Bir hayalim var
Sen oradasın
Yukarıda bulutların üzerinde bir yerde
Testlerin yapıldığı binaya doğru yürürken aklıma takılan bir şarkıyı mırıldanıyordum.
Yağmur gökyüzünden yağıyor
Ama sana hiç değmiyor
Ve ben, her adımında seninle olacağım
''Bir hayalim var.'' diye her adımımda kendime hatırlatırken dünyayı daha yaşanabilir hale getireceğime dair kendime tekrar tekrar söz veriyordum.
Bina tüm estetikliği ile önümde duruyordu. Bu bina şehrimizdeki en güzel,tek güzel, yapıydı. Kapıdan içeriye adımımı attığımda kalp atışlarımın normal bir insanınkilerle aynı olmadığına yemin edebilirdim.
''Bir hayalim var.'' Gözlerimi kapattım. Derin bir nefes aldım ve üstünde adımın yazdığı kapıyı aramaya başladım.
ZENA MAPOTHER
Kapının açtım ve içeriye girdim. Oda karanlıktı. Kapıya sırtımı yasladım ve beklemeye başladım. Bir, iki dakika sonra ışıklar yandı. Oda beyaz renge boyanmıştı ve karşımda duran bir çalışma masası, iki sandalye ve bir bilgisayar haricinde odada bulunan tek şey lambaydı. Birkaç saniye sonra sol duvarda bulunan kapı açıldı ve içeriye otuzlu yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim bir adam girdi. Üstünde beyaz bir önlük vardı. Sandalyeye oturdu ve benim de karşısındaki sandalyeye oturmamı işaret etti.
Adam masanın çekmecesinden bir iğne çıkardı. '' Testlerden önce herhangi bir hastalığının olup olmadığını kontrol etmek için.'' dedi. Kolumu uzattım. İğneyi derimden içeri soktu ,birkaç mililitrelik kan öğreni aldı ve aldığı kanı masanın üzerinde bulunan bilgisayarımsı şeye damlattı. Birkaç tuşa bastıktan sonra herhangi bir hastalığımın olmadığını ve testlere başlayabileceğimizi söyledi.
Adam önüme bir bardak su koydu. Ülkemizde her kişinin yıllık içebileceği su miktarı günde bir bardak olduğu için birisinin önünüze durduk yere su koymasını garip karşılardınız. Ben de öyle yaptım. Sorgularcasına adama baktım. Göz göze gelmemizi bekliyor gibiydi. Gözlerimi ona çevirdiğimde konuşmaya başladı. '' Günde ekstradan bir bardak suya sahip olduğunu düşünelim. Bu suyu ne yapardın?'' Testin ilk sorusu. Harika.
Düşünmeme gerek olduğunu zannetmiyordum. Çünkü böyle bir şey olamazdı zaten. Zaten amacım bu değil miydi? Herkese yaşamak için ihtiyaçlarından daha fazla su üretmek. '' Ben Beyin'e gitmediğim sürece böyle bir şey olmayacak.'' diye cevap verdim.
'' Hm. Sanırım seni sevdim. Pekala. İkinci soru. Bildiğin gibi dünyada suyu ne kadar temizlersek temizleyelim, ki tam olarak yapamıyoruz, suyun çabucak kirlenmesini nasıl önlemeyi planlıyorsun?'' Gülümsedim. '' Bunu ben orada olmadan öğrenebileceğinizi sanmıyorum.'' Bacak bacak üstüne attım ve masanın üstünde duran kalemi alıp oynamaya başladım. '' Ee, ne zaman göndermeyi düşünüyorsun?'' Adam kaşlarını çattı. Cevabımdan pek tatmin olmuşa benzemiyordu. Onu tatmin etmek için burada değildim ki zaten. Umrumda değildi.
'' Kendinden çok emin konuşuyorsun. Her neyse. Üçüncü ve son soru. Bu aşamayı geçemediğin taktirde hayatını neye adarsın?'' Derin bir iç çektim ve ayağa kalktım. '' Sanırım sen beni hala anlamadın. Böyle bir ihtimal yok. '' Gözlerimi kıstım va adama yaklaştım. '' Böyle bir şeyi hayal etmek bile istemezsin. Emin ol'' dedim tıslarcasına.
