1. Bölüm

8.1K 429 179
                                    


Gün Gecenin Ardında kitabıyla tanışma mahiyetinde bir sunu,

Akrebin bir adım ilerleyişiyle yelkovanın on iki adım gezinişi eşittir ve bazısının cümlelerce konuşup durması da bazısının bir kelimesine denktir. Bir akrep kadar atik ve cesur değildim, tüm çemberi koşup durmaya nefesim yetmezdi ancak belki akrep kadar sabırlı olmayı öğrenebilirdim. Belki sarf edecek pek çok cümleye sahip değildim ancak belki de vaktini bekleyen bir kelimeyi ben dillendirecektim, tabii bunların tamamı varsayım hatta büsbütün hayal.

Taze demlenmiş incecik kahve çekirdeklerinden yayılan koku tüm dükkânı sıcacık sarmalarken kendime bir fincan kahve doldurdum ve pencerenin önündeki sandalyelerden birine oturup bulvarın ihtişamlı kış gününü seyre durdum. Geceden başlayan kar yağışıyla mevsime bir övgü mahiyetindeki bu bembeyaz sabahı günün ilk kahvesiyle karşılamak benim için sıradan ancak muazzam bir nimetti. Birkaç adım ötede dumanının incecik bir ip gibi salına salına içeri yayıldığı adaçayı tütsüsünün kavruk aromasını ve avuç içlerimi tatlı tatlı kavuran kahve fincanından yükselen taptaze rayihayı içime çekerken Karanfilyolu Bulvarı'nı ilk kez görüyormuş gibi bir temaşa halindeydim. Halbuki günüm hep burada başlardı.

"O nedir?" dedim kendi kendime, pencerenin sokağa bakan yüzüne bir gamze gibi iliştirilmiş kırmızı noktaya bakınarak. O mu gelmişti? Pencerenin müsaade ettiği ölçüden bulvarın bir ilerisini bir gerisini gözleyerek onu bulmaya çalıştım. Göremeyince üzerime bir şey almadan kendimi dışarı atıverdim. Küçücük gonca gülü nahif sapından tutup pencere kenarında sıkıştırıldığı yerden çıkardım, etrafıma biraz daha bakındım. Hangi ara bırakılmıştı bilmiyordum, dükkâna geldiğim vakit burada değildi. Ben Kakule'de gezinirken öylece camın önünden geçip gitmiş miydi?

Ne hoş ancak ne tehlikeli bir selamdı bu... Bırakılan gül tomurcuklarına alışmıştım elbet, ama bu yakışıksız meylime mâni olmak halihazırda yeterince zorken bu kızıl selamlamayla kalbimi olmadık bir sürate itmesi ne büyük imtihandı. Allah'ım, şerre çıkacak her histen sana sığınıyor ve bu utanç halinden sebep özür diliyorum...

Gülün goncasını avucuma hapsedip sakladım. Üstümde yalnızca bir kazak ve elimde küçücük kızıl selamla karların arasında dikildiğimi fark edince çabucak toparlanıp içeri döndüm. Bugün dükkâna uğrar mıydı acaba, onu uzaktan dahi olsa görmeyeli epey vakit geçmişti.

Günün tatlı bir heyecan ve hafif bir huzursuzluk emaresiyle başlamasına sebep olan gülü, bardakların bulunduğu raftaki küçük teneke kutuda sakladım. Eve giderken onu da yanıma alıp diğerleriyle birlikte muhafaza edecektim. Dört nala atan kalbimi biraz olsun dizginlemeyi becerebildikten sonra pencerenin önündeki seyrime döndüm.

Gökten inen ve yolun iki yanına serpilmiş ağaçlardan düşen kar taneleri beraberinde tüm Gecegüzü'ne tatlı bir ahestelik indirmişti. İnsanların küme küme ayrılmış karların arasında düşmemek için attıkları yavaş ve temkinli adımlarla Gecegüzü, yeni uyanmış bir mahmurun adımlarını anımsatıyordu.

Gözlerini bulvardaki birkaç Gecegüzü askerinin üzerine bir gardiyan gibi dikmiş olan Rosavnî askerlerin kaba postallarıyla karla kaplı zemini döve döve ortalıkta dolaşmasını seyretmek zorunda kalmak gözlerime bir zulümdü. Mendeburlar, tıpkı bulvara konmuş sivri sinek kümelerini andırıyorlardı.

Uzaktan bulvarın iki tarafına gerilmiş ışıkları, emaneten asılmış olan Gecegüzü bayrağının hemen üzerine konuşlandırılmış Rosav'ın dev bayraklarını, panayır boyu süren hazırlıkları, ağaçlardan sarkıtılan şaşaalı süslemeleri görünce takvime baktım. Yarın Rosav Barış Günü'ydü, süslemeleri gördüğüm ana kadar aklımdan çıkmıştı.

Gün Gecenin ArdındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin