berke o geceki vadiyasını bitirmenin huzuru ile fabrikanın girişinden dışarıya attı yorgun bedenini içerisinin kasvetli boğucu havasından ve gürültüden 16 saatliğine kurtulmuş olmanın huzuru ile önce temiz havayı çekti içine daha sonra cebinden çıkardığı sigaralıktan geceden sardığı fakat uykulu olduğu için yarım yamalak sarabildiği bir dal sigarayı çıkarttı ucu eğik duruyordu sigaranın bu onu gülümsetti sigararsını yakarken üşüdüğünü fark etti bian önce servise binip eve gitmek istiyordu o sırada yanına usta başı mehmet geldi ve gülümseyerek yarın aynı şekilde duble yapmasını istedi bu 16 saat çalışmak demekti o an isimdaşlarının gecenin bu saatinde büyük ihtimalle after party de chivas yudumladığını ve dünyadaki tek fabrika işçisi berke nin kendisi olabileceğini düşündü
gerçekten de böyle olabilirdi sonuçta zar zor tamamladığı eğitim hayatında bir çok zorlukla karşılaşmıştı daha o yaşlarda bu kadar zorluğun bu genç bedenlere yüklenmesinin yanlış olduğunu düşünse de okumaktan başka çaresinin olmadığını biliyordu çünkü ne bir devlet bakanının oğluydu ne de bir pop şarkıcısının öğrenci berke nin karne hediyesi alan bir babası yoktu adamcağız günde 14 15 saat hamallık yapıp evin giderlerini karşılamaya çalışıyordu berke ye eğitimini tamamlamasını öğütleyen fakirlik ve okuldan sonra yarı zamanlı çalıştığı restorant ın tuvalet görevlisiydi berke hem çalışıp hem okuyabilen şanslılardandı çünkü o dönemde okumak para gerektirirdi aldığı ücret ise okul masraflarına ve aylık otobüs ücretine ancak yetiyordu parası okula kalan zamanı ders çalışmaya gidiyordu kendine ayıracak vakti yoktu zaten olsaydı da parası yoktu zamanla alışmıştı bu duruma
fabrika müdürünün lüks arabasının alarm kilidinin açılma sesi ile irkildi aslında etraf gayet gürültülüydü yüksek tondan konuşan ve kahkahalar atan ustabaşı ve etrafına topladığı kadınlı erkekli işçiler vardı bu irkilme biraz tiksintiyle karışıktı çünkü müdürü hiç sevmezdi müdür paradan ve kadınlardan başka birşey bilmeyen kısa boylu seyrek saçlı şişman sürekli ter kokan ve çoğu söylediği anlaşılmayan dediğim dedik bir adamdı çoğu müdür gibi topille müdür olmuştu bu yüzden onu hem anlamaz hem sevmezdi ona görünmemek için servis aracına doğru hareket edecekti ki müdür seslendi arkasından
-hey sen evet evet sen ismin neydi senin
- berke müdürüm
-hah tabi ya berke sen hangi bölümde çalışıyordun
-dokuma bölümü müdürüm
- yarından itibaren boyahanede çalışmaya başlayacaksın
- ama efendim benim
-yada muhasebeden çıkışını alırsın
-peki efendim
O an sanki her şey durmuştu yorgunluğu tekrar omuzlarına çökmeye başlamıştı kendini bitkin hissediyordu öfkeyle karışan üzüntüsünü bastırmaya çalışmıyordu zaten hayatı boyunca sık sık bu hisle karşılaşmıştı içinden patlamak isteyen öfkesi sel olup akmak isteyen göz yaşları biriktikçe birikmişti ama yapamazdı ne öfkeden deliye dönüp her şeye lanet edip tüm gücüyle hayatını mahveden her şeyi o an temsil eden ter kokulu adama saldırabilirdi ne de 43 yaşında bir aile babasına bir erkeğe yakışmayacak şekilde özgürce ağlayabilirdi insanlar ne derdi sonra koca adam salya sümük ağladı demekten başka
Bütün bu düşünceler içinde asıl önemli olan durumu fark edememişti astım hastasıydı boyahane de çalışması sağlığı için çok zararlıydı zaten dokuma bölümü bile ona çok zor geliyordu boyahanede çalışmasının imkansız olduğunu düşündü bir an başını kaldırdı ama ne müdür oradaydı ne ustabaşı bu konuyu yarın bir de ustabaşı mehmet ile konuşabileceğini kendisinin yerine başka birinin boyahaneye alınmasını isteyebileceğini düşündü servis aracına bindiğinde evdekilere bu konudan bahsetmenin gereksiz olacağını düşündü zaten eve vardığında büyük ihtimalle herkes uyuyor olacaktı tabi bu berke nin aklından geçendi
YOU ARE READING
ZOR ZANAAT
Short StoryBİR İŞÇİNİN, BABANIN, İNSANIN YAŞAMAYA DEVAM ETMEYE ÇALIŞMA ÖYKÜSÜ