Yıllar sonra annemlerin olduğunu bildiğim bu eve gelmem farz oluyor. Daha yeni rehabilitasyondan çıkmışım. Yalandan bütün arkadaşlarım beni Antalya'daki halamın yanına gitti, olarak biliyor.
Hayattaki herkesin beni yüz üstü bıraktığını saymazsak tabii. Ellerim başta usulca saçlarıma gidiyor. Onları görmenin bana narkoz etkisi yaratacağını biliyorum.
Ellerim titriyor, beynimi kemiren düşünce akımı bedenime yaslanıyor. Bedenim, yendiğimi sansam da yenemediğimi gösteren bir açlıkla Beyaz Kelebeği* çağırıyor.
(Beyaz Kelebek*; Uyuşturucu bağımlılarının poşet uyuşturucuya taktıkları şahşahalı isim.)
Annemlerin bile beni yüz üstü bıraktığını hatırlamak bana daha çok Kelebeğe ihtiyaç duymamı sağlıyor. Bir süre de olsa mutlu olmak için.
Ona boşuna Beyaz Kelebek demiyoruz ya! Bir gün mutlu etse, ikinci gün kendi elleriyle ölüme hazırlayacağını biliyorum. Ama yine de hayattaki tek yoldaşım olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Bir kaç gün önce aldığım Kelebeğimi oldukça az kullanmaya özen gösteriyorum. Onun ölümden sonra iyi olamamıştım zaten.
Onu düşünmem dozu biraz daha arttırmama neden oluyor. Eğer yaşasaydı, bana kızardı. Biliyorum. Ama bana kızdığında sarılırdı. Neden şimdi de gelmiyor?
Telefonum çalıyor. O anki kafayla ağlayarak açıyorum telefonu. Babam denen adam arıyor. Zaten hiç anlaşamazdık onlarla. Ben anlaşamazdım ama o anlaşırdı.
Benim babamla bile benden daha iyi anlaşırdı. Şimdi sol yanımda hayali kaldı. Gözümden bir damla yaş firar ediyor. İçimden;
"Oğlum erkekler ağlamaz. " diyor bir ses. Onu umursamıyorum işte. Erkekler de ağlar hemde bağıra bağıra.Pera'nın Sensiz Ben şarkısını açıyorum. Onsuzluğa bulanmadan önce onla olan anıları düşünüyorum...
Çaresizce... Usulca... Pişmanlıkla...
♾♾♾
"Mart, mart hadi gidelim." Diyor Nisan. Neşeli sesi ve gülümsemesi benimde gözlerime bulanıyor. Ben de gülümsüyorum.
Mızmızlanıyorum. Gözlerini kısıp bir kaç saniye bana bakıyor. Sonra gülümsemeye başlayınca bakışları yumuşuyor.
Ne olduğunu anlamadan dudaklarıma kapanıyor. Aşkını hissettire hissettire öpüyor bir süre. İlk defa beni kendi öpüyor...
♾♾♾
"Uyutsun gece beni... Sevmesem de sensiz hayaller kurmayı..."
"Sensiz ben... bomboşum."
"Bul beni kaybolmuşum. "
"Sanma ki sarhoşum, ne var ne yoksa kıyıldı içimde, bomboşum."
"Bak bana mahvolmuşum. Senden kendimi almayı unutmuşum. "
Ona ithaf ettiğim şarkımızın ona ait cümleleri...
Ne ara dışarı çıktığımı bile hatırlamıyorum. Ya da yağmurun ne zaman yağmaya başladığını...
Her yağmur tanesi ölüm gibi onu fısıldıyor bana. Ölümün ona nasıl kucak açtığını. Yağmur damlalarının arasına gözyaşım karışıyor. Mantom çoktan sırıl sıklam olmuş.
Yanımda olan Beyaz Kelebek'ten piletle içime çekiyor. Biraz daha, biraz daha. Vücudum titreyene ama soğuğu hissetmeyecek raddeye gelinceye dek. Yağmurların arasında o bana fısıldıyor.
" Yanındayım sevgilim, burada yamacında. Yapma kıyma hülyalı canına." Diye. Ona gülümsüyorum.
Tam dozajını arttıracakken, annem koşarak buraya geliyor. Babamda arkasından...
Ellerimle saçlarımı yoluyorum hırlayarak. Annem ve babam endişe içimde bana bakıyor. Onlara hem Beyaz kelebekten hem de ağlamaktan kızarmış gözlerimle,
" N'oldu? Bir oğlunuz olduğunu mu hatırladınız ?" diyorum, yarım yamalak. Annemin gözlerinde topak topak yaşlar birikmiş.
Babamsa ilk defa bu kadar yıkık bakıyor bana. Bir harabe misali...
Yine ne zaman oturduğumu bilmediğim duvar kenarından kalkıyorum. Gözlerimi ıslanmış montumun kenarına silmeye çalışıyorum.
Annem uzun zamandır yapmadığı bir şeyi yapıyor ve koşarak bana sımsıkı sarılıyor. Beyaz Kelebeği fazla aldığımdan bir süre sonra oracıkta yığılıp kalıyorum.
☠ ☢
Uyandığımda, bir hastanede oluyorum. Birden odaya giren sesler ile gözlerimi yumuyorum.
Onlar beni uyuyor zannederken ben onları dinliyorum. "Peki Rıfat bey ne öneriyorsunuz?" diyor babam sıkıntılı bir nefesle, doktor bir süre duruyor ve tekrar konuşmaya başlıyor,
"Artık bir şey öneremem. Akciğerleri iflas etme durumunda. Kollarındaki çürükler bağışıksızlığın simgesi gibi olmuş. Sizi üzmek istemem ama tam iyileşti derken bir uyuşturucu koması... Artık iyileşse bile. Yarım yaşar." diyor yavaşça gülüyorum.
'Zaten ondan sonrada yarım kalmışım ben...' diyorum içimden. Ben onsuz, o bensiz, iki yarım mezarlık gibi. Hastaneden sonraki gün beni eve gönderiyorlar. Herkes benden umudunu kesiyor. Ama ben bunu bile umursamıyorum.
Tam gece uyurken, yine onun özlediğim sesi doluyor kulaklarıma. Gözlerimin önünde bir sis perdesi. O geceyi görüyorum, yine. Onun kollarımda öldüğü geceyi. Hayallerimin de onunla öldüğü geceyi... Umutlarımın simsiyah kutulara hapsedildiği geceyi...
Nefesim daralıyor yine, yine nasıl olduğunu anlamadan elimden kayıveriyor. Sıçrayarak uyanıyorum. O burada. Bana bakıyor, ama ona dokunamıyorum. "Korkuyorum. Yalnızlıktan korkuyorum." diye fısıldıyor.
Hayat bana tüm gerçeğiyle onu kaybettiğimi fısıldıyor. Reddediyorum. Ve ilk defa Beyaz kelebek beynime işlemiyor. Elime bir kağıt alıyorum son kez eskiden sevdiğim aileme not bırakıyorum,
"Sevgili Ailem dedilen insanlar;
Size böyle hitap etmeli miyim? İnanın bilmiyorum. Sadece bazen beni sevdiğinizi hissettirdiniz. Belki sizi bırakmam sizi üzecek belki, ama artık Meleğim olmadan yaşayamıyorum.
Onu bilirdiniz. Onu benden çok severdiniz. Bir tek sizden onu kıskanmazdım zaten. Bir tek o sonsuzumdu. Ama bu son ikimiz içinde yazılmamış ne yazık ki.
Kardeşime iyi bakın. Abime söyle, son kez öpsün yeğenimi benim için. Baba sende sahip çık anneme ve kardeşime o da benim gibi olmasın. Aşkı tatsın baba, onu engelleme benden sonra. Çok özür dilerim beni böyle göreceğiniz için.
Neyse ben gidiyorum. Sonsuzumla, son yazmaya..."
Pek duygulu bir mektup bırakmak istemiyorum ilk önce sonra böyle bir şey çıkıyor. Hafifçe gülümsüyorum ölüme. Ölüm korkacağım son şey bile değil bu hayatta. Ölüm, bana göre ona kavuşmak demek.
Elime jileti alıyorum. Onun son öptüğü yere, şah damarıma bastırıyorum. Acı bile önemini yitirirken bana sarılışını hissediyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son'suz Aşıklar *12 Ay Serisi*
Historia CortaTek bölümlük hikayelerin seri haline getirilmiş halidir. © Tüm Hakları Saklıdır.