The answers

7.1K 912 2.8K
                                    

🥀~

"Oğlum sen ne mal bir insansın ya?" Birbirini itekleyip küçük panoda asılı olan sınav sonuçlarına bakan insanların arasından çıkmaya çalışırken gülmüştüm.

"Hayır yani, tüm soruları aynı işaretlemene rağmen sonuncu da olmuyorsun! Bu okulda senden daha salak insanlar da var demek ki."

"Ne boş yaptın Changbin yaa! Sanki ilk kez yapışımmış gibi."

"Her seferinde ilk kezmiş gibi şaşırıyorum ama ben."

Kantine doğru ilerlemek için merdivenlerden iniyorduk. Bir kolumu arkadaşımın omzuna atıp diğer elimi ise cebime sokmuştum. Okulu da sınavları da siklediğim yoktu. Sadece eğleniyor, hayatımı yaşıyordum.

Girdiğim tüm sınavlarda bütün şıkları C işaretliyordum. Bunun sebebi ise çocukluk aşkımdı. Onunla küçükken tanışmıştım, o günden beri de hayatımı eğlence üstüne kurmuştum.

Sıcak bir yaz günü Minho küçükken, yazlıklarının bahçesinde değişik türdeki çiçekleri inceliyor, üzerinde gezinen arıları izliyordu. Kafasına büyük gelen şapkası arada bir önüne düşse de küçük elleriyle her seferinde şapkayı geri ittiriyordu.

Önündeki çiçekleri izlerken birden yanına bir çocuk gelmişti. Minho kafasını kaldırıp yanına çömen çocuğa baktı. Çocuğun kocaman ve yumuşacık görünen yanakları, kırmızı şortunun açıkta bıraktığı dizlerinde pandalı yara bantları vardı.

Çocuk Minho'nun kafasındaki şapkayı alarak ters çevirmiş ve tekrar onun kafasına takmıştı. "Böyle önüne düşmez."

"Sen kimsin?"

"Ben yandaki eve tatile geldim." Küçük çocuk eliyle Minhoların villasının yanındaki kiremit rengi evi işaret etmişti. Minho onaylarcasına kafasını salladıktan sonra önüne döndü.

"Ben de seninle oynayabilir miyim?" Tombul yanaklı çocuk biraz daha Minho'ya yaklaşarak sorduğunda büyük olan, gözlerini büyüterek yüzüne bakan tatlı çocuğu kırmak istememiş, onu onaylamıştı.

Yanaklı çocuk Minho'nun yanına oturmuş ve ona ezbere bildiği çiçekleri anlatmaya başlamıştı. "Bak şu çiçeğin adını biliyor musun?"

"Um hayır."

"Bu çiçeğin adı gül. Böyle gülmek gibi gül. Annem hep babam ona gül alınca onu sevdiği için gülesi geldiğini söylüyor. O yüzdenmiş."

"Vay canına." Minho şaşkınca adını yeni öğrendiği çiçeğe bakmıştı. Kıpkırmızı yaprakları kocaman açmıştı. Sonrasında yanındaki çocuğa bakıp güldü. "Benim de seni görünce gülesim geliyor."

"Neden?"

"Yanakların çok komik. Bir sincaba benziyorsun." Minho güldüğünde diğerinin yüzü düşmüştü. Büyük olan ağlamak üzere olan çocuğun yanlış anladığını anlamış olacak ki panikledi.

"Kötü anlamda demedim! Çok tatlısın yani."

"Tatlı mıyım gerçekten?"

"Evet tatlısın." Minho az önce inceledikleri gülü koparmak için uzanmıştı. Dikenlerine dikkat ederek kopardı ve yanındaki çocuğa uzattı. "Sen de benim gülesimi getirdiğin için bunu sana veriyorum."

Tombul yanaklı çocuk gözlerinde beliren belli bir parıltıyla Minho'ya bakmıştı. Uzattığı gülü alırken parmaklarının birbirine değmesi iki çocuğun da yüreğini hoplatmıştı.

O sırada gülün içinden çıkan bir arı Minho'nun eline kondu, küçük çocuk elinde hissettiği acıyla çığlık atmıştı.

Tombul yanaklı, "Kışt, kışt!" Sesleriyle arıyı kovmaya çalışıyordu. Sonunda elindeki gülle arıyı yana ittirdi ama arı Minho'yu çoktan sokmuştu.

All C?/Minsung/oneshotHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin