14

532 51 91
                                    

heeseung: jake ne dedi biliyor musun ben de özledim dedi. makarnandan yap dedi. ya nasıl bir makarna olabilir ne olursa olsun gidip yiyebileceği hayır birde üstüne hayatım dedi ya. hayatı benim onun şu an.

jake odasına birden bağırarak giren kuzeni ile şoka girmişti. onu ilk defa bu kadar sinirli -kıskanç?- görmüştü.

jake: ne oluyor bu saatte böyle girdin ya odama?

heeseung: sunghoon diyorum yanımda biriyle konuştu. bir süre gülüşerek konuştu filan ya çığlık atıcam. daha benim yanımda bu kadar gülmedi o.

jake: şu an hiçbir şey bilmeden kendi kendine dolduğunun farkında mısın peki?

heeseung: ya sana diyorum ki hafta sonu buluşacaklar. makarna yapacakmış onu yemeğe gidecekmiş. ya nasıl bir makarna olabilir ki bu? yumurta un filan işte. ben de yaparı-

jake: hop orada dur. mesleğe ve el becerisine saygı kuzen. sen git bir şeyler çiz bir şeylerle uğraş dosya imzala hadi canım hadi.

heeseung: bana güzel kelimeler kullanma-ahhhhh saçımı yolucam bana sadece beraber olurken alfa dedi bak alfa. alfam da değil hep heeseung, ama ona hayatım.

jake: bu kadar detaya girmene gerek var mıydı... just ask-

heeseung: vardı jake vardı. o kimdi ya?

jake: heh işte ben de sen de bilmiyorsun. onu diyorum kim olduğunu bilmeden bu kadar sinirlenmese miydin?

tam konuşacaktım ki çalan telefonumla telefonuma bakmıştım.

jake: sunghoon mu?

kafamı sallamıştım gülümseyerek.

jake: aç hadi ne bekliyorsun? hem sormuş olursun yarım saattir kafamı şişirdin zaten ama lütfen uzakta bir yerde konuş gülümsemeni filan izlemek isttemiyorum hatta mümkünse odana git kimse görmesin diyip dil çıkarmıştı. yüzümü buruşturup kendi odama giderken telefonu açmıştım.
_________
shot bardağını elime alıp parmağımı etrafında gezdirdim. yine, yine ve yine bırakmıştı beni.

evin bu sessizliğine ve yalnızlığa alıştığım için seslice kahkaha attım. rahatsız olacak kimse yoktu sonuçta.

attığı kahkahalar bir süre sonra ağlamaya dönüştüğü için koltuğa yatmıştı. normalde bu kadar içmiş ağlayan bir insan saniyesinde uyuyakalırdı ama sunghoon'un omegası o kadar üzgündü ki onun uyumasına izin vermiyordu. sadece alfasını istiyordu.

sunghoon içindeki sesleri takmayıp uyuyamayacağını fark ettiği için uyuyakalana kadar içme hedefi vardı.

sunghoon: iyi ki fazladan almışım önceden, diyip yerdeki şişeleri orta sehpaya koymuştu.

şişelerce içtiği içki ve omegasının baskıları yüzünden cesaretini toplamış olan omega elini telefona atmıştı. yarın uyandığında büyük ihtimalle bu yaptığına pişman olacaktı ama hiç umrunda değildi. en fazla ne olabilirdi ki. ne derse desin kendi gözünde heeseung bunu hak etmişti.

heeseung: alo? sunghoon bir sorun mu var?

sunghoon: evet pislik herif var. sensin hem de..

ağzını yuvarlaya yuvarlaya konuşmasını tatlı bulan heeseung başta gülmüş sonra aklına gelenle konuşmuştu.

heeseung: sen içtin mi?

sunghoon: evet.. sana ne?

heeseung: sunghoon sonra konuşalım mı? iyi değilsindir şu an.

sunghoon: hayır dinleyeceksin beni.

heeseung: tamam anlat dinliyorum omegam.

sunghoon'un omegası utanmış, kendisi de zaten içkiden iyice kızarmış yanakları daha da kızarabilirmiş gibi kızarmıştı.

sunghoon: şimdi omegam diyorsun beni mutlu ediyorsun ama normalde niye beni çok üzüyorsun? davetten sonra sinirle her şeyi omegam yapıyor demiştim ama omegam gibi ben de çok mutluydum. sadece bunu demişken özür dilememe izin vermedin hep ya şirkettesin ya da çalışma odanda. beraber yemek yemeyi geç beraber saat altıda uyanmayı bile özledim. gerçekten ağzımı açmayacağım o iğrenç alarmına ama nolur eski halimize dönelim? hem ben ne yaptım ki davetten sonra teşekkür etmem gerekirken sana kızdım, bunun için özür dilerim ama sen bana beraber gideriz arabanı alma dedin almadım ama sabahında yoktun. neden gittiğini bile söylememiştin. birde komodinin üstüne para bıraksaydın tek eksik oydu. ya da tteokbokki almışsın evet çok severim ama şu an önümde durmasına rağmen yiyesim yok. seninle her sabah kalkıp kahvaltı yaparken, beraber projelerin üstünde çalışırken, akşamları zaman geçirirken ve ilişkiye girerken çok mutluydum. niye böyle yapıyorsun tam sadece omegamı değil beni de kendine çekmişken? senden önce mutlu değildim ama bu kadar mutsuz da değildim.

heeseung omegasını dinlerken bir yerden sonra boğazına oturan yumru ve dolan gözleriyle ne yapacağını bilememişti. sunghoon sustuğunda ise ikili çoktan ağlamaya başlamışlardı.

heeseung artık kendisini engelleyen bir şeyin olmadığını fark ettiğinde kalkıp şirketten çıkmıştı.

hızla şirketin otoparkına gidip arabasını almış ve çıkmıştı.
__________
heeseung: sunghoon!

sunghoon: hı

gözleri dolu bir şekilde tavana bakarken gelen ses ile kafasını kaldırdığı koltuktan kapıya bakmıştı.

heeseung: omegam.. gerçekten özür dilerim. sana güvenmediğim için, hislerine inanmayıp kendi kendimi doldurdum, seni üzdüm ve tehlikeye attım.

sunghoon duyduklarından hiçbir anlam çıkaramamışken çatık kaşlarıyla heeseung'a bakıyordu.

sunghoon: neden geldin?

heeseung: sunghoon..

sunghoon: ben üzülmek istemiyorum artık yaklaşma bana demiş ve elini heeseung'un göğsüne koymuş ittirmeye çalışmıştı.

evet çalışmıştı çünkü hem heeseung güçlüydü hem de sunghoon içkiden dolayı normalden de güçsüzdü.

heeseung daha fazla dayanamamış sarhoş olmasına rağmen koltukta dik oturmaya çalışan sunghoon'u koltuğa yaslamış ve ellerini beline atmıştı. bunu beklemeyen omega ellerini alfasının göğsüne yerleştirmiş ve onu itmeye çalışmıştı.

daha fazla onu kendinden uzaklaştıracak gücü kalmayan sunghoon sinirle kendini iyice geriye atmıştı.

sunghoon: gidiyorum ben

heeseung: nasıl? nereye? hayır izin vermiyorum gidemezsin. seni takip eden pislik varken asla.

sunghoon sinirle kahkaha atmış ardından ağzında yuvarlasa da gayet aklı başında bir şekilde konuşmuştu.

sunghoon: hala takip eden kişi diyorsun. buluruz onu. en kötü kendime koruma tutarım hallolur. ama asla omegamı ya da sana olan hislerimi umursamıyorsun. ben bıktım artık senden. işlerin o kadar önemli mi?

sunghoon normalde asla bu kadar içini açmaz karşısındaki ona nasıl davranırsa öyle davranırdı ama bu heeseung'da geçerli olmayı bırakalı çok olmuştu.

heeseung'un sessiz kalması ile sunghoon, belindeki elleri çekmek için ilk başta tutmuş ama çekmeden önce aklında dolanan düşüncelerle iyice üzülmüştü. elleri ince beline çok yakışıyordu. tabii normal bir anda olsalardı saatlerce buna mutlu olur aynanın karşısına geçip izler ya da bir sürü fotoğraf çekerdi. iç çekip ellerinin ayrılması için zorlamaya çalışmıştı.

heeseung'un onu bırakma gibi bir niyeti olmadığı için ayrılmamış tam tersi kafasını boynuna yerleştirmiş mührünü öpmüştü.

sunghoon bu minik öpücük ile karşı koymayı bırakmış omegasına sövüyordu.
__________
yazarken bana cringe geldi okumayin birakalim burada yeterli
yazamadim da zaten

ᴡᴏʀᴋᴀʜᴏʟɪᴄ-ʜᴇᴇʜᴏᴏɴ ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin