"Jaemin, sakin olur musun?"
Jaemin, sahte olduğu belli olan büyükçe bir kahkaha atıp sırt çantasını düzeltti.
"Ben sakinim zaten? Sen sakin ol Jenocuğum."
İçeri girdikleri büyük bahçe kapısını kapatan Jeno, onu sıkıca kavramış olan Jaemin'den bir kez daha -boşuna bir çabayla- kolunu kurtarmaya çalıştı.
"Dört saat boyunca boş yere şebeklik yapıp durdun. Kızgın değilim kaç kere söyleyeceğim? Geldik hadi bırak kolumu. Kaçamam artık buradan da."
Jaemin, Jeno'nun kolunu isteksizce bırakıp iç çekti. Bir yandan gözü büyük, beyaz bir şeyi arıyordu.
Kapıya geldiklerinde Jeno, derin bir nefes alıp zili çaldı. Kapıyı açan kişinin yüzünde, onları görür görmez gözlerinde beliren mutluluğu görünce hafifçe gülümsemekten kendini alamadı.
"Jaemin! Jeno!"
Kısa saçlı kadın bir an için gözlerine inanamadı. Uzun süre sonra gülümsemesini görmüştü oğlunun. Kısa sürmüştü ama yine de görmüştü işte. O yeterdi.
"Merhaba Bayan Lee. Sizi ziyarete geldik."
"Merhaba anne."
Bayan Lee gülümseyerek onları içeri aldı ve çantalarını alıp kenara koydu. Kollarını oğluna sardığı an içinden akmaya başlayan gözyaşlarını hissetti.
Jeno da ondan farksızdı. Şefkatli kolların arasına girmek her zaman iyiydi zaten. Ama onu içten içe daha da mutlu eden şey, annesinin şu an yaptığı gibi Jaemin'e de sıkı sıkı sarılışını görmekti. Kendi oğlundan ayırmadan vermişti ona da sevgisini.
Jaemin her zaman saklardı kalbindeki sandıkta bu anları. Değerliydi bu sevgi gösterileri onun için. Annesi, Bayan Lee'nin eski bir arkadaşıydı. Jaemin'in hatrında kalmayı başarmış en eski anılarında, ikisinin birer kardeş gibi olduğunu anımsıyordu. Jeno'yla dostluğunu iki kadına borçlu olduğunu düşünürdü hep. Jeno'yla tanışmış olmasına fırsat yarattıkları için hem annesine hem Bayan Lee'ye minnet duyacaktı her zaman.
"Niçin haber vermediniz geleceğinizi? Size hazırlık yapardım."
Jeno:
"Ben de son anda öğrenmiştim zaten." der demez koluna bir çimdik yemişti Jaemin'den.
İkisini yeniden böyle mutlu ve enerjik görmek iyi hissettirmişti kadına. Gülümsedi.
"Açsanız hızlıca bir şeyler hazırlayabilirim. Yemek hazır olana kadar tutar sizi, ne dersiniz?"
"Ben aç değilim. Jaemin?"
Jaemin de olumsuz anlamda kafasını salladı. Gözleri evin içinde hala bir şey arıyor gibiydi. Jeno'ya haber vermeden yapmış olduğu planın tedirginliği üstünden uçup gitmişti çoktan.
Jeno güldü. Neye baktığını biliyordu Jaemin'in. Annesinin bakışlarını da görünce, Jaemin'i de daha fazla tüy yumağından esirgememek adına:
"Mae'ye bakıyor sanırım. O nerde anne?" diye sordu.
Jaemin, Jeno'ya kaşlarını çatsa da sorduğu için memnundu.
"Ahh, arka bahçede olmalı. Kapı sesini duyup gelmediğine göre uyuyordur."
Jaemin'in gözleri şimdi arka bahçe kapısına gidip gelmeye başlamıştı.
Bayan Lee gülümsedi.
"Ben yemek hazır olunca sizi çağırırım."
Bu davet Jaemin'e yeterliydi. Jeno'nun, arkadaşının arka kapıya gittiğini görmesi sadece birkaç saniye sürmüştü. Onun böyle çocuksu bir merak içinde davrandığını her görüşünde, içine tarif edemediği bir rahatlık ve huzur doluyordu.
O da peşinden gitmeden önce annesinin:
"Geldiğiniz için teşekkür ederim." dediğini duydu.
Gülümseyerek kafasını salladı ve kahkaha seslerinin yükseldiği arka bahçeye yöneldi.
---
fotograflarim bitti mk
ŞİMDİ OKUDUĞUN
habits of one another ][ nomin
FanfictionSessiz bir anlaşmaydı bu onların yaptığı. Jeno konuşmadan, tepki vermeden oyununu oynar; Jaemin de ona sarılır ağlardı. İkisinin de konuşmadığı tek zamandı bu. Kimsenin haberinin olmadığı, onlara özel olan... story+texting okumak istemeyen sg (kind...