1975'in Yazı...
İnanmıyorum! Uçan balon olur mu hiç? Ama masallarda her şey olur. Devler,cüceler,konuşan böcekler,sihirli degnekler...
Uçan balon da onlar gibi sihirli mi?Abla sen uçan balon gördün mü?
"Bak geçiyor!" Renk renk,tombul tombul balonlar... Uçan balonlar...
Dokunmak istiyorum,dokunmak zorundaydım... Yoksa bu büyüye inanmayacağım."Bana para verir misin baba? Bir masal satın alacağım. Teşekkür ederim,iyi yürekli kahramanım."
"Haydi ver uçan balonumu.Peki, bileğime bağla abla!"
Bu gece uyumak istemihorum Neden söndürdünüz ışıkları? Balonumu seyredeceğim, onun tavanda nadıl durduğunu... Uyumayacağım işte... Uyumayacağı... U-yu...
Sabah olmuş. Bolonumu aldığım gibi sokağa... Bağlamasanız da olur. Ben onu sımsıkı tutarım nasıl olsa!
Gökyüzü pırıl pırıl,masmavi. Uzak...
Hangi boşlukta elimden kaçtı? Nasıl uçup gitti bulutların arasına? Uçan balonumu geri alabilir miyim? Babam alabilir mi abla? Süzüle süzüle,umarsız kararlı...
Yaşadıkça öğrendim; kimi sevgililer uzağına düşer insanın... Kalabalıklara karışır... Kimi sevgililer kara toprağa ...
Kırık hayaller kanatırken de avuçlarımı sıkabilmeyi ; gidenlerin ardından tevekkülle bakabilmeyi ögrendim. Öğrendim, zamanın terkisine aldıklarının geri gelme diğini.
Yirmi Yıl Sonra...
Erciyes!.. Oldum oladı severim dağları. Dağlar güven verir bana, ayaklarımın yere basışını duyumsatır. Ve dağlar, yürümem gereken istikametin işaretçisidir.
Lakin her güzelin cilvesi... Ayaz...
İlk maaşımı olduğu gibi kömüre verdim. Isınsın diye ellerim... Yüreğimi ısıtmak içinse ögrencilerimin gözlerindeki kıvılcımlardan alevler büyüteceğim. Gökkuşağı ebrulisinde bitimsiz baharlar...
Henüz televizyonum yok. Elzem olanlar dururken şimdi bunun sırası değil. İyi ki memleketten annemlerin eski radyosunu getirmişim. Çelik'in "Hercai" si çalıyor. Şimdi Gülay.."Ceaaretin Var mı Aşka?"...
Gurbet akşamlarında, bu ezgilerden kalbime kalan burukluk, gün ışığında dağlar ardına siniyor. Cıvıl cıvıl çocuk sesleri içimi yaşama sevinciyle doldurduğunda, her tasamı unutturduğunda!.. Soran, merak eden, her soruyla biraz daha filizlenip boy veren; ağlayan, çatışan, anlaşan, sevinen, sevilmeyi bekleyen çocukların sesleri...
Demek öyle diyorsun koca Erciyes! Demek ben bu mesleği çok sevdim öyle mi ve öğrencilerimi...
Mart 1997...
İki aydır bu lisedeyim. Sınıfa giriyorum."Günaydın"... Ses yok. Beni gördüklerine memnun olmuyorlar. Lisede öğretmenlik yapmak üzerine ne hayallerim vardı oysa! Neden birbirimize ulaşamıyoruz? Neye direniyorlar bu kadar?