1

117 10 9
                                    

Jeno ve Jaemin kolay anlaşırdı. Bu hep böyleydi. Onlar kavga edip tartıştıktan sonra bile aslında küsmezlerdi. Birbirleriyle konuşmazlar ama el ele olurlardı. Severlerdi onlar. Kendilerini, en çok da birbirlerini.

Jeno bilgisayarında veya Jaemin'in kendi evinden getirtip Jeno için salona kurdurduğu PlayStation'ında oyun oynarken, Jaemin de onun dizlerine oturur, yüzünü de boynuna gömer içli içli ağlardı.

Sessiz bir anlaşmaydı bu onların yaptığı. Jeno konuşmadan, tepki vermeden oyununu oynar; Jaemin de ona sarılır ağlardı.

İkisinin de konuşmadığı tek zamandı bu. Kimsenin haberinin olmadığı, onlara özel olan...

Birbirlerinden başka kimseyle asla paylaşamayacakları tek an.

Yazısız, kuralsız, plansız... Tamamen onlara özel.

Jeno oynar, Jaemin ağlar.

Bir gün bir ses duydu Jaemin. Kendi gözyaşlarının sesi değildi. Kulak kabarttı. Olduğu yerde yavaşça çekti kollarını Jeno'nun boynundan. Geri çekilerek yüzünü diğerinin yüzüne yaklaştırdı.

Doğru duymuştu.

Jeno'ydu.

Sanki gözyaşlarını saklayıp içinde eritecek gibi burnunu çeken Jeno'ydu.

Ellerinin arasında oyun kolunu tutan Jeno'ya baktı. Islanmış yanaklarında uzun uzun gezdirdi gözlerini. Kendini unuttu o anda Jaemin. Kendi gözyaşlarını, çaresizliğini ya da ağladığını...

Göz göze geldiler. Ekranın ışığı, arkadan Jeno'nun yüzüne Jaemin'in gölgesini düşürmüştü.

Jaemin hep ağlardı Jeno'ya ve ağladığı tek zaman da oydu ama Jeno hiç ağlamazdı. Hiç ağlamazdı Jaemin'le. Hiç ağlamamıştı daha önce.

Silmedi gözyaşlarını Jeno'nun. Mahrum bırakmadı biçare nemi güzel teninden Jeno'nun. İzin verdi ona da.

"Sen neden ağlıyorsun?"

Bu ilk değil ağladığım, demedi Jeno. Seninle birlikte hep ağladım aslında içimden. Sen neye ağlıyorduysan, ben de ona ağladım hep.

"Öyle." dedi Jeno.

Doğruydu. Birçok şey birikmişti içinde kendi bile farkında olmadan. Birçok duygu. Sığamayıp taşmıştı gözlerinden nazikçe.

"Ne gibi?"

"Hep sen ağladın, ben dinledim. Sen ağladın ben bekledim. Eşlik etmek istedim. Sen olmak istedim."

Jaemin sildi gözyaşlarını Jeno'nun. Kıyamadı daha fazla pembe yanaklara. Kuruttu usulca.

"Ben mi olmak istedin?"

"Sen olup seni yaşamak istedim ama olduğum gibi kalıp seninle yaşamak da güzel."

"Anlatsaydık keşke. Sen bensin ben de senim. Ben öyle sanıyorum yani."

Kollarını Jaemin'in vücuduna dolayıp sarıldı ona Jeno. Çenelerini birbirlerinin omzuna dayayıp beklediler.

Dinen gözyaşları usul usul tekrar aktı ikisinden de.

"Çok korktum birden. Belki bir gün ağlayamayız diye. İstesen de istemesen de beni bırakıp gidersin belki diye. Kollarımda olamazsın bir gün belki, ya da unuturuz bunları, birbirimizi diye. Öyle işte ona korktum."

Jeno korktu diye ilk kez ağladığını gördü Jaemin. Sevindi bir yandan da. Yanlış anlamayın Jeno ağlıyor diye değil, Jeno gibi biri- hayır hayır Jeno yanında olduğu için sevindi. Kimse Jeno gibi olamazdı. Kimse Jeno olamazdı.

"Kimse sen olamaz ki."

Eğilip yanaklarını öptü nazikçe.

Dudaklarına değdi sonra gözleri hafifçe.

Onları da öpse miydi acaba?

Ne tepki verirdi ki Jeno?

Kızmazdı ona, biliyordu. Ama belki biraz rahatsız olurdu.

Onu rahatsız etmek istemedi Jaemin. Sarılmaya devam etti. Sırtını sıvazladı.

Korkma, dedi içinden. Korkma, isteyerek seni zaten bırakmam. Biliyorum sen de beni...








şans verilir mi....

habits of one another ][ nominHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin