Giriş
Amerika birleşik devleti Boston sehri, Bill salty'nin şimdi, ki yaşadığı yerdir. South end bölgesinde etrafı otoparklarla kaplı, marketylerle sarılı, yakınlarında demir yolu olan iki katlı binada oturan Bill salty. yirmi altı yaşında uzun boylu, kirli sakalı,geniş omuzlu ve kısa saçlı biri giyinişine çok önem veren dışarı çıkmadan önce saçını hep aynı şekilde tarayan kimseyle konuşmayan aksi herifin teki Kısaca, onbeş yıl babasıyla kaldıktan sonra, bir arkadaşıyla kendi evine çıkmaya karar vermişdir. Fakat arkadaşıyla araları gün geçtikçe bozulmuştur. Bu birbirini çok seven iki dost birbirleriyle barışmamak üzere küsmüşler ve arkadaşı evden ayrılmaya karar vermiştir. Bill'in işsiz oluşu yetmiş, seksen yılık evlerin Bin dolarlık kira parasını ödemesinde sıkıntı olmuştur. Ev kirasını beraber ödeyecek birini aramış ama gelir düzeyi yüksek birini bulamamıştır. Boston dünya'nın yaşanabilirlik sırasında otuz altın'ncı yerini almış Amerika Birleşik Devletlerinin'de en pahalı şehirlerinden biridir. Bu zorluklar içinde Liseyi beş yılda bitiren Bill salty uzun bir süre'den sonra üniversiteye gider. Ama üniversitede kendisine karşı yapılan kötülüklere dayanamaz ve bir çok kez kavgalara karışır.Ve oradan öğretmenlerinin şikayatleri sayesinde atılır. Başka bir Üniversiteye yazılmak yerine bir iş bulup çalışmaya karar veren, bill'in bastonda iş aramadığı yer kalmaz. Ve en son evinin karşısındaki otoparkta şansını denemek ister. İş yerinin sahibini tanıdığından kolayca iş'e girer Girmesinede Otoparkta dört ay devamlı çalıştıktan sonra, babası Antoni'den iş istemeye karar verir. Antoni eli iki yasında, işini çok iyi yapan bir doktordur. Bill'in aksine bu kısa boylu, saçsız ve zayıf ama oğluna göre çok güler yüzlü bir adamdır. Hastanede antoniye duyulan sevgi ve baş hekim olduğu için bill'e hastanede iş bulması hiçte zor olmamış bu sayede Bill, hastanede temizlik görevlisi olarak iş'e alındı. Bill zaman geçtikçe doktorlar ve hemşirelerle çok iyi anlaşır hale geldi. İlk başlarda "onun burda ne işi var! " diyen kişiler onu kendilerinden biri gibi benimsemiş ona garip bir sevgiyle yaklaşmışlar. Zamanla bu ilginin karşılığını alan Bill temizlik görevlisinden hasta bakıcılığa terfi etti. hastanedeki çalışanlar, Bill'in bu çalışkanlığını ve hırsını fark edince onu hep yanlarında görmeyi umursamaz hale gelmişler. Bill'in hastaneye gelen hastalara ilgisi gittikçe artmış yanından geçip giden hastaların durumlarına ilk başlarda üzülen bill sonradan kendisini bu duruma alıştırmış. Aklını başından alan bazı dehşet verici olayları, görüp etkisinde kaldığı günde var. Tabi geçen aylarda hastaneye gelen birinin kafasındaki bıçağı doktorların çıkarışını soğuk kanlılıkla izlemiş ve cam bölmeden adamın kafasından akan kanı endişeyle silen hemşireyle göz göze gelmişti, hemşire perdeyi kapatacağı sırada "dur" işareti yapmış, ve hemşire Bill'in bu isteğini kırmayıp perdeyi açık bırakmıştı. Hastanın başındaki doktorlar eğer narkoz verilirse hastanın bilincini kaybedeceğini ve hayata gözlerini yumacağına inanmaları sayesinde narkozsuz ameliyata başlamış oldular.Hasta jack'in hastanenin her köşesinde duyulan çığlıkları bir sel gibi her yere yayılmıştı. O an antoni bıçağın pürüzlü yanına elini attı. Bir an aklından hastaneye getirilmeden önce bu dokunduğum sey çıkarılsaydı. şimdi, bu adam hayatta olmayacaktı. Diye düşündü, bıçağı çıkarmak için hemşireleri uyardı. Tüm hemşire ve doktor yardımcılarının onun bıçağı çekişini izlediklerini fark edince tedirginliğe kapıldı. Ama yinede üç'e kadar saydı. Ve uzun bir nefes aldıktan sonra bıçağı yerinden çekip çıkardı. bıçağın saplanan yerinden oldukça yükseğe kan fışkırmıştı. Ki herkez şaşkınlıkla antoniye döndü. Antoni kafanın içindeki tüm kanları çıkarmalarını istedi. Hemşireler,beyinde ki kanı aspille edip çıkardılar. Yerli yersiz akan kanı antoni ve yanındaki yardımcı doktor fark ettiler. Beyin kanaması geçiren' jack. Antoni'nin gözünün içine baktı. O anda antoni çevik bir hareketle tanponu aldı. Ve jack'in yarasını silmeye çalıştı. Nefes almakta gittikçe zorlanan jack'in durumunu farkeden antoni ve yardımcı doktor beal hemen "Endotrakeal tüp" diye bağırdılar. Bill bir an babasının yerinde olmak istemişti. Ama o şansı üniversite'yi bırakarak kaybetmişti. Hemşireler tüpü hazırlamışlardı. Ama jack boğazının deldirip Endotreal tüpü taktırmaya hiçte niyeti yoktu. Ama Beal'ın samimi yaklaşımıyla jack'in ikna edilmesi hiç zor olmadı.
Hemşireler tüpü takarken jack'in heycanlanması ve aşırı derecede panik yapması sebebiyle doktorların işini çok zorlaştırdı. Ama uzun bir süreden sonra tüpü taktılar. antoni'de son kez Endotrakeal tüpü kontrol edip yaranın yanına geçti. O,sırada doktor yardımcısı, Beal yara yeri temizlemişti. Ve hastanın çığlıklarına dayanamayıp, hastanın yara yerine sakinleştirici "valium" vermişti. Çığlıklardan çok rahatsız olan personeller.tüm sesler kesilince uzun bir soluk aldılar. Çabalamanın tam sırası, olduğunu fark ettiler. Ve hemen yaranın üzerine koyuldular. Etrafta sadece hastane personeli dışında gezinenlerde göze çarptı. onlar, Bu olayı hemen çözmek için can atan polislerdi. Birbirleriyle yarışırcasına çabalayışları gözden kaçmıyordu. Suç aleti çıkar çıkmaz, delil torbasına katılmışdı. Ve jack'ın saldırganla boğuşma sırasında tırnak arasında kalan DNA izleride bir madenden altın çıkarılıyormuş, gibi özenle çıkarmışlardı. Artık dayanamayan bir polis uzun bir aradan sonra doktorları jack'ı konuşturmak için ikna etmeye çalıştı. Beal alnındaki terleri silip jack'a yöneldi. Bir kaç soru sormanın hiç bir sakıncası yok diye düşünüp hasta başka bir odaya alındı. Polislerin jack'in uyanmasını beklemeleri çok uzun surdu. Gözlerini açar açmaz polisler yanına sokuldu. jack'ın olayı anlatması için sorular sormaya başladı. "nasıl oldu ? jack" Jack kıvrınarak"sadist, bir Piç saldırdı." dedi.Beal "peki ya neden ?sana bunu yaptı."Jack "Her zaman ki yolumda gidiyordum, şehir merkezine giden metroyu kullanmak istedim" adamın dikkatini toplaması için soruları sıklaştırmak istedi. Polis " Baston common'nu mu?" kulandın. "evet orayı " "daha sonra" "metroya bindim beş dakika bekledikten sonra harekete geçtik ayakta bir kızın taciz edildiğini farkettim, kızın rahatsız oluşu gittikçe, sinirimi bozuyordu. Kızın ondan uzaklaşmak, için çırpındığını görünce" güvenlik görevlisi: "peki ya, bunu sana, yapan o mu? "jack: "evet o. Ayağa kalktım, kızı kendi yerime oturttum.Bir,iki dakika sadistle gözgöze geldim, ineceğim yere vardığında kızın bana teşekkür etmek, için yaklaştığını gördüm, yanıma gelip "herşey için teşekkür ederim" dedi ve gülümsedi.Kapılar açılınca çıktım, her zaman ki sokaktan geçerken arkamdan, birinin yaklaştığını fark ettim" polis: "konuştunuz mu? Hiç birşey söylemeden mi? Saldırdı."
jack "hayır sadece arkamdan yaklaştı, ve önümde durdu. biraz bakıştık, arkasındaki bıçağı çıkarıp sağ, sola saladı. Biraz boğuştuktan sonra bıçak yere düştü.bıçaktan uzaklaştırmaya çalıştım onu, yoldan geçen insanların, müdahale edmemesi ne diyeceksin? sanki, biz boğuşurken orada ki insanlar, bir boks salonundaymış, gibi kan akmasını bekliyor, gibiydiler. Yerde bir iki metre yuvarlandıktan sonra bıçağı kaldırdı.Ve başıma sapladı.Bıçağı çıkarmak için uğraştı. Ama, sokaktan yardım sever müslüman vatandaşların toplanmasıyla uzaklaştı. Benim ölmem için bekleyenlere baktım, ayağa kaltığımda birde, beni hastaneye kaldırmaya çalışan müslüman insanlara sanki, kendi kardeşi bu haldeymiş, gibi çabalıyorlardı. Hatta bizim insanlardan birinin bıçağı çıkarmanız, gerekiyor. Demesi ve bıçağa doğru yaklaşması, bana yardım eden müslümanların sinirini bozdu. O adamı müslümanlar büyük bir gürültüye oradan gönderdiler. Tabi ya, bu işlerde onlardan başka bilgili insan topluluğu varmıdır. Ki amerika'nın onlara yaptığı eziyetlerden Sonra beni taksi'ye bindirip buraya getirdiler. Gerisini biliyorsun zaten" Bill bu anlatılanları hayranlıkla dinlemiş, odanın dışından gözlerini kırpmadan izliyordu. Doktorun hastayı hayata getirmek için döktüğü terleri izlediğinde adeta büyülenmiş gibi bakmıştı.Hemşirelerin o büyük çabaları onu öylesine şaşırtmıştı ki. Monitörden gelen kalp ritimleri ona bir senfoni müziğinin içinde gibi hissettirmişti. O sırada doktorların işi bitmişti. Ve başka hastaların yanlarına gittiklerini fark etmişti. Bill. Doktor yardımcısı Beal'ın yanına gitti ve'' ne gündü be hastanın durumu nasıl " diye sordu.
Beal "biraz daha geç gelseymiş hayata olmayacaktı.Ama şimdi durumu gayet iyi" dedi
O sırada ikilinin yanına bir polis memuru yaklaştı. Aynı soruyu polis memuru da sorunca beal aynı cevabı verdi.
Bill polise "bunu yapan aşalık herif yakalandı mı?. " diye usulca sordu ama. Beal'in ters ters bakışıyla karşı karşıya geldi. Beal'in yüzü sana ne be Adam! gibi bir İfade aldı.
Polis memuru" güvenlik kameralarından bıçaktaki parmak izi ve birkaç telde saç var. Muhtemelen yakalanır." demişti.
Öylede oldu iki hafta geçtikten sonra polislerin verdiği mücadele sonucunda sadist adam yakalandı. Ve sayfalarca sabıka defteri kanallar. Tarafından onlarca kez yayınlandı. Bill'in babasının iki hafta önce hayatta tutmaya çalıştığı jack şimdi her kanala raportaj verip, neden bıçaklandığını anlatan, Fenomen biri olmuştu. jack'in ilk raportaj'ını dinlediğinde aklından bu hikayeyi ilk dinleyen ben ve mesai arkadaşlarımdı, diye düşünmek oldu.