Kapıyı çekip çıktım. Binanın dışına çıktığımda temiz havayı , her ne kadar olmasa da, içime çekmeye çalıştım. Etrafıma bakındım ve her zamanki gibi gideceğim yeri biliyordum.
Patikayı aştığımda önümde duran mezarlığa doğru yürüdüm. Dizlerim üzerine çöktüm ve mezarın toprağında parmaklarımı gezdirdim. Toprağı kokladım sonra. Doya doya içime çektim kokusunu.
Yerde öylece yatarken elimden gelen hiçbir şey yoktu. Saçlarını okşadım ve alnına bir öpücük kondurdum. Gözlerinden süzülen birkaç damla yaşı sildim. '' şşt, ağlama. Her şey bitecek. '' Gökyüzünügösterdim. '' Bak sen oraya gidiyorsun. Orası güvenli. Buradan daha güzel. Söz veriyorum sana orada daha mutlu olacaksın.'' Başını iki yana salladı. '' Orada daha mutlu olamam. Orada sen olmayacaksın ki. Nasıl mutlu olabilirim?'' Gözlerimden süzülen yaşlar boynuma doğru giderken daha önce canımın hiç bu kadar yanmadığını düşündüm. Küçük kardeşim kollarımın arasında ölüyordu. Ölüyordu çünkü vücudu susuz kalmaya dayanamamıştı. Güçsüz düşmüştü. Dudaklarımı araladım ve bir şarkı mırıldanmaya başladım.
Ve ben, her adımda seninle olacağım
Bu gece sende bir arkadaş buldum
Gel benimle uç
Bir hayalin içine
Küçük kardeşim kollarımda ölürken kendime bir söz verdim. Diğer çocukların böyle ölmesine izin vermeyecektim. Suyu temizlemeye yemin ettim. Ve gözlerini sonsuza dek kapadı.
WİNONA MAPOTHER
Mezarın üstündeki yazıyı bir milyonuncu kez okurken söz veriyorum diye fısıldadım kardeşimin kulağına.
Eve geldiğimde annem her zamanki gibi uyuyordu. Kardeşim öldükten sonra neredeyse yaptığı tek şey uyumaktı. Uyuyor, uyuyor ve uyuyordu. Babamsa tam gün bir işte çalıştığı için eve hep geç saatlerde dönerdi. Bazen eve bile gelmezdi. Anahtarı çürümüş askılığa fırlattım ve odama çıktım. Pencereyi açtım ve yatağıma uzandım. Tavanı izledim her zaman yaptığım gibi. Boş boş baktım sadece. Ne bir şey düşünebiliyordum ne de bir şey söyleyebiliyorum. Sadece bakıyordum işte.
Keşke dedim içimden. Keşke ben de bulutlardan daha yüksekte olsam. Belki orada daha rahat nefes alabilirdim. Kim bilir belki orada çocukları en iyisini seçmek için birbirlerini öldürmeye zorlamıyorlardır. Güvenlidir de hem...
Göz kapaklarım kapanmak için benimle savaşırken yarın büyük gün diye düşündüm. Yarın büyük bir gün olacaktı.
Güneş ışığı gözlerimi yakıp beni uykumdan ayırıyordu ve ben her zamanki gibi biraz daha uyumak için her şeyimi verirdim. Ki bir şeyler için feda edebileceğim neyim vardı ki? Tabiki koca bir hiç.
Yatağımdan kalktım ve yüzümü losyonlu havlularla temizledim. Su olmadığı için böyle temizleniyorduk. Havlularla. Üstüme katlanılabilir birkaç şey geçirdikten sonra testlerin sonuçlarını öğrenmek için evden çıktım.
Şehir meydanına doğru indikçe evler daha az yıkık dökük görünüyordu. Meydanda duran saat kulesinin yanında hologramla yansıtılmış isim listesini gördüm ve oraya doğru ilerlemeye başladım.
Listeye bakmadan önce gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım.
Kazananlar:
Albus Moser
Ernie Fuchs
ZENA MAPOTHER
Glideroy Claes
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARADOKS
FantasyZena, dönüm noktası olarak adlandırılan savaştan sonra meydana gelen ülkede yaşayan bir kız. Hayatı yada sevdikleri için nelerinden vazgeçebilirdi? Yada vazgeçebilecek bir şeylere sahip miydi? '' Gözlerini açtığında önünde sonu görünmeyen bir kor...