kevin'ın haftasonu bir şey dışında oldukça aynı geçmişti bu şeyde jacobla iki gün boyunca mesajlaşmalarıydı. tuhaf bir şekilde kevin bundan zevk alıyordu.bu sabah da birbirlerine günaydın mesajı atmışlardı, iki günden beri rutin olan bu mesajlar kevin'ı mutlu ediyordu, çok beklentiye girmek istemiyordu ama jacob resmen beklentiye girmemeyi imkansızlaştırıyordu.
kevin okula girdiğinde kendi arkadaşlarını aramaya koyuldu, genelde erken geldikleri için sınıfa çıkmadan önce hava da güzelleştiği için bahçede ders başlayana kadar oturuyolardı. kevin her zaman oturdukları yerde onları görünce adımlarını hızlandırdı.
sabahın bu saatinde bile enerjik olan arkadaşlarının arasına girdiğinde onların enerjisine ayak uydurdu. klasik haftasonun nasıl geçti konuşmalarını yapıyorlardı sanki iki gün boyunca hiç konuşmamış gibi.
kevin bahçeye bakarken diğer arkadaşlarından olan mark'ı gördü. mark lee kendisi gibi kanadalıydı ve geçtiğimiz yıllarda ondan hoşlanıyordu ama daha sonra ondan vazgeçmişti zaten mark şu an donghyuck denilen aşırı şirin bir çocuğa aşıktı. haftasonu onu açılacağını söylüyordu ve kevin sonucu ölesiye merak ediyordu. okuldaki biricik shiplerinden biriydi ikisi, bu yüzden mark diye bağırarak arkadaşının yanına gitti.
'lütfen sevgili olduğunuzu şöyle.'
'çok mu merak ediyorsun?'
'mark salak olduğunu biliyorum ama sabah sabah seninle hiç uğraşamam.'
'şöyle ki dediğin gibi gittim kapısına, ne kadar aşık olduğumdan bahsettim hatta kabul etmezse ağlayacağımı söyledim baya rezil anlar yaşandıktan sonra kabul etti.'
'tebrikler sonunda, eğer biraz daha bekleseydin senin yerine gidip ben söyleyecektim.'
'sen söylemiş olsaydın eminim daha az rezil olurdum.'
'biliyorum kanada.'
'teşekkürler yardımların için.'
'ne demek, sonra görüşürüz!'
ikili veda edip kendi yönlerine doğru gitmek için ayrıldılar. mark biricik yeni sevgilisi donghyuck'a giderken kevin da arkadaşlarının yanına gidiyordu.
tabii bu jacob'ı görmeden önceydi arkadaşlarının yanına gitmek yerine adımlarını jacob'ın yanına çevirdi. çocuğu gördüğü andan itibaren kendini iyi hissetmeye başlamıştı bile.
'günaydın.'
"günaydın."
'nasılsın, iyi uyudun mu?'
"iyiyim teşekkürler, iyi de uyudum sen iyi uyudun mu?"
'evet sabah seni göreceğim için çok iyi uyudum.'
jacob kevin'ın flörtöz konuşmasına alışık değildi, haftasonu konuştukları sırada da böyle anlar olmuştu. jacob daha yönelimini keni arkadaşları dışında kimseye söylemediği için genelde flört etmiyordu, bu onun için yeni bir şeydi.
"salaksın kevin."
'hoşuna gittiğini biliyorum, neden gitmiyormuş gibi sürat ifadesi yapıyorsun?'
kevin'ın gülüşünü duyduğunda başka yöne bakarak okul binasına doğru yürümeye başladı kevin da hemen yanından onu takip ediyordu.
"daha önemli işlerin yok mu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
he drives me crazy - moonbae
Fanfictiondünyada tek derdi olan sen değilsin jacob, insanların davranış şekillerinden nasıl olduklarını bilemezsin. › moonbae