18 yaşında genç ve güzel bir kadın, parfüm satış temsilciliği işi gereği; İzmir ikametinden Manisa'ya yolculuk ediyor.
18 yaşın tehlikesi verilen veya verilecek kararların, daha büyük insanlar tarafından daha önce verilip, deneyimlendiği hususunu kabul etmediği, kendi bildiğinin en doğru yol olduğunu düşündüğü, uzun yılların başlangıcıdır.
Manisa'da parfüm işini yaptığı esnada, kendisinden 3-4 yaş büyük maviye kaçan ela gözlü, kumral saçlı, uzun yakışıklı bir adamla tanışıyor. Bu hikayede tek hak verdiğim konu da budur. Etkilenilmeyecek bir adam değil kendisi.
Manisa'da yaşayan bu gencin hali iyicedir. Dükkan işletiyor ve babasının da dönümlerce tarlaları, evleri vardır. Hem yakışıklı hem de zamanının şartlarına göre durumu da bu kadar iyiyken; gönlünü kaptırmaması içten bile değil genç kadının.
Nitekim durum da aynen bahsedildiği gibi oluyor. Gençlerin sabırsızlığı yüzünden bazı usüller çiğneniyor. Anne evlilik olayına sıcak bakmıyor ve onay vermiyor. Özgürlüğüne kavuşacağına, huzuru bulacağını zanneden kadın; annesini ezmek suretiyle evden ayrılıyor ve Manisa'da gönlünü kaptırdığı adamın yanına gidiyor.
18 yaşında evlenip 19 yaşında; adını babasının babasından alan İsmailcan'ı doğuruyor. Bu hikayenin en günahsız kişisi ile tanıştık. ''harcı günah olan inşaatın helal bahçesi.'' İsminin İsmailcan olması, hala çocuğu Mehmet'in doğumundan daha büyük heyecan ve ilgi doğurmuştu. Herşeyin çok hızlı gittiğinin farkına ne zaman varacaktı ? Doğru dürüst tanımadan ocağına girdiği bu adamın karanlık yüzünü gördüğünde, beynini mayhoş eden aşk safsatası, gerçeklerle yüzleştiginde sana köstek olmaktan ileri gidemeyecektir.
Kumar, içki, uyuşturucu. Hepsiyle tanışıklı barışıklığı olan bu adam da ; ''yahu biz bunu evlendirelim belki hayatı bir düzene girer'' denilen algıları çelimsiz gelişmeyen insan topluluğunun ürünüdür. Kumarını oynadı, içkisini içti, uyuşturucusunu içti; eve geldi bir fiske karısına vurdu.
Nasıl bir hatanın içinde olduğunun farkına varan kadın için geri dönüş yolları biraz sıkıntıdır. Yaşadığımız toplumun ahlaki değerler emisyonunda yaptığı bir çok hatadan ötürü evlenen bir kadın için, kendi ailesine dönme durumları bazen karışık oluyor.
İsmail üç yaşına gelmişti. Evde ekmek yok diyen kadına; ''git komşudan iste'' diyen adam için 3 yıl dayanması bile bir mucizeydi.
Ayrılık artık kesinleşmişti ancak, zamanın şartlarında üç yaşında bir sübyana bakmak çok ağır bir yüktü.
Ana ocağındaki fertler bir anne ve bir ağabeydi. Babasını doğumundan çok yakın bir önce kaybeden kadın için hiçbir zaman bir baba figürü olmamıştı. Kendim ile kıyaslandığımda, yaşayan bir rezilliğin mi yoksa onurlu bir hayat yaşamış ölünün mü olması daha kötü diye düşünürüm hep.
İsmailcan'ın yetiştirme yurduna verilmesi fikri dönemin getirisiyle olması içten bile değil iken, sübyanın hayatının baş kahramanı anneanne ''Şengül'' sahip çıkıyor. Artık İzmir'de yaşayan İsmailcan, zorluklar içerisinde büyümeye devam ediyor. Tüp bitiyor! Durumdan haberdar pideci, sübyanın sevabına tüp veriyor. Maddi sıkışıklık, manevi buhran, ne tür bir sıkışıklık olsa mahalle yardım ediyor. Sübyanı mahalle büyütüyor.
Baba ayıldığı zamanlarda bir çocuğu olduğu aklına geliyor. Bir can. Bir hayat. Bir parça. Daha çok içiyor. İzmir'e telefon ediyor. Alkollü küfürler. Geç saatlerde aramalar. Yapmadığı babalığın, babalık edebiyatları...
Arardı, gelirdi, rezillik çıkartırdı.
''Hakan'' kadının ağabeyi. O babasını görmüştü. Ancak babasını kaybettiğinde 9-10 yaşlarındaydı. Büyük darbe alan bu adam, küçük yaşlarda büyük ortamlarına girip uyuşturucu ile tanışması çok erken olmuştu. Zaten problemi olan bu adam uyuşturucu kullandığı vakit çok daha problemli bir adama dönüyordu.
Yapbozu tamamlamaya ne dersiniz? Uyuşturucu bağımlısı iki adam ve bu adamlardan bir tanesi diğerinin kız kardeşiyle evlenip olmadık işler içinde bulunmuş. Ateş ile barut. Ne kavgalar ne kufurlesmeler duydu 5 yaşındaki İsmailcan. Defalarca babası İzmir'e geliyor, ya dayısı (Hakan) ile kavga ediyor geri dönüyor yada anneannesiyle tartışıp kaçıyor.
Bir keresinde baba İzmir'e geliyor. Usulünce gelen insan için Şengül kapılarını açıyor ve çocuğu gezdirmesi için emanet ediyor. Baba çocuğa balon alarak biraz sonra kuracağı ''şimdi de bize gidiyoruz'' cümlesine tampon yapacağını sanarak cümleyi raksediyor. İsmail cümlenin anlamını iyi kavramış ki yaşına mutasıp, mahallede bağırıp ağlayıp, onu kucaklamaya çalışan babasına karşı koymaya çalışıyor. Düpe düz kaçırılma vakası idi ancak kaçıran da babası. Babasının aldığı balon 🎈 uçup da sonsuzluğa giderken mahallenin kahvehane işletmecisi ''Kenan'' Bey durumu anlayıp ismaili babasının elinden kurtarıyor. Baba eli boş evine dönerken mahallenin sübyanı güvenli ellerde büyüme macerasına devam ediyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serkeş Hayat Bağımlısının Sübyanı
Non-FictionHazlarının kölesi olmuş bağımlının sorumluluk sahibi olamayışının hikayesi