Fic geçmişte geçiyor, ikisi de 19 yaşındaymış gibi düşünün lütfen.Son bölümün bir şeyi dışında olaylar tamamen animeden/mangadan bağımsız.
Bu fici, geçmişi özleyenlere ithaf ediyorum. Bir sonraki gün ne olacağı belli değil, geçmişi geride bırakın ve yarınlarınız yokmuş gibi yaşayın :)
~~~~
"Ne güzel şeysin sen,
Hep yaşın 19.
Gel yanıma sar beni;
Bugün var, yarın yokuz."[ MFÖ - Hep Yaşın 19 ]
~~~~
Shinichiro'nun anlatımından
Bugün düşünürken fark ettim. Kül tablası, aslında çok farklı bir şey. Kül tablasından bir öykü çıkarabiliriz ancak kül tablasının öyküsünü yazmak imkansızdır. Kül tablasının öyküsünü yazma teşebbüsü, her defasında, ondan bir öykü çıkartmaya dönüşür. Kül tablasının, kül tablası oluncaya değin geçirdiği endüstriyel sürecin onun üzerine yazılmış bir öykü olmadığını, ancak onun nasıl meydana getirilmiş olduğu üzerine bir açıklama olduğunu biliyoruz. En azından Çehov böyle söylemiş.
Kül tablalarını sevmemin nedeni tüm külleri içinde tutmasıdır, dert dinleyici gibi gelir bana. Hani insanlar derler ya stres olunca dertlenince falan sigara içersiniz, işte kül tablası o sigaranın küllerini içinde tutar. Küllerin, dertler olduğunu düşünürüm. Kül tablaları ise tıpkı dertlerinizi dinlemiş gibi o külleri içine alır, aynı derdinizi anlattığınız o kişi gibi.
Kendimi bildim bileli yanımda bir kül tablası olur, onun için yanımda hep bir tane sigara ve kül tablası taşırım. Sigara taşımama bir şey demese de kül tablasına gerek olmadığını söyleyip durur, bense taşımaya devam ediyorum. Nedensizce hoşuna gidiyor.
Yaz mevsiminin hafif esintili akşamlarından birindeyiz bugün. İkimizin elinde de bir sigara, ortamızda tabla. Çatıda oturmuş seyrediyoruz şehrin ışıklarını. Aşağıda çok fazla ses var ama ikimiz de yakmıyoruz onları. Bizim için sessiz ancak bir o kadar huzurlu.
Olduğun yerde hareketlendiğini duydum ancak devam ettim izlemeye. Sigaranı bitirmiş olmuş olmalısın ki tablanın içine bu şekilde koyasın. Geliyorum birazdan, bekle gibi bir şeyler mırıldanıp merdivenlere yöneldin aşağı inmek için. Onaylar gibi sesler çıkardıktan sonra dikkatimi gene önüme verdim.
Hangi şehir olur fark etmez, gece görüntülerini hep sevmişimdir. Yollar olduğunda arabaların yarattığı ışık görüntüsünü, binalar olduğunda arabalar geceleri yanan minik ışıklarını, park olduğunda geceleri gelen insanların her seferinde değişen bakışlarını, sahil olduğunda sessizlik içerisinde sadece denizin sesinin gelişini ve daha bir sürü şey. Her biri ayrı huzur verir bana.
4/5 dakika sonra tekrar açıldı arkamdaki kapı, ardından kapandı. Ne olduğunu bilmediğim şeyi alıp geri gelmişti. Yanıma değil arkama oturdu bu sefer, sonrasında ise hafifçe beni çekti kendine doğru. Başta omuzlarıma bir çeket koydu -hava gece yarısına yaklaştıkça soğuyordu, anlamış olmalı ki hem kendine hem de bana almıştı- Başımı ve sırtımı kendisine yasladı, sonrasında elleri aldığı şeylerle uğraşmaya başladı. Bir düğüm çözmeyi deniyormuş gibiydi, yardım etmek için kafamı kaldırıp döndürdüm ama geri çevirdi ve tekrar kendisine yasladı. En sonunda rahatlamış gibi bir nefes verdi ve tekini kendi kulağına diğer tekini de benim kulağıma taktı. Kulaklık. Gidip ulaklık ve telefon almış.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hep Yaşın 19 || WakaShin one-shot
Fanfiction❝ Ne güzel şeysin sen, hep yaşın 19. ❞ ⭢ Wakasa İmaushi 𝗑 Sano Shinichiro ⭢ Tokyo Revengers, one-shot