kafam karışıktı. kafam allak bullaktı ve beynimdeki ses susmak bilmiyordu, susturmayı denedim, müzik dinledim, dizi izledim, kitap okudum ama susturamadım. şimdi yatağımda uzanmış ağlıyorken sesi serbest bırakmıştım. ne yapsam susmuyordu zaten.
birilerinin beni sevmemesi ya da bana güvenmemesi sorun değildi, aalışıktım ben. sadece bilirsiniz ya, darbe az da olsa hoşlandığınız ya da yakınınız olan birinden geldiyse fazla acı verici olabiliyordu. yeonjuna aşık değildim, aşkımdan gözüm dönmemişti ama hoşlanmadığımı söyleyemezdim. ilk defa bana gerçekten uzun zamandır hissetmediğim şeyler hissettirmişti ve ben ilk defa beynimdeki sesi dinlemeyip birine gerçekten güvenmiştim.
şimdi pişmanlık ve üzüntü bütün bedenimi sarmışken kendime küfürler ediyordum, şu ana kadar ne zaman birini sevsem ya da güvensem başıma bok gibi olaylar gelirdi, tanrının sinirini çıkarttığı kişiydim büyük ihtimalle. daha ne kadar kötüleşebilir derken daha da kötüsü oldu, güvensem ne olur ki derken güvenim boşa çıkarıldı, birini sevmekten ilk defa korkmadım ve bütün duygularım paramparça oldu.
belki de o kadar kısa sürede yeonjuna bu kadar bağlanıp güvenmem yanlıştı, belki de en başından beri sadece kızını eğitip işime bakmam gerekiyordu. keşke hiç karşılaşmasaydık dedim, şu an kendimden daha çok nefret etmemin sebebi olan yeonjunla keşke hiç görüşmeseydik, keşke bu okula gelmeseydim, keşke öğretmen olmasaydım, keşke başka bir meslek okuyup parasına baksaydım, keşke en başında ölseydim. belki de şu an yatağımda deli gibi ağlamazdım da norveç'e yerleşip kendime kedimle huzurlu bir hayat kurardım. düşüncelerim keşkelerle doluydu, 2 gün önce bana mesaj atsa elim ayağıma giren kişi şu an evime geliyorken ben sinirden başka bir şey hissetmiyordum.
ellerim heyecandan değil ağlamaktan titriyordu, midem mutluluktan değil sinirden bulanıyordu, başım yeonjunu düşündüğümden değil beynimdeki ses yüzünden ağrıyordu. yeonjun bütün her şeyi alıp tepe taklak yapmıştı ve ben sadece son kısmına yetişebilmiştim, bazı şeyler için çok geçti.
kapı çaldı, doğrulup kapıyı açıp açmamak hakkında çok düşündüm, bir yanım beni umursamadığını ve sadece vicdanını rahatlattığını söylerken bir tarafım gerçekten mantıklı bir açıklaması olduğunu söylüyordu. kendimce aptallık yapıp kalktım, üstümü düzeltip kapıya doğru ilerledim, her an geri dönebilirdim, fırsatım vardı ama dedim ya, aptallık yaptım. yapmayı en iyi bildiğim şeylerden birini yaptım galiba.
kapıyı açtığımda daha çok nefes nefese kalmış bir yeonjun bekliyordum, ne bileyim bir şey beklediğimde yoktu aslında, bunu ne ara uydurduğumu bilmiyorum. en azından karşımda elleri titrerken kendini ağlamamak için zor tutan yeonjunu beklemiyordum, bana bu kadar değer verdiğini düşünmemiştim.
yüzüme izin ister gibi baktı, yavaşça kollarını açıp bana yaklaştı, tepki vermedim. hem yorgundum hem de şu an yeonjuna sarılabilecek kafada değildim. sadece bana sarılıp karşılık vermediğimi fark edince geri çekilişine odaklandım.
''geç içeri''
sinirliyken olduğumdan daha beklenmedik derecede korkutucu olduğum için sesim soğuk çıkmıştı, elimde değildi aslında, yeonjunu hem aynı anda deli gibi dövmek istiyordum, aynı anda da sarılıp gücüm bitene kadar ağlamak istiyordum. kaldığım bu aralklar beni daha çok yoruyordu, her an bayılabilecek gibiydim.
yeonjun başını sallayıp oturma odasıne geçti, bir yere oturmadan gelmemi bekledi, karşısına geçtiğimde bizzat titrediğini gördüm.
''yap açıklamanı bekliyorum''
hafif uzaklaşıp söylediğimde gözlerini sıkıca yumdu, kendini sakinleştirmeye çalışıyor gibiydi. sımsıkı sarılmak istiyordum, belki sonra da iyi bir dövmek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mr rainbow dash • yeonbin
Randomyeonjun kizinin anaokulu ogretmenine asik oldu gecmis olsun