oluşum tamamen rol icabı mıydı? hayır. en saf duygularımla onun için hazırlanmıştım. onun için makyaj yapmış, onun için pahalı diye kullanmaya kıyamadığım parfümümden bolca sıkmıştım. şaka bir yana, önemli olan değerli oluşu değil de gerçekten bir şeyi onun için yapıyor olmaktı. makyajı her gün yapıyordum, kesinlikle yüzümdeki sivilcelerden hoşlanmıyordum ama bu sefer onun için yapmıştım.
o öğretmişti bana böyle basit şeyleri detaylandırmayı. yaşlılıktan derdi hep. yaşlılıktan bir şeylerin kıymetini bilmeyi öğreniyorum derdi.
oysa ne de gençti ruhu.
"baksana, güvercinler ne de sevimli."
düşünmekten yere kenetlenmiş bakışlarımı kuşlara çevirmiştim. etrafta hiçbir şeyden habersiz dolaşıyorlardı. keşke bomboş hayatı olan bir güvercin olsaydım. kendimi dert yumağının içine atmaktansa insanlardan ekmek dilenirdim daha iyiydi.
sanki düşündüklerimi duymuşçasına bana döndüğünde yerdeki bakışlarım incilerini bulmuştu. "Seni, olduğun gibi mutlu edecek biriyle tanış." elinde, senin için hazırladığım küçük sandviçi ufak parçalarla kuşlara atıyordun. oysa aç olduğunu söylemiştin bana. bu inceliği karşısında güvercinleri seven adam niçin beni sevmesin mottosuyla,"belki de tanışmışımdır."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
silent
Fanfictionartık çocukların saçma sapan olaylara gülmesine aldırmıyorum. beni duvara bakarak bile gülmek isteyecek kadar çaresiz bıraktın. insan, değerini kaybettiğinde anlarmış ama kaybettiğim şey çocuk ruhum olmamalıydı. [tw: drugs] -düzyazı