Nedir yokluk? Yokluğu nasıl tanımlarız? Aslında dikkat ettim de, yokluğu tanımlamak için hep bir "varlıktan" ilham almalıyız. "Şu cisim şurada yok" deriz. Ama kendi başına "yok" kelimesi kafamı çok karıştırıyor. Mutlak yokluk diye bir şey yok bence. Yok demek için bile bir kelime sarf ediyoruz.
Bazen diyorum ki, acaba yokluğun tanımı yapılamadığı için mi varız , bütün insanlık var, evren bir şekilde oluştu ve devam ediyoruz? Acaba evren bir gün yok olduğunda tamamen farklı fizik kurallarının olduğu başka bir evren ortaya çıkacak ve orada yaşamımızı sürdürebilecek miyiz? Zaten evrenin sonuna ulaşmadık mı?
Dünyada küresel ısınmanın etkilerinin son noktası yaşanıyor. En iyisi her şeyi en baştan anlatmak. Küresel ısınma sonucunda buzullar eridi ve deniz seviyesi yükseldi. Deniz seviyesi yükselince karalar denizlerin altında kaldı. Su kaynakları yok olmanın eşiğinde. Ülkeler bir bardak su için savaşıyorlar ve bu savaşlarda kullanılan nükleer silahlar durumu daha da kötüye çeviriyor. Eskiden var olan tüm ülkeler yıkıldı. Bunlardan birisi olan Arabistan deniz suyunu içme suyuna çevirebilen sisteme sahip tek ülkeydi. Ve dönüm noktası olarak adlandırılan savaş sırasında bu aleti ve planlarını yok etti.
Şu anda dünyada üç kıta ve on ülke kaldı. Su kaynakları Arawn isimli askerler tarafndan korunuyor. Ülkeler hala birbirleri ile savaş halinde. Teknoloji insan beyninin ulaşabileceği en üst seviyeye kadar ulaştı ancak hala deniz suyunu temizleyebilecek bir alet tasarlanamadı.
Ülkemiz su üretmek için çeşitli çalışmalar yapıyor. Bunlardan en önemlisi ise şu; Her şehirdeki on altı yaşına gelmiş çocuklar bir zeka testine tabi tutuluyor. Bunun sonucunda belirli bir seviyenin üstündeki çocuklar akıllarını kullanarak hayatta kalabilecekleri ölümcül bir testten daha geçiyorlar. Ve bu tesler sonucu her yıl seçilen 6 çocuk ülkenin beyni olarak adlandırılan şehire gönderiliyolar.
Ülkemizde toplam on iki şehir var. Bu on iki şehir bir saat biçiminde yerleştirilmiş. Ortada ise ülkenin beyni bulunuyor. Beyinde her şey diğer şehirlere göre kat kat daha lüks. En önemlisi ise burada su bulunuyor. Ve on ikinci şehir testlerin yapıldığı yer.
Şöyle bir durum var,
Bazen diyorumki mesela "Keşke hayata gelmeseydim, keşke doğmasaydım." ancak bu sözde bir gariplik var, eğer hayata gelmeseydim, hayatın nasıl olduğunu nasıl anlayacaktım? Hayatı anlamam için doğmam gerekiyor, varolmam. İşte bence burada büyük bir paradoks var. Yokluk hissi, yani doğmadan önceki o tarihler aslında bizim için hiç yaşanmamış. Ancak etkileri devam ediyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARADOKS
FantasyZena, dönüm noktası olarak adlandırılan savaştan sonra meydana gelen ülkede yaşayan bir kız. Hayatı yada sevdikleri için nelerinden vazgeçebilirdi? Yada vazgeçebilecek bir şeylere sahip miydi? '' Gözlerini açtığında önünde sonu görünmeyen bir kor...