Burnumun ucuna bir kar tanesi düşüyor. Sonra paslı kulaklarımı bir nota kaplıyor. Eski bir parça bu. Bizim şarkımız. Kırık bir tebessüm ediyorum hayata. Aklım yıllar öncesine gidiyor. Dalıyor gözlerim.
***
Düşen bir kar tanesi bana kışta olduğumuzu hatırlatıyor. Montuma sarılıyorum. Bakınıyorum etrafıma gelmemiş.
"Allah, Allah neden gelmedi acaba?" diyorum.
O beni bekletmeyi sevmez, ne oldu da gelmedi diyorum kendi kendime. İçimde bir yerlerde kötü bir his var o an. Telefonuma bakıyorum. Arayan yok Endişeleniyorum iyice.
Arıyorum durmaksızın fakat açmıyor. Sonra aklıma babası geliyor. İzin vermemiştir belki diyorum. Ama içimdeki huzursuzluk kendini gösteriyor işte. Umutsuzca bekliyorum.
Eve gidiyorum. O gün beni hiç aramıyor. Bense onu en az otuz kere arıyorum. Güç bela onu düşünerek uyuyorum, tabi buna uyumak denirse. Yarın da telefonlarımı açmıyor.
Üniversitenin kampüsüne giriyorum. Elimde telefon halsiz ve korkmuş olarak dersinin olduğu sınıfa gidiyorum. Bakınıyorum oraya bir de emin olmak için arkadaşlarının yanına gidip soruyorum. Yok diyor.
Dersi falan boş verip evine gidiyorum. İçimdeki huzursuzluk büyüyor bu sırada. Evine doğru gidiyorum. Bir bakınıyorum etrafa . Evin önünde ambulans var. Korkuyorum.
Ellerim ayaklarım boşalıyor. Elimdeki defterler kara düşüyor. Eve yaklaşıyorum, ambulans ile polis var. Giriyorum içeri doğru tam o sırada polis beni tutuyor; "Beyefendi olay mahalline giremezsiniz ." diyor.
Geri çekiliyorum. Sedye üstünde meleğim geliyor. Gözleri kapalı, koşturuyorum yanına . Vardığımda sağlık görevlisi kolumu tutuyor;
"Beyefendi bırakın, yetişmezse ölecek!" diyor demesine ama ben daha ne olduğunu anlamadan duruyorum orada kafamda ölecek kelimesi yankılanıyor.
Ne olduğu önemli değil meleğim lütfen uyansın diye yalvarıyorum Allah'ıma. Aklıma ambulansa binmek geliyor.
Geliyoruz hastaneye, çıkarıyorlar meleğimi sedye üstünde peşlerinden gidiyorum. Doktorlar üşüşüyor başımıza. Ellerini tutuyorum ısıtmak istercesine.
Son kez öptüğümü bilmeden öpüyorum anlını...
Yoğun Bakım Ünitesinin orada oturuyorum. Olaylar kafamda yeni yeni kavranıyor. Meleğimi kaybedebilirim. Bu ihtimal beni sarsıyor. Ama bir damla dahi yaş akmıyor gözümden.
10-15 dk sonra diğerleriyle birlikte annesi geliyor. O gün sabaha kadar meleğimi bekliyoruz. Ne bir haber veren var ne de çıkan.
Saat sabahın yedisi oluyor. Doktorlar çıkıyor. Yüzlerinden ne olduğu anlaşılıyor. Kötü bir şey söyleyecekleri belli. Annesi anlıyor ağlamaya başlıyor.Ama ben inanmak istemiyorum. Doktor bana dönüyor;
"Elimizden geleni yaptık fakat hastayı kurtaramadık. Başınız sağ olsun."
Boğazım düğümleniyor. Elim ayağım uyuşuyor olduğum yere çöküyorum. Ne ağlıyorum ne hareket ediyorum. İşlevim yok, öylece duruyorum. Babası annesini götürüyor.
Kimseyi istemiyorum peşimde. Eve gidiyorum. Geliyor meleğim yanıma konuşmuyor ama o konuşmayınca ben başlıyorum;
"Gidiyor musun ?" konuşmuyor, sadece kafasını sallıyor. Ona dönüyorum;
"Git ama her yıl bu gün beni ziyarete gel olur mu ? Ben mutlu olamayacağım ama sen mutlu ol tamam mı ?" diyorum. İncecik kollarıyla sarılıyor ama hissetmiyorum.
Sonra yok oluyor. Gittiğini anlayınca acılar geri geliyor. Ağlıyorum erkekler ağlamaz kuralını düşünmeden. Öyle yavaş yavaş da ağlamıyorum hıçkıra hıçkıra ağlıyorum.
Ama o geri gelmiyor.
***
Anıların beynime bıraktığı hasarla birlikte açıyorum gözlerimi. Ne ara kapattığımı bilmeden. Ellerimi duvara dayıyorum. Duvara yaslanıyorum bir kaç saniye. Böyle olmamalıydı diyorum kendi kendime.
Kapüşonumu çekiyorum kafama. Karla birlikte evime yürüyorum.
Eve geldiğim an Takvime bakıyorum. Ocağın 21'i onu kaybedişimin yıl dönümü. Ona söz verdiğim gibi içmiyorum. Tam yatmaya gideceğim sırada odadan bir tıkırtı geliyor.
Burukça gülümsüyorum. Gelmiş demek ki sözünü tutuyor.
"Yine Ocağın 21'i " diye mırıldanıyorum ...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son'suz Aşıklar *12 Ay Serisi*
Short StoryTek bölümlük hikayelerin seri haline getirilmiş halidir. © Tüm Hakları Saklıdır.