Ceza

32 4 0
                                    

Başlama Tarihi
18.06.2022
11.24

*******

       Ertesi gece Harry, Ron, Hermione, ben ve Draco, Bay Filch tarafından Hagrid'in kulübesine götürüldük. Bu adamın cidden dişlerini temizlemesi gerekiyor. İğrenç kokuyor.

       "Ne yazık ki eski cezaların kaldırılmasına izin verdiler. Cezanız zindanlarda parmaklarınızdan asılmak olurdu... Tanrım, çığlıkları özlüyorum." dedi Filtch. Draco yutkundu ve Hermione hızlandı. "Bu gece cezanız Hagrid'le olacak. Karanlık ormanın içinde yapması gereken küçük bir işi var."

       Hagrid bir yaylı tüfek ile göründü. Burnunu çekiyordu. "Bunun için çok üzgünüm, Hagrid. Aman Tanrım, adamım, hâlâ o lanet ejderha hakkında konuşmuyorsun, değil mi?" dedi Filtch.

       Hagrid burnunu çekip iç çekti, "Norbert gitti. Dumbledore onu bir kolonide yaşaması için Romanya'ya gönderdi." Hagrid'in yanına gidip ona sarıldım. Birine ihtiyacı varmış gibi görünüyordu.

       Hagrid'i daha iyi hissettirmeye çalışarak, "Eh, bu iyi, değil mi? Kendi türünden biriyle birlikte olacak." dedim. "Evet, ama ya Romanya'yı sevmezse? Ya diğer ejderhalar ona kötü davranırsa? Sonuçta o daha bir bebek."

       "Tanrı aşkına, topla kendini adamım. Sonuçta ormana giriyorsun. Aklını başına topla." "Beş saniyeliğine çeneni kapatıp kendisini toparlamasına izin verir misin? Onun hakkında konuşmaya devam ederek onu kötüleştiriyorsun." dedim.

       Harry, Ron ve Hermione bana şokla baktılar çünkü bunu bir öğretmene söyledim. Filtch sadece gözlerini devirdi. Draco korkmuş bir sesle konuşmaya başladı. Ödlek. "Orman mı? Şaka sanmıştım! İçeri giremeyiz. Öğrencilere yasak. Ve orada..." durakladı. Bir uluma duydu. "..kurt adamlar var!"

       "Belki de seni yerler. UuUuUUu. Çok korkutucu." dedim gözlerimi devirirken. Filtch, "Bu ağaçlarda kurt adamlardan daha fazlası var, evlat. Bundan emin olabilirsin." dedi. Draco korkmuş görünüyordu. "İyi geceler." Filtch kaleye geri dönmek için ayrıldı.

       "Tamam. Gidelim." dedi Hagrid. Yasak Orman'da hepimiz bir ağaca giden yolda yürüyorduk. Hagrid durdu, eğildi ve parmaklarını gümüş bir su birikintisine daldırdı. Parmaklarını çekip birbirine sürttü. Parmaklarına gümüş bir iz bulaştı. "Hagrid, bu ne?" diye sordu Harry. "Ne için buradayız? Gördün mü? Bu-" Hagrid'in sözünü kestim." Bu bir tek boynuzlu at kanı!
Vay canına! Onlar hakkında bir şeyler okudum, her zaman neye benzediklerini görmek istemiştim."

       Hagrid tepkime kıkırdadı ve sonra tekrar ciddileşti. "Birkaç hafta önce ölü bir tane buldum. Şimdi, bu da bir şey tarafından çok kötü yaralanmış. Yani, kötü canavarı bulmak bizim işimiz. Ron, Hermione, siz benimle gelin." "Tamam," dedi Ron. "Hailey ve Harry, Malfoy ile gideceksiniz." Draco yüzünü buruşturdu ve ben ve Harry başlarımızı salladık. "Tamam. O zaman Fang'i alıyorum!" dedi Draco. Gözlerimi devirdim.

       "İyi. Bil diye söylüyorum, o kahrolası bir korkak." Ben, Harry ve Draco, Fang'ın önderliğinde ormanın bir bölümünde yürüyorduk, Draco'nun elinde bir lamba vardı. "Babam bunu duyana kadar bekle. Bunlar hademe zımbırtıları." "Bilmeseydim Draco, korktuğunu söylerdim." dedim. "Evet." dedi Harry. "Korktunuz mu, Potter'lar?!" diye alay etti ama
aniden bir uluma duyuldu. "Duydun mu? Haydi Fang. Korkutucu."

       Yürürken etrafa bakınıyordum. Ormanda bana ve Harry'e bakan iki geyik gördüm ve bize doğru yürümeye başladılar. (Y/N: Hehe, başka bir ipucu.) Bu ormanda bu kadar masum bir şeyin olması garip görünüyordu. Ayrıca, tek boynuzlu atlar vardı. Sonunda ikisi de Draco'yu tamamen görmezden gelerek bana ve Harry'ye ulaştılar. Ben ve Harry onları okşadık.

       Tuhaf, geyikler insanların yanında asla böyle değillerdir. Onlara gülümseyip gözlerinin içine baktım. Yemin ederim geyiklerden biri benim animagus formuma benziyordu, diğeri de ben ve Harry ile aynı göz rengine sahipti. "Harry, bunun gözlerinin rengine bak." "Tuhaf, tıpkı bizimkilere benziyorlar. Hadi, devam etmeliyiz." Harry beni çekerken, kaçan geyiklere el salladım. Ben, Harry ve Draco, her yerinde boğumlu kökleri olan düz bir zemine yaklaştık. Fang durdu, sonra hırladı.

       "Ne var Fang?" diye sordum. İleride pelerinli bir şey ölü bir tek boynuzlu atın üzerine çömelmiş, yarasından kanını içiyordu. Başını kaldırdı, ağzından gümüş kan damlıyordu. Ben ve Harry nefes nefese kaldık ve acıyla yaralarımıza dokunduk. Draco saf bir korkuyla çığlık attı ve Fang ile birlikte kaçtı. "YARDIM EDİN!!!!" Draco'nun kaçarken çığlık attığını duydum. Ödlek.

       Ben ve Harry, tek boynuzlu atın üzerinden kayan ve dimdik yükselen şeyin insafına kaldık. Geri çekilen Harry'e doğru ilerledi. "Harry, arkama geç!" dedim. Duydu ama ayağı takıldı. Geriye doğru süründü. Asamı uzattım ve bir nedenden dolayı o şey durdu ve korkmuş göründü. Garip.

       Aniden toynak sesleri duyuldu. Bir şey benim ve Harry'nin üzerimizden atladı ve pelerinli figürün yanına indi. Gümüş bir sentor. Havalı. Şaha kalktı ve pelerinli figür de geri çekildi, uçarak uzaklaştı.

       Ondan sonra sentor ben ve Harry ile konuşmaya başladı, "Hailey ve Harry Potter, gitmelisiniz. Burada birçok yaratık tarafından tanınıyorsunuz. Orman şu anda güvenli değil. Özellikle ikiniz için."  "Ama bizi kurtardığınız şey neydi? Ve neden Hailey'den korkmuş görünüyordu?" diye sordu Harry.

       "Canavarımsı bir yaratık. Bir tek boynuzlu atı öldürmek korkunç bir suçtur. Bir tek boynuzlu atın kanını içmek, ölümden bir santim uzakta olsanız bile sizi hayatta tutar. Ama korkunç bir bedelle. Öyle saf bir şeyi öldürürsün ki, kan dudaklarına değdiği an yarım bir hayatın olur. Lanetlenmiş bir hayat. Kız kardeşin çok güçlü, bu da birçok kötü şeyin ondan korkmasına neden oluyor, ama hepsinin değil." "Ama böyle bir hayatı kim seçer ki?" diye sordum. "Aklına kimse gelmiyor mu?" siye sordu sentor.

       "Tek boynuzlu atı öldüren şeyin... Kanını içen şeyin... Voldemort olduğunu mu söylemek istiyorsun?" diye sordu Harry. "Tam şuanda okulda ne saklı biliyor musunuz?" "Felsefe Taşı." dedik Harry ve ben. Fang aniden havladı ve Harry Hagrid, Hermione, Ron ve Draco'nun ortaya çıktığını görmek için yukarı baktı. Dönüp Harry'nin nerede olduğuna bakana kadar hâlâ sorular soran sentorla konuşuyordum. Hagrid yaylı tüfeğini hazırda bulundurdu ama sentoru görünce indirdi.

       "Harry! Hailey!" dedi Hermione heyecanla. "Merhaba Firenze. Görüyorum ki genç Potter'larımızla tanışmışsın. İyi misiniz çocuklar?" İkimiz de başımızı salladık.
"Harry ve Hailey, sizi burada bırakıyorum. Artık güvendesiniz. Harry, Hailey'e yakın dur, o seni koruyabilir. İyi şanslar." Ben ve Harry orada kafa karışıklığı içinde otururken, bu kadar güçlü bir şeyin benden korkmasına hâlâ şaşırırken gitti.

*******

Kelime Sayısı: 915

The Secret Twin [Türkçe Çeviri] // TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin