Günlerden bir gün, azıyla çoğuyla ,varıyla yoğuyla çoğu zaman vurduğuyla geçinip giden bir avcı yaşarmış. Kıt kanaat geçip giden hayatına rağmen cömertliğinden bir şey kaybetmezmiş avcı. Yan kulübesinde eşini yıllar öncesinde kaybeden yaşlı bir teyzeye bakarmış ara sıra. Avı bereketli geçti mi doldururmuş teyzenin evini. Hiç bir şey bulamazsa da teyze ikram edermiş ona bir tas çorba. Teyzenin kapısını çalmaktan utanmazmış avcı. Bir nevi annesi görürmüş onu. Günler yaşlı teyzeden her zamankinden çok şey alıp götürmeye başladığı vakit teyze avcıyı yanına çağırmış. Mirasını bırakabileceği tek kişi o sayılırmış. Ona eski bir sandıktan bir yay ve ok vermiş. Yayın normal bir yaydan farkı yokmuş ama ok hayatında daha önce gördüğü hiçbir şeye benzemiyormuş. Ucunda metal değil rengarenk keskin bir taş varmış , okun kanatçıkları daha önce hiçbir kuşta görmediği kadar güzellikte kırmızı ve sarı tondan oluşan tüyler imiş. Okun gövdesinde değişik desenler işlenmiş bilinmeyen bir dilde bazı şeyler yazılmış. Tüm bu parçalar ise birbirine ip kadar ince sarmaşıklarla bağlanmış. Teyze çıkarıp bunu avcıya vermiş ve eklemiş;Bu fakirin hayattaki tek mirası budur ama bu fakirin sahip olduğu şey diğer hiçbir zenginden bulunmayacak kadar değerlidir. Avcı merakla sormuş bu ok neyi vurmak içindir diye. Teyze bununla ceylan avlarsın demiş.Bu avcıya çok saçma gelmiş. Civarda ceylanların gezindiği tek bir orman varmış fakat orası da lanetliymiş. Bölgede ceylan avlamaya kalkanların sonunu bilen halk böyle bir şey cür'et bile etmez şakalarına dahi işlenmezmiş. Halkın arasında, orada koşan ceylanların aslında güzelliği dillere destan olan peri kızları olduğu söylenirmiş. O ormana gidip geri gelebilen sadece teyzenin kocası olmuş. Fakat oda kısa süre sonra delirmiş ve tekrar ormana dönmüş. O gün bu gündür ondan da haber alınamamış. Bu okta ona aitmiş. Avcı oku aldıktan kırk gün sonra teyze vefat etmiş. Avcı teyzeyi son yolculuğuna uğurlayıp görevini yerine getirdikten sonra düşünmeye başlamış. Akıl karı iş değilmiş o ormana gitmek. Fakat oku gördüğü ilk an onun insanlara ait olmadığını anlamış. Bu olsa olsa ya cin ya peri işi olabilirmiş. Ormana gidecekken teyzenin vefat etmeden önceki son sözleri aklına gelmiş. Eğer o ormana ceylan için gideceksen okunu ve yayını alarak gir fakat daha büyük bir ödül istersen o vakit sadece okunu yanına alıp git. Avcı vuracağı bir ceylanın buradaki bir zengin sofrasına en az kırk altına satılacağını düşünmüş. Fakat teyzenin son nasihatini hatırlayıp sadece okunu alıp yola koyulmuş. Az gitmiş uz gitmiş kimsenin görmediği, görüp anlatacak kadar yaşamadığı o ormana gelmiş. Etrafta gördüğü tavşanlar kendi avladıklarının en az iki misli imiş. Enva i çeşit kuşlar etrafta uçuşur hiç kaçmazmış. Avcı burası bir cennet diye düşünmüş. Sonra teyzeye hayıflanmaya başlamış. Yayı olmadan bunların hangisini avlaya bilirmiş ki?Daha sonra bir ceylan sürüsü görmüş küçük bir su birikintisinin yanında. Avcının elindeki oku gören ceylanların hepsi bir tarafa dağılmış. Fakat aralarından bir tanesi avcıyla göz göze geldiklerinde iki adım gerilemiş korkusundan, fakat kaçmamışta. Avcı elindeki oku sırtındaki torbaya koyup ceylana yaklaşmış. Kaçmasından diye de onu incitmeyeceğini söyleyip şirinliğini ve güzelliğini övmüş. Tam ceylanı seveceği sırada ceylanın başı bembeyaz bir çehreye vücudu ise genç bir kızın vücuduna bürünmüş. Az önceki ceylan ne güzelliğinden ne de şirinliğinden hiçbir şey kaybetmemiş. Sadece güzelliği bir kızın vücudunda aksetmiş. Avcı gördüğü manzaradan bir o kadar korkup bir o kadar hayran kalmış. Karşısında on yedisini geçmeyecek yaşta dalga dalga saçları ,masmavi gözleri olan ipeksi tenli bir kız bulmuş. Ormanda gördüğü tüm yaban meyvelerinden daha kırmızı dudakları , incecik kaşları ve tüm o yüzüne oranıyla fındık gibi burnu ile karşısında tam bir sanat eseri duruyormuş. Avcı şaşkınlıkla sormuş cin misin peri misin ? diye. Gülümseyen kız burada ne aradığına göre değişir demiş gülümseyerek. Yoksa buraya ceylan avlamaya mı geldin avcı?Sen hiç buraya
gelenlerin akıbetinin ne olduğunu duymadın mı? Avcı korkusunu atmış ama hayranlığını hala yenememiş bir şekilde cevap vermiş. Ne ceylan isterim ben ne de tavşan ben burada bu okun hakkını ararım deyip okunu göstermiş ona. Kız uzanıp usulca elindeki oku almış bu okun hakkı bir can almaktır demiş. Buradaki perilerden birini öldürmeye yarar bu ok ya da bağışlamaya. Sen hangisini seçtin avcı? demiş. Dikkatli düşün söylediğin yalan canına mal olur. Doğruyu söylesen bile kanıtlayamazsan senin de sonun buraya gelen avcılarla aynı olur demiş. Bağışlamayı demiş avcı. Eğer can almaya gelseydim yanımda yayımı da getirirdim demiş. Peri ona gülümsemiş. Akıllı adammışsın avcı şimdi buraya ne için geldiysen onu alabilirsin demiş. Avcı ne düşündüyse aklından uçup gitmiş hala perinin dudaklarından dökülecek kelimeleri beklermiş şaşkın şaşkın. Biran aklına gelen diline gelmiş seni isterim demiş. Peri yaklaşıp avcının yanağını okşamış. Bu oku bulman sana bir perinin canını almaya yada bağışlamaya hak verir ona sahip olmayı değil avcı. Senin istediğin çok büyük bir sınavdır. Niceleri gider fakat dönemez. Sen elindeki ile yetin deyip okunu vermiş. Bu yanında oldukça hiçbir peri yanına yanaşmaz sende istediğin hayvanı avlarsın ceylanlar hariç. Avcı bileğinden yakalamış periyi avucuna bırakmış oku. Ben göreceğimi gördüm bulacağımı buldum. Seni gördükten sonra ne vurduğum avı yiyecek mecalim ne onu satacak aklım olmaz. Ne bu kimsenin giremediği ormanda korkusuzca gezmek isterim ne de yaşamak saraylarda. Neyse sınavı ,neyse bedeli hazırım ben ödemeye. Peri oku alıp madem bu kadar cesursun avcı dolunay gecesinde tekrar gel bu ormana. Bu ormanda çok güçlü bir ayı yaşar eğer onu çıplak elle öldürürsen burada istediğin kadar benle kalabilirsin deyip göndermiş avcıyı. Avcı evine dönerken bir aralık düşünmüş. Hayatında çıplak el değil okuyla bir ayıyı öldürmüşlüğü bile yokmuş. Ama bunu çokta kafaya takmamış. O güzelliği bir kere daha görmek için canını bile verirmiş. Dolunaya kadar üç gün üç gece hiç uyuyamamış ne de ağzına bir şey sürmüş avcı. Yatağında oturur ormanda gördüğü periyi düşler dururmuş. Dolunay gecesi ormana doğru yol almış. Onla ilk karşılaştığı yerde beklemeye başlamış. Çalılıkların arasından ayın yüzüne ayrı bir güzellik kattığı periyi görmüş. Peri gülümseyip gelmişsin avcı demiş. Hala bir şansın var. Var git evine daha gençsin hem bu ayı senin en az üç mislin demiş. Avcı ağlamaya başlamış. Ne oldu avcı ayıdan mı korktun diye sormuş peri. Avcı gözünün yaşını silmiş ne korkusu demiş sevdiğim peri benim ölüm korkumu ona olan sevgimden üstün sanır ona ağlarım demiş. Peri madem öyle kanıtla avcı demiş. Bu yolun sonunda kocaman bir mağara göreceksin ayı orada yaşar demiş. Avcı ucunda ölmek var, bari bir kere elinden tutayım deyip ellerini ellerinin içine almış. Sonra mağaraya doğru yola koyulmuş. Mağara içeri sızan ay ışığı dışında kap karanlıkmış. İçeri kendini attığında uyuduğunu sandığı ayıyı tüm heybetiyle karşısında görünce ilk bir afallamış. Sonra mağaraya ne için geldiğini düşünüp üzerine atılmış. Ayı daha avcının ilk hareketinde ona bir pençe vurup mağaranın girişine kadar yuvarlamış. Avcının göğsü baştan aşağı ayının pençesiyle kana bulanmış. Avcı uzun bir çabadan sonra kendinde ayağa kalkacak gücü bulmuş ve tekrar üzerine yürümüş. Ayı ilkinden daha zayıf ama onu yere yıkacak kadar sert bir şekilde ikinci kez pençesini geçirince avcı ayının ayaklarının dibine yığılmış. Avcı son çabasıyla sürünerek mağaradan kaçmayı değil ayının ayağına ulaşmayı seçmiş. Artık ona vuracak gücü bile kalmamış sadece ayının bir ayağını yakalamış şekilde ölmeyi beklemiş..Karıncada ateşi taşıdığı suyla söndüremezmiş ya en azından tarafını belli edermiş. Avcıda en azından peri ölüsünü bulduğunda onun sevgisinin gerçek olduğunu görsün dilemiş. Gözleri karanlığa dalıp gideceği anda mağaranın içini dolunay dışında bir ışık parlatmış. Ayaklarının dibine yığıldığı ayı aşık olduğu periye dönüşmüş. Avcı yedi gün derin uykuya yatmış. Yedinci günün sabahında uyandığında peri kızının dizinde bulmuş başını. Niye öldürmedin beni, sınavı geçemedim ben demiş avcı. Peri gülümseyip okşamış alnını. Sınavı geçtin Avcı. Hiçbir insanoğlu böyle bir ayıyı çıplak elle öldüremez. Aşığın ne yapabildiği değil aşkı için nereye kadar gidebildiğidir önemli olan!