"Beom, ben çok sıkıştım tuvalet hangi tarafta biliyor musun?" ''Hayır, şuradaki görevliye sor." İçimden birkaç küfür edip görevliye doğru koşmaya başladım. "Şey, tuvalet nerde?" adam sağını gösterir göstermez o tarafa doğru koşmaya başladım.
Tuvaletin kapısının önüne gelmiştim ki içeriden ağlama sesi geldiğini fark ettim. Kapıyı açtım, ağlama sesi üç tuvaletten kapıya en yakın olanından geliyordu. Kapısı açıktı. Normalde yabancı da olsalar insanları üzgün görmeye dayanamam, onları teselli etmek için her şeyi yaparım. Ama şu an çok tuvaletim var. İkinci tuvalete girdim. İşimi halledince çıktım, ellerimi yıkadım ve kapıya en yakın olan birinci tuvaletin zaten açık olan kapısını tıklattım. İçeriden ağlamaklı bi ''Dolu, lütfen girmeyin.'' sesi gelse de dediğim gibi yabancı da olsalar insanları üzgün görmekten nefret ederim. Kapıyı yavaşça açtım. Çocuk benim içeri girmemle birlikte kafasını kaldırıp ağlamasını tutmaya başladı. ''Tutmana gerek yok, ağlayabilirsin." dedim. Dememle birlikte çocuk tekrar kafasını indirip ağlamaya başladı. Yanına oturdum. Kafasını omzuma koymasına izin verdim. Uzun sürücek gibi görünüyordu bu yüzden mesajla Beom'a haber verdim. Çocuk çok uzun bir süre omzumda ağladı, elimden geldiğince sakinleştirmeye çalıştım. Bir buçuk saatin sonunda çocuk sakinleşip ağlamayı bıraktı. "Teşekkür ederim." diyip lavabodan çıktı. O çıktıktan bir kaç dakika sonra ben de çıktım.