son feci bisiklet-zaman yok
Açıkçası bazı zamanlar ballı bi' herif olduğumu düşünmüyor değildim. Bugün de o zamanlardan biriydi. Aklımdan geçirdiğim mahremiyet yoksunu düşüncelerin çok geçmeden, biraz garip bir şekilde olsa da, teklifini almıştım en nihayetinde. Aldığım teklif sonucu laçka olan beynimin uzun bir süre düşünebildiği tek şey de ballının önde gideni olduğumdu zaten. Sonrasında biraz kendime gelmiş, tonlamasını tarif edemeyeceğim bir "Ne?" çıkarıvermiştim güzel ağzımdan. Karşımdaki arsız da ciddi olduğuna dair birkaç şey zırvalamıştı. Bu sırada ben, henüz sindiremediğim öğlenki tostumun üzerine bir de bu şok dalgasını yediğimden daha fazla konuşmamış ve ağzının torba olmadığı her halinden belli olan elemanı izlemeye devam etmiştim. Tepkisizliğimden dolayı kabul etmeyeceğimi düşünmüş olacak ki biraz yüzü düşmüştü.
"Düşünebilirsin." demişti durgun bir ifadeyle. "Geleceksen adresi mesaj atarım. Sevişmek şart değil, taşağına dedim biraz da. Takılırız." diye de ekleyip birdenbire toz olmuştu karşımdan.
Düşünmemiştim.
Ben de hiçbir şey olmamış gibi arka bahçeyi terk edip hala bıraktığım yerde oturan arkadaşlarımın arasına ilişmiştim. Gözlerim bahçede onu aramıştı fakat bulamamıştım. Niye aradığımı da bilmiyordum, neden düşünmediğimi de.
"Hayırdır lan? Ne işi varmış bu herifin seninle?"
Sağımdan gelen sesle yüzümü arkadaşlarıma çevirmiş, hepsinin sorgulayıcı bakışlarıyla karşı karşıya kalmıştım. Haklı bulmadığımı da söyleyemezdim. Onlar haricinde kimseyle doğru düzgün konuşmadığımdan dolayı elemanın biri kolumdan tutup okulun arkasına çekiştirince meraklanmışlardı.
"Geçen kulüpte tartışma çıkmıştı, bugün son gün diye tatlıya bağlamak istemiş. Konuştuk hallettik."
"Adam olsun."
Arkama yaslanıp gerinirken sırıttım. Yemişti enayiler. Aslına bakarsanız çok da yalan sayılmazdı. Evet, kulüpte tartışma çıkmıştı ve evet, az önce konuşmuştuk. Bir şeyleri tatlıya bağlayıp halletme konusu da henüz belirsiz olsa da gerçekleşebilirdi. Zannımca hala dürüst biri sayılırdım.
Arsızla olan münasebetsiz muhabbetimiz haricinde oldukça sıradan geçen birkaç saatin ardından okuldan çıkmış, ev yoluna koyulmuştum. Değişik hissediyordum.
O an ben sinirliyken söylediği cümleler şimdi beni sağlı sollu tokatlıyordu. Aklımda dönüp dururken arada mideme uğruyordu. Kusmak mı istiyordum yoksa doyasıya yemek mi, çözemiyordum. Harbiden değişik hissediyordum. Oturup ağlasam mı yoksa karşıdaki veletlerle bayılana kadar top mu oynasam, karar veremiyordum.Heyecanlanmıştım.
Evet, kesinlikle haddinden fazla heyecanlıydım. Şayet hiçbir zaman kalbimin böylesine attığına şahit olmamıştım. Neyeydi şimdi bu aşırılık? Kimeydi? O kimdi, ben kimdim de hem içim kocaman olmuş hem de daraltmıştı beni? Sağımda kök salmış ağaçtaki dalından ayrılıp rüzgarda savrulan çiçek yaprağı mıydım? Yoksa bir başka ağacın beyaz tatlı dutlarıydım da sayısızca düşüp ezilmiş miydim? İkisi beraberdim muhtemelen. Ondandır ki hem böylesine özgür hem de sıkışmış hissediyordum. Hem uçuyor hem sürünüyordum. Fakat elbette kötü bir sıkışma, kötü bir sürünme değildi bu. İnsanlığımdan sahip olduğum duygularımın sonucuydu. Heyecan denen o tarifsiz duygu; tüm bedenimde öyle bir kol geziyordu ki her zerrem kendini şaşırmış, bir öyle bir böyle davranıyordu. Güzeldi aslına bakarsanız. Dümdüz yaşamaktansa böylesine dalgalanmak iyiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bi' Sıkıntı Var (Lan)
Nouvelles"Korkma sarmayacağım belini." •Son Feci Bisiklet'in "Sıkıntı Var" adlı şarkısından esinlenilmiştir.