Ertesi sabah hücreye benzeyen odamın kapısının açıldığını duydum. Aklıma ilk 'daha sabah , kim gelebilir ki?' diye düşündüm. Ve hızlıca kendimi sağ tarafa doğru çevirdim üstü yeşil , sağ tarafında kelepçe bıçak , sol tarafında silah olan bir adam vardı. Daha uyanmadığımı görünce sinirli ses tonuyla;
''Çabuk uyan! Burası senin uyuma yerin değil !'' dedi ve ilaçlarımı lavabonun yan tarafına bıraktı , kapıyı 'aha , kırıldı' denecek şekilde kapadı. Kapıyı hızlı kapayacağını anlamıştım fakat kapayınca bir anda yüreğim hopladı. Yavaş yavaş ayağa kalktım elimi yüzümü hafifçe sildim , ayaklarımı hafif eskimiş ve sağ tarafında küçük yırtığı olan terliklerime soktum. Ayaklarımı yere sürte sürte musluğa ilerledim , elimi yüzümü yıkadım. Aslında musluğun yanında havlu vardı , fakat kirliliğinden o cisme havlu adı bile verilemezdi , bu yüzden elimi yüzümü üstümde ki hırkaya sildim. Yavaş yavaş bedenime titreme geliyordu , bu da ilacımı alma vaktimin gelip geçtiği anlamına geliyordu. Lavabonun yan tarafında ki ilacımı elime aldım ve her zaman ki ilaç mı diye kontrol ettim. Fakat bu sefer bir değişiklik vardı , eski kullandığım ilacın adı Kriptol idi. Bu sefer verilen ilacın üstün de yazdığına göre Jfc-13 adlı ne olup ne bittiği belirsiz bir ilaçtı. Ben de güvenmediğim için almadım , ve her sabah geldiklerin de 'içtim' diyecektim. İlacı aldım ve yastık kılıfımın içine tıkıştırdım. Üzerimde ki titreme daha da arttı elim ayağım yerden kesilir gibi oldu , ve bir anda gözlerimin karardığını gördüm. Üzerim de büyük bir halsizlik çökmüştü. Belki de ölecektim , ben de kendimi saldım. Üzerimde ki yorgunluk beni uyutmaya çalışıyordu ben de kendimi salarak o uyuma isteğine bir nevi katkıda bulundum ve , ölmemek umuduyla yarına uyanmak dileğiyle gözlerimi kapadım. Böyle tam 10 gün verdikleri ilacı içmedim ve her zaman olduğu gibi üzerime uyuma hissi çöküyor ben de uyuyordum. 10 gün geçtikten sonra o uyuma hissi iyice gitti. Kendimi daha güçlü , kuvvetli daha cesaretlenmiş bir kişilik olarak hissediyordum. Bu cesaret bana çok büyük kayıplar verebilirdi , fakat elimde avucumda artık hiçbir şey kalmadı , yani 1 şey daha kaybetsem bana bir etkisi olmaz. Yatağım eski olduğu için bazı yerleri kırık ve sallanıyordu. Ben de o kırık tahtalardan birini aldım ve kapının arkasına geçtim ve askerin gelmesini bekledim. Aklımda ki plan şöyleydi ;
İlk olarak askerin başına tahtayla vuracaktım. Ardından askerin üstünde ki silahı kelepçeyi alıp o odadan çıkacağım. Sonra yavaş yavaş ayaklarımın ucunda yürüyeceğim. O biriktirdiğim ilaçları alıp o hapishane , kirli , lanet yerden çıkıp Kuzey Kutbuna Gideceğim. Planım bu , sıra uygulamaya geldi. Kapı açıldı adam bağırarak 'neredesin lan sen ?!' diye konuştu. Yüreğim ağzıma gelecek gibi oldu. Bir anda cesaretimi topladım ve 'sen kime bağırıyorsun lan it?!' diye bağırdım tahtayı kafasına indirdim. Bir anda yere düştü , işimi garantiye almak için 5-6 defa daha vurdum. Artık tam kıvama geldi ve silahı kelepçeyi aldım lanet , pislik odadan çıktım.
Not; Öncelikle kusura bakmayın kısa oldu fakat Cumartesi günü bomba bir bölümle geleceğim.