Yine Yanımdaydı iste. Cıvıl cıvıl bir güne hazırdık artık. Erkenden aldım onu evinden. İlk işimiz kahvaltı yapmaktı tabi. Boğazın en güzel manzaralı yerine oturduk, İstanbul'un güzelliğine bir başja güzellik katıyordu adeta.Gel gelelim bizim kahvaltımıza. Eh zengin aile çocugu değiliz. Öyle Lüks bir lokantada kahvaltı yapacak halimiz yoktu. Geldik bizim Necdet abinin yanına. Her sabah sıcacık simitleriyle gelirdi buraya. Boğazın en güzel yerinin sahibi işte ta'kendisiydi. Bir güzel kahvaltı yaptık. Tıka basa yedik. En çok da o yemişti. O kadar güzeldi ki onu izlerken kahvaltıyı unutmuştum bile. O da bunun farkındaydı. Kendi elleri ile yedirdi beni. Aç kalmamı istemedi haliyle. Nede olsa uzun bir gün bizi bekliyordu. Çayımızında dibini gördükten sonra kalktık oradan. Daha gidilecek çok yer vardı. Havada pek bizden yana değildi. Belki de sahil kenarı diye bu kadar soğuktu ama bu güzel günümüzün hiç de kötü geçnesini istemiyordum. İlk işimiz Gülhane'ye gitmek oldu. Orayı çok seviyordum. Sabahları bir hayli sessiz ve yanlız oluyordu. Yanlız kalmasına gönlüm pek el vermiyordu. Hemen gittik oturduk bir yere. Zaten her yer bombostu. Uzun zamandır yanlız kalamıyorduk. Ne kadar özlemişim ama onu. Oturdukdan sonra uzun uzun baktık birbirimize. Yüz hatlarını bile ezberlemistim neredeyse. Sadece izledim onu. Tek kelime dahi etmeden izledim. Sessizliğini dinledim. Hiç bırakmıuacak gibi tutuyordum elini. Hiç de bırakmaya niyetim yoktu zaten. Bakmaya kıyamıyordum ona. Bu şekilde oturduk. Kaç saat geçti en ufak bir fikrimiz bile yoktu. Sonra Gülhane'nin artık yanlız olmadıgını ve etrafta yürüyen insanlar oldugunu farkettik. İkimizde sevmezdik kalabalığı. Kısa bir süre daha oturdukdan sonra kalktık. Hava da iyiden iyiye soğumaya başlamıştı. Çıkartım ceketimi vermek istemiştim ama almadı. Üşümemi bile istemiyordu. Tam Gülhane'den ayrılacaktık ki bir anda yağmur başladı. Yağacağı da belliydi aslında. Hemen gidip bir yere sığındık. Ufak bir kafeydi. İçecek bir şeyler varmı diye sorduğumuz da sadecenargile yaptıklarını öğrendik. Burda meşhurdur nargile. Tabiki oturup içmedik. Oradakilerden izin alıp yağmurun dinmesini bekledik sadece. Aradan baya zaman geçmişti. Yağmur dinecek gibi değildi. Bi an göz göze geldik ve aklımızdan geçenleri okurcasına birbirimizi onayladık. Ve aniden bardakdan boşalırcasına yağan yağmurun altına daldık. Deliler gibi koşuyorduk.Sırılsıklam olmuştuk. Ama ikimizde bundan şikayetçi değildik. Şu anın bitmesini hiç istemiyordum. Ama bi anda, aniden her yer karardı. Sanki güneş gözümüm içinde parlıyor gibiydi. Bi anda etrafta Teoman'ın Kız kulesi adlı şarkısı çalıyordu. Ne olduğunu bile anlamadan yuvarlanıp düştüm yatağımdan. İnanılıcak gibi değildi. Meğer her şer birer rüyaymış. Teoman ısrarla beni uyandırmak için devam ediyordu şarkıya.Gerçek olamayacak kadar güzel ve bir o kadar da imkansız bir rüyadan uyanmıştım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Impossible.
RomanceKimilerine Göre Ask, Sadece Üç Harfden Olusan Ufacık Bir Hece.