VI

3K 359 355
                                    


-

୨ :★: ୧

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


୨ :★: ୧

Arabadan indiğimde soğuktan bacaklarım titriyordu. restoran öylesine büyük ve gösterişliydi ki ağzım açık kaldı. yüksek duvarların arkasından akşamın karanlığını aydınlatan renkli ışıklar ve görenlerin içeri girmesini sağlayacak hoş tınılı müzik sokağı inletiyordu.

jungkook arabayı valeye teslim edip yanıma geldi. elini tutmam için bana doğru uzattı. bu şekilde asla samimi gözükmeyeceğimizden emin olduğum için elini es geçip koluna sardım kolumu. elimin altındaki sert kaslarını sıkıp ona baktım. sanki bilmiyormuş gibi "spora gidiyorsun demek ki. bu bilgi iyi oldu." dedim. bir yandan da ellerimle kollarını okşuyordum.

önce çenesini kastı sonra kafasını bana çevirdi, sevimli olduğundan emin olduğum şekilde gülümsedim ona karşı. o sadece bakmaya devam etti.

"konuştuklarımızı unutma. bir aydır çıkıyoruz..."

zaten aklıma kazıdığım bilgileri tekrarlamaması için sözünü kestim "tamam, tamam biliyorum hepsini. girelim içeri."
restoranın kapısından içeri girdik, loş ışık tüm ana girişi yeterince aydınlatmıyordu ama verdiği vibe güzeldi.

jungkook pek konuşmadığından konuşma gereksinimi duydum. "lisedeyken daha cesur gibiydin, büyüyünce aynı şeyi göremedim."

kafamı omzuna yasladım; dışarıdan, sohbet eden temas bağımlısı çiftler gibi gözüküyorduk.

"sadece sana güvenmiyorum, cesur olmadığım konu olmadığından emin olabilirsin" omuz silktim, kafam hâlâ omzundaydı.

yemek masaları yavaş yavaş gözüktüğünde kafamı kaldırdım omzundan. içeriyi bastıran sesler yüzünden jungkook'un duymayacağını düşünüp kulağına doğru konuşmak için ayaklarımın üstüne yükseldim. "Hangi masada oturuyoruz."

ikinci kere çenesini kastığına şahit oldum, hafif eğlenen bir gülüş vardı suratımda. o da cevap vermek için eğilmek zorunda kaldı ve bütün boynunu burnumun önüne serdi.
"Beni takip et, gülümsemeyi unutma. sağda bir yerlerde masamız."

küçük bir onay nidası çıkarıp, jungkook'un boynunun önümden tekrar doğrulmasını izledim. izlenesi bir yapısı vardı bu çocuğun. masaya doğru yürürken gözlerim tanıdık birilerini arıyordu. sonra dominik'i gördüm, ardından pembe saçlı cadım olan sylwia, ondan sonra ise elinde hediye paketi tutan o çocuğu. mingi olmalıydı.

masanın başında durup kollarımızı ayırdık, jungkook benden selamlaştı masadakilerle, ardından benim selamlaşmamı izledi. mingi dışındaki herkesle selamlaşıp en son ona uzattım elimi. "Selam, taehyung ben"

"selam taehyung, mingi. " elimi tutup kocaman gülümsedi, karşılık verdim. sevimli birine benziyordu.

kafamı, arkamda hâlâ oturmamış olan jungkook'a çevirdim. gözleri mingi'deydi. dişlerimi gösterip sahte bir şekilde gülerek kolundan tutup çimdikledim.

evelynn ☆Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin