01, bakışlar.

6 1 0
                                    

Aşk acımasızdı. Onunla beraberken de, ayrıyken de yalnızca canını acıtırdı. Kalbinin şuursuzca çırpındığına şahit olurdun, ellerin titrer zihnin tatlı bir uğultuyla uyuşur gibi olurdu. Ancak bu hoş esinti yalnızca kısa bir süre beklerdi. Sonrasında geçer gider, yerini fırtınalara bırakırdı.

Nefes aldığım her an, sevdiğim adamın hasretiyle kavrulurken ona kavuşacağım günlerin hayalini kurar, kolları arasında rüyalarıma onu da davet etmek isterdim. Zihnimde geçirdiğim günlere, kalbimin ona ait atışlarına inat, onun benim hakkımda arkadaştan öte hiçbir düşüncesi yoktu.

Uzaktan siyah saçlarını, parlak gözlerini izlerdim. Bir gün istediğim gibi saçlarını okşayabileceğimi umar, yumuşacık ellerinin tenimdeki dokunuşunu zihnime işlemeye çalışırdım. Benim sevdiğim adam hakkında hayallerim buna benzerdi, sevdiğim adamın hakkımdaki hayalleri ise bunların tam tersiydi.

Bir gün gönüllerimiz buluştu, ben böyle düşündüm, ve bir ilişki kurmaya karar verdik. Bakışlarıma karşılık alıyordum, saçını sevmeme izin veriyordu. Özgürce elini tutabiliyor, yine de az çok çekiniyordum.

Fısıldadığı güzel sözleri her an hatırlıyor, tebessümümü yüzümden silemiyordum. Duygulu gözlerimin ardında bana boş bakan gözleri görememiş olacağım ki, yalnızca söylediklerine inanmıştım.

Herkese söylediği sözleri kolayca sunmuştu bana. Onlarca farklı kalple kirlettiği hislerinin, benim saf sevgimi karartmasına izin vermişti.

Hala da bunun pişmanlığıyla kavruluyordum ya, nasıl inanmıştım ben sana?

"Sana bakıyor yine."
"Baksın, ne yapayım?"

Jimin, sıkıntıyla başını sallayıp elindeki kahveyi masaya bıraktı ve Taehyung'un üstünde olduğunu düşündüğüm bakışlarını bana indirdi.

"Ne kadar devam edeceksiniz böyle, koskoca okulda kovalamaca oynuyorsunuz. O kovalıyor, sen kaçıyorsun... Sizin yerinize ben yoruluyorum."

"Beni kandırmak yerine sevdiği kızla şansını deneyebilirdi. Beni kirletmesine gerek yoktu. Bir şekilde unutur ya da öylece bakardım. Şimdi tekrar bana ulaşmasına izin mi vereyim Jimin?"

Sıkıntıyla başını sallayıp dolu gözlerimden akan birkaç yaşı silmeye çalıştı. Üç hafta kadar olmuştu beni bırakalı, ancak ben bu gözyaşı sorununu hala aşamamıştım. Dersteyken, bir şeyler dinlerken, resim çizerken ya da daha kötüsü, herkesin içindeyken aniden aklımın bir köşesine ilişiyor, ben ağlayışlarımı durduramıyordum. Yakınımda olduğunda öylece bakıyor, gelecek gibi oluyor ancak arkasını dönüp uzaklaşmayı tercih ediyordu.

Ben hislerimi içimi dolup taşıracak, sığmayacak kadar büyütürken ona bir kısmını aktarmıştım. Bakışlarımdan rahatsız olmasın diye kendimi güzel yüzünü izlemekten alıkoyuyor, fazla konuşmamaya çalışıyordum. Temas etmeyi sevmiyor diye korkarak dokunuyor, ancak bazenleri dalıp gidiyordum. Onu sıkacak bir şey yapmamıştım, zorla benimle olmasını istememiştim. Duygularım onunla doluyken güçleniyordu, onsuzken yıpranmakla kalıyordu.

"Ağlama artık ne olursun Jeongguk, gözlerinde yaş kalmadı. Gözlerinin altı silinmekten kanayacak diye korkuyorum."

"Elimde olsa ağlar mıydım?"

"Sen yine ağlardın." Bıkmış bir nefes verdi ve fısıldadı ancak duyabilmiştim. "Yine ağlatmasına izin vermeyeceksin sanki."

"Jimin, bakar mısın?"

Yan masadan, Taehyung'un da oturduğu masaydı, seslenen Yoongi Hyung'a refleks olarak bakmıştım ancak O'na kayan gözlerim de tamamen isteğimin dışındaydı. Birkaç dakika dolu gözlerime dalgın dalgın baktı, sonrasında irisleri yüzümde dolaşmaya başladı. Berbat görünüyorum, diye geçirdim içimden, bakma böyle ne olursun.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 31 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

gel ya da git, taekook.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin