bahçenin ortasında olacak iş değil yavrum

33 7 75
                                    

son feci bisiklet-80

son feci bisiklet-80

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Bitiyor lan okul."

Yavaşça kafamı salladım. Arkadaşlarımla okul bahçesindeki bir masada oturmuş, lise hayatımızın son sınavından çıkmanın ve boş derslerin tadını çıkarıyorduk. Ders zili çalınca bahçede yalnızca son sınıflar kalmıştı. Kimi futbol oynayan, kimi çiçeklerden taç yapan, kimi öylece bahçeyi turlayan tanıdık simalarda gezindi bakışlarım. Bugünden sonra onları son kez kıytırık okul balomuzda görürdüm herhalde. Şayet kalan üç hafta boyunca okula gelmeyi düşünen biri olduğunu sanmıyordum.

"Ne yapsak ya? Daha çok var okulun bitmesine, kaçsak mı?"

Çaprazımdan gelen sesle bakışlarımı arkadaşıma çevirdim. Dudaklarımı büzüp omuzlarımı havalandırdım "bilmem" dercesine.

Diğerleri de konuşmaya dahil oldu ve kabul edenlerle reddedenler arasında hafif bir kaos ortamı oluştu masada. Hoşnut olmadığımı belli edercesine oflayarak kafamı spor salonu taraflarına çevirdim. Birkaç kız aldıkları voleybol topuyla içeriden çıkıyor, merdivenlerde oturan tayfaya yolu kapattıkları için üstten üstten ters bakışlar atıyordu. Oturan çocuklara yöneldi gözlerim bu kez. Sonra onu gördüm. Lise hayatımın en belirsiz şeyiydi belki de. Derdinin ne olduğunu hiçbir zaman anlamadığım elemanın tekiydi. Birkaç kez ortak üyesi olduğumuz kulüp çalışmalarında konuşmuştuk. Konuşmak denir miydi emin de değilim doğrusu. Bir şeye karar verilecekse ortaya birbirinden zıt fikirler atar, sonra da kendimizinki kazansın diye uğraşırdık. Zannımca kimyamız pek uyuşmuyordu.

Kulüp içinde ne kadar laf dalaşına girip polemiğe yol açsak da okulun geri kalanında asla konuşmazdık. Düşman sayılmazdık fakat dost da değildik. Arkadaş olmak için ikimizin de bir çabası olmamıştı. Galiba o da anlaşamayacağımızı düşünüyordu. Buraya kadar her şeyi anlıyordum fakat beni gördüğü her yerde gözünü dikip bakmasına akıl sır erdiremiyordum. Koridorda, kantinde, bahçede hatta bazen okul yolunda bile varlığımı fark ettiği gibi bakışlarının hedefi oluyordum. Tabii ben de altta kalacak türden biri değildim. Gayet tabii karşılığını veriyor ve de göz göze olduğumuz her seferde bakışlarının nedenini çözmeye çalışıyordum. Yine de sabırsız bir insan olduğumdan, gözlerimizi ayırdığımda beni baştan aşağıya süzeceğinin bilinciyle, kafasını başka taraflara ilk çeviren de bendim.

Tüm bunlar bir kenara tam benim tipimdi it herif. Biraz olsun anlaşabilseydik bir adım atardım belki de. Sevgili olma gibi düşünceler geçmiyordu aklımdan, o taraklarda da bezim yoktu zaten. Amacım daha çok kanımızın kaynamasından ve gençlik ateşinin verdiği dürtülerden kaynaklanan eylemlerdi. Bazen, beni arlanmak nedir bilmeden dikizlemesinin nedenlerini aradığım zamanlar, onun da bu tür düşüncelerde olabileceği ihtimali geçiyordu aklımdan. Fakat sonra vazgeçiyordum, sebepsiz.

Ben bunları düşünüp kendisini süzerken bir çocuk önünde durdu. Bakış açım kapanınca sinirlendim biraz, izliyorduk sonuçta. Arkadaşı olduğunu düşündüğüm şahıs yüzüne doğru eğilip birkaç şey söyledikten sonra doğruldu ve etrafa hafiften göz gezdirdi. Sonra elini arkasına doğru götürüp sırtından kavradığı tişörtünü çıkardı bir çırpıda. Ben kaşlarımı çatıp anlamaz bakışlarla onları izlerken aynısını oturduğu yerden ayaklanıp benim eleman da yapınca şaşkınlıktan ağzım aralandı. Olmayan telekinezi gücümle aramızdaki çocuğu yerinden oynatmaya çalıştığım sırada benimki yerine geri oturdu ve elindeki tişörtü arkadaşına uzattı. Çocuk tişörtü alıp üzerine giydi, arkasını döndü ve çıkarttığı tişörtü vermeden hızla uzaklaşmaya başladı. Ben de bir şeyler görebilme umuduyla gözlerimi hevesle benimkine çevirdim.

Bi' Sıkıntı Var (Lan)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin