Secrets and Lies - BibleJeff

{Giriş}

"Dünyada hayal bile edemeyeceğin sırlar vardır. Gizli örgütler, bilinmemesi gereken deneyler hepsi de öğrendiğinde akıl sağlığını koruyamayacağın şeyler. Bende hepsini bilmiyorum merak da etmiyorum açıkçası. Büyük sırlar ağır bedeller gerektirir. Sırf bu bilgileri elde etmek uğruna canını hiç sayanları çok gördüm ben.

Şimdi söyle bana Jeff Worakamon Satur seninle ne yapmalıyım?" Kabzasında haç işlemeleri bulunan silahı bana doğrultmuşken o kadar ruhsuz görünüyordu ki bir adım geriledim. Göz temasımızı kesmek için yanıp tutuşuyordum. Fakat beni hipnoz etmiş gibi irademle oynuyordu sanki.

"Seni o gece öldürmemek büyük bir hataydı." Konuşmaya devam ederken nazik ses tonu kafamı karıştırdı. Şeytanın öz evladı gibi davranırken bile bu kadar sakin konuşuyor olmasına katlanamıyordum. Bir grup sikik herif toplanmış insanları öldürüyordu ve kimsenin de buna itirazı yok gibiydi. Bir de sanki dünyayı kurtarıyormuşçasına kendileriyle gurur duyuyorlardı. Oysaki sadece bir avuç sorgulamayı bilmeyen aptaldı. Küçüklükten itibaren beyinleri yıkanıp manipüle edilerek manipülatör hale getiriliyorlardı.

"Bana Humilitias hakkında bildiğin her şeyi anlat." Kendini bir şey sanan bu heriflerin oyuncağı olmaya hiç niyetim yoktu. Hiç kimsenin emriyle sebebini bile bilmeden birini öldüremezdim.

"Neden söz ettiğini bilmiyorum." Ona ilk kez cevap verdiğimde bana yandan buz gibi bir sırıtış sunarken söylediğime inanmamış gibi görünüyordu.

"Senin Apo'yla çok yakın olduğunu biliyorum bu yüzden boşuna numara yapma." Keskin bakışlarını üzerimde gezdirmeye devam etti. Tam olarak ne aradığını bilmiyordum. Tek isteğim bir an önce buradan çıkıp ardıma bile bakmadan bir daha gelmemek üzere gidebilmekti.

Bana doğrulttuğu silahıyla aramdaki mesafeyi tek adımda kapatıp namlunun ucunun göğsüme dayanmasını görmezden gelerek "Gözlerimin için bak ve yalan söylemediğimi anla" dedim. Keskin bakışlarıyla ruhumu emebileceğinin fazlasıyla farkındaydım. Yine de boğulacağımı bile bile göz temasımızı kesmedim.

"Az önce öğrendiklerinden sonra buradan ancak iki şekilde çıkabilirsin. Ya ölü.." Başka seçeneğim yoksa çoktan ölmeye hazırdım. En azından buradaki insanların aksine onurumla ölmüş olacaktım.

Silahının ucunu tutup göğsüme bastırırken "O zaman vur beni" diye bağırdım. Ani çıkışım karşısında sinirlenmişti hem de fazlasıyla. Dişlerini sıktığında çenesi seğirirken tekrar şeytani bir biçimde sırıttı.

"Ya da" dedikten sonra silahını havaya doğrultup üç kez sıkıp ardından iki adımda dibime geldi. Şu an bu korkunç yerde ne döndüğünü anlamakta güçlük çekiyordum.

Yaklaşık otuz saniye sonra karşımdaki silüet "Ben Bible Wichapas Sumettikul Superbia'nın consiglieresi seni kabul ediyorum ve bu öpücükle" dedikten sonra tek eliyle ensemden kavrayarak dudaklarını alnıma bastırdı beynimin içi öyle bir uğulduyordu ki bayılmak üzereydim.

"Girişini mühürlüyorum. Aramıza hoş geldin çaylak." Büyük salonun balkonunda değişik maskelerin ardına gizlenmiş cüppeli yedi kişi bize bakıp üç kez alkışladı. Şu an her şey bir Dan Brown filmi kadar olağanüstü derecede gerçekti. Birazdan kutsal bir kase içinde kendi kanımı içmemi isterlerse buna şaşırmayacaktım.

Cümlesi bittiğinde eğilip kulağıma fısıldadı. "Artık istesen de benden kaçamazsın Jeff."

Y.N. - Bu bir süredir yazmayı düşündüğüm bir kurguydu. Bible ile bir hikaye yazmak istiyordum. Malum partneriyle ilgili sorunlar olunca rafa kaldırmıştım. Sonra Bible ile yakışacak birini düşündüm. Bible ve Jeff ayrı ayrı çok seviyorum. Ve son zamanlarda birlikte etkileşim verdikleri için uyumlu olduklarını düşündüm. Bu kurgunun bir kısmını gördüğüm bir rüyadan yola çıkarak oluşturdum. Mafya değiller öncelikle onu belirteyim. Buradaki olay çok da büyük bir şey biraz Dan Brown romanları gibi geri planda dünyayı yöneten örgütler vibe olan dark bir konsept olmasını umuyorum. Eğer giriş beğenilirse hikayeyi yazmaya başlarım.