T5

97 13 0
                                    

Sacred prayer, and we'd swear to remember it all top well |

"Ölüm meleği garantisini mi imzaladın? Jungkookla."

"Evet hanımefendi." Direktör bundan endişelenmişti. Ölüm meleği garantisi şirket dışıydı yani kendisi bile feshedemezdi.

Akşam geç saatlere gelirken odasında Jimin'e endişelerini anlattı.

"Jimin, tatlım bu pek iyi bir fikir olmamış." Jimin de bunun farkındaydı. Yarım saat boyunca direktör ile ne olması gerektiğini konuştu. Direktörün sözlerini dinledi. Ne olursa olsun o kadını kurtardığı için mutluydu.

"Anlaşmaya göre 2 saat sonra ruhu alması gerekiyordu. Gelmedi." Direktör bunu biliyordu. Jungkook revirde siyah damarları için tedavi görüyordu. Tedavi yöntemlerini deniyorlardı.

"Kendisi revirde malum durumdan dolayı. Belki uğrarsın." Kafasını sallayarak ayaklanmıştı. Oldukça sorunlu geçmişti günü. Fakat kardeşini kurtarmıştı ve ruhu geri getirmişti.

Adımları revirden içeri girerken sedyede uzanan bedeni gördü. Göğsünde damarların üstünde teker teker iğneler vardı ve gözleri kapalıydı.

"Bay Park bir sorun mu var?" Gelen hemşire onu kendine getirirken bunu yapmak zorunda hissetti. Kendisi yüzünden acı çekiyordu. Aralarında hiçbir şey kalmasa da hala acı çekiyordu.

"İğneleri çıkartın ve dışarı çıkın."

"Bay Park bunu yapamayız tedavinin ortasındayız."

"İşe yarıyor mu peki? Görmüyor musun acı çekiyor çıkart ve çık." Hemşire yükselen sesi yüzünden başını eğmiş ve iğneleri dikkatlice çıkartmıştı. Son kez pembe saçlı olanın yeşil gözlerne baksa da hala kararında emin olduğunu anlayarak dışarı çıktı.

Jimin buz mavisi paltosunu çıkartırken yandaki sandalyeye oturdu. Gözler kapalı bedenin kendini sıkmasından canının acıdığı belliydi.

Bir eli çıplak göğsüne giderken diğer eli boynuna gitti. Yüzünün yumuşadığını gördü ilk önce sonra elinin üstüne bir el gitti ve kalbine daha çok bastırdı onu.

Çatallı sesiyle gözler kapalı sordu.

"Bana yardım mı ediyorsun?" Ona yardım mı ediyordu? Evet, ne kadar yorgun hissetse de gecenin bir saati onunla buradaydı. Elleri teninde geziniyordu. Fakat damarlar gitmiyordu. Sadece acı gidiyordu.

Birkaç saat orada kaldı. Acısını dindirdi. Ardından hiç var olmamış gibi çıkıp gitti.

//

Siyah topuklu botları koridorda ses çıkarırken direktörün odasından çıkıyordu. İleride dün gece yanına olduğu adamı görünce başını eğdi.

Son zamanlarda yanından geçerken hep böyle yapardı. Tam onu geçmişken adını duydu.

"Jimin? Hayır. Ekip lideri Park olmalıydı değil mi?" Gözleri eski haline dönen adama giderken dudaklarını birbirine bastırdı. Yüzünde duygu barındırmayan adamın yüzüne böyle bakamazdı.

"Bundan sonra intihar vakalarına eşlik etmediğim sürece karşılaşmayalım." Bu üstünden aldığı bir emir değildi. Bu uzak dur uyarısıydı. Ve o bunca yıl uygulamışken şimdi zor gelmeyeceğini biliyordu.

TomorrowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin