Sana sonsuz sevgimi bile bahşedememişken gitmemeni beklemek vicdansızlık ve bencillik olurdu. Gitme demedim ama gitmeni de beklemedim ki.
Binlerce anımız oldu hafızamdan silinmeye çalışan. Gülüşlerin her seferinde kaçındı anılarımda hep kötüler bekçilik etti. İzin veremem sadece kötü anıların kalışına, biz bu değildik.
Ne çok sevgi dolu kucaklaşmalarımız vardı, gülüşlerin eksik olmadığı. Uzaklaşmazdık ki birbirimizden ayrılamazdı kalplerimiz. Hep gülümserdin bana dayanamazdım pembe yanaklarına, öpmeden duramazdım. Kıkırtıların -ki şimdi hiç yoklar- eksik olmazdı kulaklarımdan.
İlk buluşmamızdaki lunapark anılarımız hiç gözümün önünden gitmez, yanakların kadar pembe pamuk şekerini yerken gözlerindeki ışıltı kadar parlak gökyüzünün altında ilk defa elini tutmuştum. Dönme dolaba bile zar zor binmiştik, hiç bizlik değildi.
Sevgili olmadan önceki tüm kütüphane buluşmalarımız, rafların arasında gözlerimiz birbirine değse bile anında utanıp kızarmamız.. biz nasıl parçalandık ki?
Sevgili olduğumuz an.. hayatımın en güzel anlarının miladıydı, sendin. Hiçbir zaman unutmadım ki ben seni? Tek pişmanlığım da unutturmaya çalışman oldu zaten. Sen bu değilsin.
İlk öpücüğümüzü paylaştığımız o sakin ve huzurlu anımız.. iki melodi en fazla bu kadar uyumlu ve mükemmel olabilirdi zaten. İlk aşkım, ilk sevgilim, ilk huzur kokan evim.
Geç kalmış gibi hissetmekten kendimi alıkoyamıyorum, bazı şeyler çoktan bitti ve yok olmanın eşiğinde ama sindiremiyorum. Ben silemem ki seni.
Yılları hiç saymadım ben, sen sonsuzdun benim için. Kaç yıl çıktığımızı sorsalar sonsuz derdim, başlangıcım olan biri aynı zamanda sonumsa sonsuzum olmaz mı? Sen bu hikayenin her zaman karakteri, ben de sadece bir duygusuydum. Sen yoksan ben yokum.
Yavaş yavaş parçalandığımız dakikalarda ben yoktum, var olamazdım. Karşıma geçip o konuşmayı yaptığında ben yoktum. Dediklerini hiç duymadım gözlerinde kaybolmakla meşgulken, gidişinden anladım. Bir daha gelmeyeceğinden emindi adımların. Kalbimden yavaş yavaş gitmeye çalışıyordun, kalbim sendin yaşayamazdım ki.
Asla saymadığım ama senin gözlerini aradığım günlerdi, acılar yavaş yavaş tırmanıyordu. 'bırak, gitsin' dediler. O çok sevdiğin uzamış saçlarımı kestiler önce. Sonra tüm okşadığın sarı tutamları siyah ettiler. İzin veremezdim ama savaşamayacak kadar sensizlikte kalmıştım.
Yavaşça ben olmaktan çıkıyordum, sen yanındaki o çocukla gülerken. Daha önce de görmüştüm öpmüştün onu, sıkıca elini tutmuştun. Gözlerimiz birleşmişti bir süre sonra, elini bırakmadın ve ona dönüp gülümsedin, sokağın sonunda kayboldunuz. Kendime acıdım sadece seninle huzur bulabildiğime. Sen başkasındaydın ben ise bana değen gözlerinde.
Binlerce anımızda süzülen milyonlarca kelime arasında o üç basit kelimeyi aradım bugün, yoklar. Bazı anılarımızı mı kaybediyorum yoksa hep böyle miydi bilemiyorum. Biz hiç var olduk mu sorguluyorum, bugün daha da karardı yıldızlı gökyüzün.
Gözlerin bile gözlerime değmiyor bu geçen aylarda, hiç var olmamışçasına yoksun. Neredesin diye çok aradım ve buldum. Ayrı olduğumuz günleri de saymadım çünkü ben senden hiç ayrılamadım. Hazırlık yapıyormuşsun, benim yok oluşuma.
Düğün gününe bir hafta bile kalmamışken ben biraz daha ruhumla beraber zayıflıyordum bu gerçeklikten. Artık saçlarım siyah bile değildi, soluktu. Sensizlik zehri etkisini en çok şimdi gösteriyordu. Gözlerim kahverengisinden yok olmuştu, yavaş yavaş her şeyimle soldum. Eserini bitirip kenara asmış bir ressam gibisin, zamanı dolunca o tablo tozlu odalara hapsedilmeyi beklemişti. Yok oluşuma hazırlıklar tamamlandı.
Bugün düğün günündü, seni görmek istedim. Son kez gözlerine bakmama izin ver istedim. Beyazlar içindeki bu melek halinle ilk ve son kez karşılaşmak istedim. Sen heyecanla imza atmayı beklerken ben kalbimdeki kalmayan kırıklara ağlamayın demeyi görev bilmiştim.
Salona girdiğimde beni fark ettin, gözlerinin ışığı beni görünce solmuştu, anlam veremiyorum. Seni görmenin son demlerini içtiğimi bilerek yavaşça yaklaştım sana. Düğününü kutladım ve elini sıktım yavaşça bu son temasımızdı, izin vermezdin sarılmamıza biliyorum. Düşmüş suratınla bana bakıyordun, kulağına eğildim ve sadece "Seni Seviyorum" diyebildim.
Daha fazla izlemedim düğününü, ilk defa gülüşün acı verdi. Zamanım tükeniyordu biliyorum. Son bir kez dönüp baktım sana, yıldızlarla bezenmiş gözlerine, özenle yapılmış saçlarına. Beyazlar içindeki sen ama asla yanında yürüyemeyecek olan ben. -Elveda-
Hayatıma dair son birkaç satırım kaldı, onların da sana ait olduğunu bildiğim birkaç kesik nefesimle. Sona yaklaşan gözlerim yine seni arıyordu, ilk günlerdeki kaçamak bakışlarımız bunları bilse senden kaçar mıydı hiç? Son sözlere gelmişti sıra,
Sonsuzluğun Olmayan Sonuna:
İlk kez seni gördüğüm gün başladı hayatım
Öncesinin hiç var olmadığı bir gerçekti.
Kaybolmaya yüz tutmuş birkaç anıdan ibaretim senin için
Sen ise benim sonsuz aşk bahçemin tek çiçeği~~
Gözlerinde gördüğüm yıldızlar hiç bana parladı mı
Bilmiyorum
Sen ve ben hiç biz olduk mu
Bilmiyorum
Sen hep var oldun ama ben hiç yoktum ki~~
Hayatıma dair kalan son birkaç anı da senin
Sana var oldum ben
Senin bana sonsuzluğunun yanında sana olan kısa varlığımla
Bu sonsuzluktaki her şeyim oldun
En çok sen oldun~~
Kalmayan kelimelerle yaşayamıyorum şimdi
Bitmiş dedikleri ama hiç başlamamış olan o şey
Bugün gömülüyor sonsuzluğuna
Dökmeyeceğinden emin olduğum gözyaşlarınla bir saniye de olsa akmak isterdim kalbine
-Elveda- olmayan sonum ve başlamamış başlangıcım-Lee Minho'dan Han Jisung'a
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adrenaline (Minsung)
FanfictionTw // int1h4r, ayrılık -yalnızca minicik geçse bile etkilenecekseniz okumayın~ Dökmeyeceğinden emin olduğum gözyaşlarınla bir saniye de olsa akmak isterdim kalbine Elveda, olmayan sonum ve başlamamış başlangıcım Minsung ~(Angst)~