Bill'in bu gün izin günüydü, evde biraz haberleri izliyip dışarı çıkacak bankadaki işini bitirip. Gönlünce eğlenecek gezecekti. Jack'in haberlerinden sıkıldı. Ve bir belgesel kanalı açtı. Kanaldaki timsahın karşıdan karşıya geçmeye çalışan ceylanlara saldırmak için suyun altına daldığını gördü. ceylanlar da bunun farkına varmaları geç olmadı. Ve daha hızlı yüzmeye çalıştılar. Ama, timsahın suyun altındaki avantajı'yla ceylanlardan birinin ayağına saldırdı.
Timsahın ceylanı suyun içine döndürerek çekişi sırasında kapı çalındı. Kapıyı açmak için koltuğundan kalkan,Bill sakin adımlarla kapıya gitti. Kapı açıldığında içeri üniversite arkadaşı.Julian ve onun kız arkadaşı gala gelmişti. Bill ile Üniversiteden, beraber kovulan, Julian başka bir üniversitede okul hayatına devam edmiş. Los Angeles, santa monica'da ki bir ev'de sevgilisi Gala ile beraber yaşarlar. Gala yirmi altı yasında uzun boylu çok güzel bir kızdır. Babasından kalan kütüphaneyi işleten gala evleneceği erkek arkadaşı Julian'a ellinden gelen tüm yardımları yapmak için uğraşıyor.
Bill tekrar elevizyonun karşısına geçtiğinde timsahın ceylanı midesinde götürdüğünü kaçırmış hata timsahın suyun altında başka avların peşinden koşmasya başlaması, Onun sinirini bozmuştu. arkadaşına bakıp " nasılsınız " diye sordu.
" iyiyiz nikâh hazırlıkları yapıyoruz. Arkadaşının omuzuna dokunarak, buradan geçiyorduk bir kardeşimi görelim sağlığını soralım dedik" " kahve içermisiniz. Peki " julian ''neden olmasın" Bill mutfağa doğru bir kaç adım atarken kapının yanındaki çöp kutusunun dolduğunu fark etti. Ve dışarıya doğru bıraktı. Mutfağa girip kahveleri hazırlamaya koyuldu. Ama her yer o kadar dağınıktı. Ki şekerleri bulmakta çok zorluk çekti. Koridorun sonundaki telefonunun yanında durdu, not defterini eline aldı. Ve babasının önerdiği bir hizmetçi şirketini aradı. Telefonun karşısındaki görevli bill'e kaç hizmetçi istediğini sordu. Geçen aradığında gelen yaşlı kadının tek gelmesini istedi. Bill ve ev adresini verdi. Sonra mutfağa geçip,Kahveleri özenle tepsiye dizdi. Sonra misafirlerine ikram etti. "sen hala yanlız'mısın ? Hayatında Kimse yok mu? " diye sordu julian " kafama göre birini bulamıyorum yada bulmaya çabalamıyorum"dediğinde julian ona ters bakışıyla göz göze geldi. Sesizlik aniden bozuldu. Julian gülümseyerek "bulursun yada o seni bulur. Ee halla hastanede mi? Çalışıyorsun" sordu Gala "evet "dedi. Bill "hasta bakıcısı olarak çalışıyorum " Bill'in babasının Julian'a çok yardımı dokunmuştu. Üniversitede yurt taksitini ödeyemeyen Julian'ın durumunu fark eden antoni tüm taksitlerini ödemişti. Ve elinden gelen her şeyi yapmıştı. Ve Julian'da ona yapılan iyilikleri hiç unutmamış ve bill'e elinden gelen tüm yardımları yapmıştı. Ne zaman olursa "Bill baban nasıl, o da hastanede çalışmaya devam mı ? Ediyor sağlıklı mı? O " bill elinde ki fincana takılı kaldı. Ve sonunda ağzını açtı." Bildiğin gibi kanser onu alt edemedi. Ve eski antoni yok şimdiki biraz daha huysuz ve aşırı sinirli yinede o benim babam ve hastanede baş hekim olarak işine devam ediyor. " julian sesizliği bozarak "biz aslında seninle bir konu hakında konuşmayada geldik.bizim üniversitede karıştığımız olayda bizle kavgaya giren kişilerden biri öğretmeni öldürmüştü. O soruşturma bu gün kapandı. Bizim okuldan mevzun olarak ayrılan iki avukat'ın üstüne yıkılmış." dedi. Bill şaşkınlıkla julian'ı izlerken "Ee. Bize ne! bundan" dedi. "İşte. şu iki kişi bizide gambazlamış, bu hafta içinde üç defa çağırdılar. Görevliler seni aramaya geldiler mi?" bill " hayır beni çağıran olmadı, ama geçen bir polis otosunun kapının önünde durmuş evi izlerken gördüm" julian korku ve heycanla "bir sorun çıkar mı?" diye sordu. Julian, gala'nın bir sorun çıkmaz uyarılarını hiçe sayarak bill'e de sorunca gala'nın yüz ifadesinin değişmesi bir oldu ve " ben rutin bir işlemdir. diyorum ama sözümü dinleyen kim?" dedi gala kaşlarını çatarak bill çok sakin bir şekilde "kardeşim bizim o. İşle hiçbir alakamız yoktu. ki fazla kafana takma bir,iki gün daha çağırlar. En fazla sonra senin bu işte olmadığın analaşılır. Zaten "dedi. Gala "peki bu kavga neden oldu. Bill " julianın gözlerine bir ara bakarak " Galla çok kısa bir özetle anlatim Amerika'da ki tüm üniversiteler, siyahi vatandaşlara ırkçılık,yapılıyor. Bizim okulda buna örnek Bunu önlemek için bir çok kez eylem yaptık. En son ki eylem sırasında büyük bir kavga çıkınca olanlar oldu. En son bizden birinin silahı öğretmenin birine doğrultuğunu gördüm, sonra silah sesi her yere yankılandı. Öğretmen yere yığılmış. Omuzundaki yaradan akan kanı durdurmak için uğraştığını fark etik, ona doğru koşarken ikinci silah sesini duydum sonra üç, öğretmen cansız halde yerde yatıyordu. Tabi herkes çok hızlı bir şekilde dağıldı. Büyük bir kalabalık olması nedeniyle kimin silah sıktığını bulamadılar. Tabi" Julian o güne gitmiş gibi oldu. Ve " ne gündü ama o anda .diğer öğretmenlerin kaçışları gözümün önünde gibi Neyse senin dediğin gibi olsun bakalım başım yanmaz diyorsun.Ama benim başım polisle derte olacak gibi hissediyorum."dedi. kahvelerini içtikten sonra, Bill boş bardakları toplamak için ayaklandı. Mutfağa geçip bulaşık makinasına dizdikten sonra arkadaşı Julian ve Gala'nın kalkmak için hazırlandıkları gördü. Julian "biz artık gidelim bir kaç yere daha uğruyacaz hem" dedi büyük bir utançla " siz bilirsiniz. Ama çok kısa oldu." julian bill'in ellini sıkarken "farkındayım emin ol telafi ederiz." Bill misafirlerini geçirdikten sonra duvar saatine baktığında saat 11:45 ti. Dışarı çıkmak için hazırlık yapmaya karar verdi. Yatak odasındaki dolaba uzandı.İçindeki beli belirsiz yerleştirilmiş takım elbiselere baktı. Arasından en şık olacağı, bir elbise seçip giyinmeye koyuldu. Ve aynanın karşısına geçtiğinde saat 11:55 ti. saçını düzeltmek için tarağını eline aldı. Saçını düzeltmek için çok uğraştı. Ama yine'de Artık çıkmaya hazırdı.dışarı çıkıp, kapıyı arkadan kilitledi. aşağı doğru ikişer ikişer inerken çıkış kapısının yanında, Ki posta kutusunun içine bir kaç zarf ve bir kutu gördü. Kutuyu ve zarfları alıp, yukarıya götürdü. Postadan gelen eşyaların ne olduğuna bakmadan içerideki masanın üstüne bıraktı. Ve dışarı çıktı. Kapıyı tekrar kilitlediğinde yukardan aşağı, doğru ayak sesleri yaklaştı.
Gelen kişinin her zaman yardım ettiği yaşlı adam frank olduğunu görüp koluna girdi. Ve aşağı doğru yavaş adımlarla indiler. Kapının onun'de frank, bill'e " posta kutunu boşaltın mı?" diye sordu. "evet posta pulu yoktu. Üstünde " frank: " onu, postacı getirmedi. Zaten, iri yarı bir adam gelip içine sıkıştırdı. Kim olduğunu bilmiyorum." bill uzun bir nefes aldıktan sonra " kim olabilir ki bu neyse saol" dedi. Ve Bill o. An dönüp kutuyu ve zarfları açmak istedi. Ama yukarı çıkmaya hiç niyeti yoktu. Bir kaç metre yürüyüp sokağın başında taksiye bindi. Taksici "nereye gitmek istersiniz? " diye sorunca kafasını kaldırıp "citizens bankasına gitmek istiyorum" dedi Bankaya
varınca aşağı inerek arabanın penceresinden parayı uzatı. Banka'nın içine girdiğinde arkadaşı bob'u gördü, üniversitede abi dediği bob, otuz sekiz yaşlarında evli bir çocuk babası avukatlık ile evi'ni geçiren bir memurdu. Bill'in sigorta işlerine birde avukatlık işlerine bakmayı istemiş. Ve arkadaşına yardım etmek için her zaman, elinden geleni yapmıştır. Bob, bill'e banka'ya uğramasını istemiştir. çünkü, bill'in karıştığı öğretmen öldürme mevzusundan ona yasal işlemle dava açılmış ve haftada iki defa karakola gidip, imza atması istenmiştir.Bob, bankanın oturaklarında oturmuş, bekliyorken bill'i karşısında gördü. Ve ayağa selam vermek için kalktı. tokalaştıktan sonra bill'e "senin hakında açılmış onlarca davan var. Ve sen bu kadar rahat gezebiliyorsun ha " dedi. " bu davalar. Nerden çıktı, bizim bir Suçumuz yok ki" " şuçun yok biliyorum bende ordaydım farkındaysan Julian'ında avkatlığını üstlendim elimden gelen her şeyi yapacağıma, emin olabilirsiniz." bill dışarı ya doğru bir göz atıktan sonra "tamam'da benim işlerim var. işlerimin arasında bunu nasıl yetiştireceğim peki " bob sinirli bir şekilde " ayda bir celse açılır, yani dört haftada bir gelemezmisin? Mahkemeye" "ayda bir olursa gelirim tabi " "sorun yok öyleyse seni bırakmak istediğin bir yer var mı?" Bill "teşekkür ederim uğruyacağım bir kaç yer var. " bob kapıya doğru giderken "tamam öyleyse kendine iyi bak"dedi. Bob'un gidişini seyir edince bir kaç dakika kalakaldı. Etrafında işleri için koşturan insanlara baktı. Bir süre, Sonra dışarı çıktı. Kapının önünde çok büyük bir kalabalıkla karşı karşıya geldi. Arabalar o kadar hızlı geçiyorlardı. Ki insanlardan birinin arabanın altında kalmamasına çok şaşırıyordu. Kaldırımın üzerinde beklerken Geçen taksilere elini kaldırıp dur işareti yaptı. Ama hiç biri durmadı. Beklemekten sıkılmışken karşı tarafta ki restorantını gördü. Saat'e baktı. Ve yemek yemenin hiçbir sakıncası yok diye düşündü. karşıya geçerken hızlı giden bir arabanın altında kalmaktan son anda kurtuldu. Kaldırıma çıktığında derin bir nefes aldı. Arkasına döndüğünde atlatığı arbedeyin nasıl korkunç olduğunu fark etti.